Açıklamada, HTŞ’nin Şam’daki iktidarı devralmasının ardından Alevilerin de mağduriyetlerinin arttığına dikkat çekildi. Filistinliler ve Kürtlerle birlikte Alevilerin de karşılaştığı sorunların çözümü için eşit haklar temelinde bir toplumsal sözleşmenin gerekli olduğu vurgulandı. Dürzilerin, Hristiyanların, laik Sünnilerin, Çerkeslerin ve Şii Türkmenlerin, kimlikleriyle eşit haklara sahip olarak yaşayabilecekleri bir düzenin oluşturulması gerektiği ifade edildi.
Suriye’de 8 Aralık’ta Esad’ın düşmesinin ardından HTŞ’nin iktidara gelmesiyle bölgenin yeniden şekillendiği belirtilirken, bu süreçte emperyalizmin ve yeni-Osmanlıcılığın etkilerine de vurgu yapıldı. Açıklamada, devam eden savaşın yarattığı büyük can kayıpları ve kitlesel göçlerin yanı sıra, Alevi sorununun ciddiyetinin arttığı ifade edildi. “2011 yılında başlayan iç savaş, milyonlarca insanın ölümüne ve sefalete yol açtı” denildi.
HTŞ’nin toplumsal uzlaşı yaratmak yerine, mezhepçi bir yaklaşım sergilediği ve Alevilere yönelik saldırıların arttığı kaydedildi. Alevilerin, Kürtler ve Dürziler gibi savunmasız durumdan yararlanarak daha fazla tehdit altında kaldığı bildirildi.
Barış ve Adalet İçin Mücadele
Açıklamanın sonunda, bölgedeki barış ve adaletin ancak mezhepçi ve milliyetçi yaklaşımların reddedilmesiyle sağlanabileceği belirtildi. Aleviler, Kürtler ve diğer mazlum halkların hak ve özgürlükleri için bir araya gelmenin önemine vurgu yapıldı. DİB, konferans aracılığıyla Alevi sorununu gündeme getirerek, Suriye ve çevresindeki kronik sorunlara dair çözüm yolları arayacak.
Bu konferans, barış ve hukuk temelinde bir gelecek için tarihsel gerçeklikleri göz önünde bulundurarak sağlam bir zemin oluşturmayı amaçlıyor. Tarafların kimlikleriyle eşit yaşayabileceği bir Ortadoğu için, mevcut adaletsizliğin ve kaos ortamının sona erdirilmesi gerektiği ifade edildi.