Mustaf Sönmez
Gözlemciler, yeni ekonomi yönetiminin Erdoğan’ın yerel seçim takvimine teslim olduğunu, enflasyonla gerçek mücadelenin ancak seçimlerden sonra söz konusu olabileceğini düşünüyor.
Hükümetin ekonomi yönetiminin kaptanı Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in “rasyonel politikalara dönüş” iddialarına karşın enflasyon yükseliş hâlinde ve alınan önlemler piyasanın işlemesi yönünde değil, kısıtlayıcı ve zorlayıcı tarzda.
Son olarak cari açıktaki büyüme ihtimaline karşı işlenmiş altına vergi getiren ve külçe altın ithalatında kısıtlamaya hazırlanan iktidar, bu yolla döviz açığının büyümesini önlemeyi umuyor. Yılın ilk beş ayında 40 milyar dolara yaklaşan cari açıkta altın ithalatı önemli bir yer tutuyor.
Enflasyona karşı sığınılacak önemli bir liman olarak ilgi gören altın ithalatı bu yıl iyice tırmandı. 2013-2022 arasındaki 10 yılda Türkiye’nin ortalama altın ithalatı yıllık 192.3 ton iken bu yılın ilk altı ayında yapılan ithalat 181.1 ton ile yıllık ortalamaya yaklaşmış durumda. Bu yılın ilk yedi ayında altın ithalatı için 15 milyar dolar harcandı. Bu, ilk yedi ayın 74 milyar dolarlık ithalatının yüzde 20’si demek. Altın ithalatı 2022’nin tamamında 19,5 milyar dolardı.
İthalatta önemli bir yeri olan altın ile ilgili ilk kararı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bir kararname ile duyurdu. İşlenmiş altın ithalatına yüzde 20 vergi getirildi. Karar temel olarak mücevherci eşyası, kuyumcu eşyası ve aksamı ile kıymetli metallerden veya kıymetli metallerden kaplama eşyaları kapsıyor. Resmî Gazete’de yer alan 7480 sayılı cumhurbaşkanı kararı uyarınca bazı mücevherci ve kuyumcu eşyasının AB ve serbest ticaret anlaşması imzalanan ülkeler harici ülke menşeli olanlarının ithalatında yüzde 20 ek mali yükümlülük uygulamaya alınacak. Ticaret Bakanlığı’na göre karar, cari açığın önlenmesi, yerli üretim ve istihdam hedeflerine ulaşılması amaçları doğrultusunda alındı.
Devletin resmi haber kurumu Anadolu Ajansı (AA), altın ile ilgili kısıtlamanın külçe altına getirilecek sınırlama ile süreceğini bildirdi. Haberde şu ifadeler yer aldı: “AA muhabirinin Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan aldığı bilgiye göre son dönemde işlenmemiş altın ithalatında yaşanan yükselişin dış ticaret ve ödemeler dengesi üzerindeki olumsuz etkilerini takip eden Bakanlık, söz konusu ithalata yönelik çeşitli tedbirlerin alınması için çalışmalarını sürdürdü. Bu etkilerin azaltılması amacıyla ilgili kurumlar ve sektör temsilcileriyle görüşmeler gerçekleştiren Bakanlık yetkilileri, uzun vadeli ve çözüm odaklı bir yaklaşımla konuyu ele aldı. Ayrıca alınan tedbirlerde ihracatçıların korunması kapsamında gerekli hassasiyet gösterildi. Bakanlık, işlenmemiş altın ithalatının cari açık üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak, Türkiye’nin döviz rezervlerini desteklemek için ‘kota uygulaması’ getirmeye karar verirken, söz konusu karara ilişkin mevzuat çalışmalarının Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Ticaret Bakanlığı’nca kısa süre içerisinde tamamlanması bekleniyor.” Borsa İstanbul (BİST) Altın Piyasası’nda işlem yapmaya yetkili aracı kuruluşlar için ithal edebilecekleri altın miktarı önceden belirlenecek. Dolayısıyla ithalata sınırlama getirilmiş olacak.
Altın ithalatını kısıtlayan düzenlemenin pratikte bir işe yarayıp yaramayacağı bilinmiyor. Külçe altın kaçakçılığını azdırmasından bile endişe ediliyor.
