Naim Kandemir
1 Nisan 2024
Tarih olarak da tersten güzel bir tesadüf oldu. 31 Mart Vakası olarak bildiğimiz o meşum gerici kalkışma ve vahşi eylemiyle aynı tarihte yerel seçimlere giren iktidarı, muhalefeti ve destekçilerini beklenmedik sonuçlarla yüz yüze getirdi halk.
Sürprizleri ve gecikmeli ilkleri çok oldu 31 Mart yerel seçim sonuçlarının. Adıyaman, Kütahya, Üsküdar, Amasya… gibi yerlerde muhalefette şaşkınlık yarattı alınan sonuçlar, ama daha büyük şaşkınlığı hep kazanmaya programlı iktidar yaşadı.
Bu seçim sonuçlarına ilişkin birçok saptama yapmak elbette mümkün. Seçim sonuçlarına bakarak, iktidara yapışmışlar hemencecik paket olup gidiyorlar, diyemeyiz ama olanı görüp, olacak olanı da tahmin edip söyleyebilmeliyiz.
Bu seçim sonuçlarına baktığımızda:
-Tek Adam efsanesinin bitirilişinin startı verildi.
-Tek Adam rejiminin yardımcı karakteri ve partisi de yüz üstü kapaklandı.
-Altılı Masa’dan kalkarak ayağına sıkan parti lideri ve partisi de bu seçimde merkezden uzaklaşıp marjinalliği, belki de siyasi intiharı seçti.
-Toplumdaki din ticaretinin opsiyonu bitti. Halk, herkesin İslamı kendine, diyerek Ortaçağı özlemcilerine iade etti.
-İstanbul’a devlet, iktidar, tarikat, sermaye olarak çıkartma yaparak, o kadim şehre mitili atmak isteyen tek adam, ayağının altındaki postun tehlikede olduğunu gördü, yenilmez denilen yenildi.
-Başta İstanbul ve Ankara’daki belediyecilik tüm engellemelere rağmen fark yarattı ve muhalefet bunun semeresini 31 Mart gecesi gördü.
-İktidarın yarattığı yoksulluk karşısında halk belediyelere sığındı ve bundan sonra da bu sığınaklar belediye başkanları tarafından birer demokratik mevzi haline getirildiği oranda iktidar vadesinden önce ömrünü tamamlayacak gibi görünüyor.
-Kılıçdaroğlu koltuğundan indirilmeseydi, muhalefetin 31 Mart gecesi bu sonuçları alması mümkün olmazdı. Fikirsiz bir bürokrat kaybettiği onca seçim sonucu, tek adamlığın devam etmesinde nerdeyse aparat haline gelmişti. Delege ve mezhep sihirbazlığıyla partisine ve muhalefete fazlasıyla zarar verdi zaten.
-Yeniden Refah ve lideri gecikmeli de olsa kurucu lideri ve babasını satanlardan bir rövanş alma başlangıcını yaptı.
-Büyük sermayenin önemli bir kanadı çökme sırasının kendilerine de geldiği öngörüsü ve refleksiyle çekinik olsa da önemli bir adım attı.
-Legal sosyalist partiler de umarız seçim sonuçlarından kendilerine dersler çıkarırlar. TİP ve TKP’nin ben senden çok oy alacağım, garipliği hüsranla sonuçlandı. TİP’in Hatay’da Gökhan Zan ruleti, TKP’nin Maçoğlu’nu Kadıköy’de sahaya sürmesi… Maçoğlu’nun Fatsa’dan sonra, solun iyi birer örneğinin yaratıldığı Ovacık ve Tunceli deneyimlerinin Kadıköy’e TKP eliyle gömülmesinin ardında ne vardı acaba? Merak etmemek mümkün değil. Madem, AKP’ye karşı mücadele ediyorsun, gidip AKP’nin güçlü olduğu yerde aday yapsana Maçoğlu’nu.
Legal sosyalist partiler sandıktan boylarının ölçüsünü aldıklarına göre, acaba yeni bir çalışma ve halkı örgütleme yöntemlerine mi yönelseler?
-Özellikle büyük şehirlerde İYİP ve DEM tabanları iktidara kaybettirmek için makul olanı seçti.
-İstanbul ve Ankara büyükşehir belediye başkanlıklarını kazanan muhalefetin başkanlarının elleri, Belediye Meclisleri’nde de çoğunluğu almaları sonucu, olası bir erken genel seçimde önemli politik görev üstlenmeleri yönünde oldukça rahatladı.
-Bu seçim sonuçlarıyla CHP’de delege, mezhep ve etnik bazda güç devşirerek koltuğa yapışma ama partiyi güdükleştirme tehlikesi büyük ölçüde atlatıldı ve bunların tasallutundan kurtarılmış bir kitle partisi yaratılması ihtimali belirdi.
-Tüm bu gelişmeler ve ihtimallerin yanı sıra bir ihtimal daha kimileri tarafından dile getiriliyor ve sanırım getirilmeye de devam edecek: İktidarı bırakmamak için Latin Amerika ülkelerindeki gibi oldubittilere yönelinilir mi?
Askerlik nasıl, mantığın bittiği yer, diye tariflenirse halk arasında, iktidar da kimilerinin gözünü kör edip 15 Temmuz misali yollarla çıkış arayanlar olabilir. Ancak, bu yolu denemek, 31 Marttaki seçim sonuçlarıyla ve muhalefetin sahip olduğu yeni liderlik ile pek olası gözükmüyor. Kılıçdaroğlu olsaydı olabilirdi. Ancak artık kazın ayağı hiç öyle değil ve halk da artık yoksulluğa razı olma kertesini geçti. Zaten tek adamları kükreten asıl olarak sandıktaki güçleridir ve artık heyt çekene yoksullaştırılan halkın da heyt çekmekten başka bir şeyi kalmadı. Bunun sinyalini seçim gecesi dik duracağız, dikleşmeyeceğiz, cümlesindeki makuliyette gördük. Zira devlette, bürokraside halen dosyacılık geleneği sürmektedir ve iş ülke ve toplum bütünlüğünde geri dönülmez bir noktaya getirilirse, bir zamanlar bir mafya liderinin dediği gibi adamı dosya manyağı yaparlar!
Legal sosyalist partiler sandıktan boylarının ölçüsünü aldıklarına göre, acaba yeni bir çalışma ve halkı örgütleme yöntemlerine mi yönelseler? dogru bir soru.
Bu soruya olumlu bir etkinlikle cevap vermeleri, şimdiye kadar süregelen yönetim anlayışlarının değişmesiyle ilk adimi atabilirler. Emme velakin, tek adamcılık ne yazık ki bu sol yapıların hepsinde olan bir hastalık. Nerdeyse tümü süreç içinde küçük bir AKP`ye dönüştüler.
Hastalıktan bile olsa yöneticileri ölse, yerine geçecek ardılları bile kalmamış durumdalar. Çözüm, tabandan, liyakatli, süreci ve tabi ki Dünyayı okuyabilen liyakatli birikimli, zeki ,kibirli, şımarık olmayan insanların görev almasında.
Ki buda eskiyi temizlemekle ilk adimi başlatabilir ve halkın, çaresiz olmadığını parti program ve kadrolarıyla gösterebilirler.
Yol uzun, zaman ise az.