Altın ithalatına kota uygulanmasının, kayıt dışı işlemlerin ve kaçakçılığın artmasına yol açacağına dikkat çeken Mücevher İhracatçıları Birliği Başkanı Burak Yakın, NB Ekonomi gazetesine verdiği demeçte şöyle konuştu: “Neticede altın talebine bağlı olarak altına erişim maliyetinin artmasına neden olur. Toplamda altına erişim maliyetinin artması ihracatçı firmaların maliyetlerini de arttıracağı için küresel pazarlardaki rekabet gücümüzü olumsuz etkiler. Altına kota uygulanması halinde, Türkiye’nin tüm sınırlarından kaçak altın girecektir. Bu da hem sektörümüze hem ülkemize zarar verecektir.”
Piyasayı hâkim kılmak yerine kumandacı önlemleri mevduat ve döviz fiyatlarında da uygulayan iktidar, mevduat faizlerini aşağıda tutarak Türk Lirası’nın cazibesini de azaltıyor. Finans uzmanı ve Gelecek Partisi kurmayı Kerim Rota piyasanın işlemezliğini Al-Monitor’a şöyle ifade etti: “Türkiye’nin aslında piyasaları yok. Erkan-Şimşek ikilisi geleli iki ay oldu ama daha Türkiye’nin borsa dışında dışarıya açık, yabancıların işlem yapabileceği bir serbest piyasası henüz yok. Döviz piyasası kontrol altında. Swap piyasası yabancılara kapalı. Mevduat ve kredi piyasasının üstünde de çok ciddi kısıtlamalar var. Batı dünyasının gelip görüşmesi güzel ama Türkiye’ye giriş yapacak tek kanalı borsa. Bunun dışında başka bir kanal yok. Borsada da gelecek olan tutarlar oldukça sınırlı olabiliyor.”
TL mevduat faizi baskılanıyor. TL’ye para yatıranlar son üç ayda enflasyona yenik düştü ve mevduat, Hazine bonosu yatırımcıları üç ayda yüzde 10’a yakın reel gelir kaybına uğradılar. Enflasyonda yıl sonunda yüzde 58’e çıkışın kaçınılmaz olduğunu kabul eden Merkez Bankası, politika faizlerini artırmayı çok ağırdan alarak yüzde 17,5’a ancak getirmiş durumda. Politika faizinin ele alınacağı 24 Ağustos Para Politikası Kurulu toplantısında da önemli bir artış beklenmiyor.
İktidar, döviz kulvarında ise, dövizin yükselişini kamu bankaları üstünden önleme çabasında. Temmuz tüketici enflasyonunun yüzde 10’a, yıllık artışın yüzde 48’e yaklaşmasına karşın ABD dolarında son bir ayın yükselişi yüzde 3’te kaldı. Haziran ve temmuzun ortalarına kadar yükseliş gösteren dolar/TL, son üç haftada neredeyse yerinde sayıyor.
Piyasanın işleyişini hâkim kılmak yerine, Erdoğan’ın 31 Mart yerel seçim stratejisine uydurulmaya çalışılan ekonomiye kısıtlama, baskılama türü yollarla yön verilmesinin birçok parametreyi çarpıttığı ve sorunları büyüttüğü gözleniyor.
Kerim Rota, Şimşek yönetiminin, Erdoğan’ın seçim takvimine teslim olduğunu ifade ediyor ve şöyle diyor: “Daha önceki ekonomi yönetimi yanlış teşhis ve yanlış tedavi uyguluyordu. Bu ekonomi yönetimi teşhisi biraz daha doğru hâle getirdi ama ortada herhangi bir tedavi yok. Türkiye’de enflasyon kendi hâline bırakılmış vaziyettedir. Enflasyonla mücadele de yapılmıyor. Zaten Mehmet Şimşek’in de 2024 ortasından itibaren yıllık enflasyonun düşmeye başlayacağını söylemesi bence bunun bir göstergesi. Ancak yerel seçimlerden sonra gerçek bir enflasyonla mücadele ihtimali var. Bunda da yine seçime odaklanılmış gibi görünüyor.”