Korkut Akın
Bütün sanat dalları için geçerli olduğu gibi yaşamın her anında ve her alanında ödüllendirmeler yeni çalışmalar için insanları teşvik eder, kamçılar, daha iyisini, daha güzelini, daha doğrusunu yapmaya taşır. Diğer sanat dallarına bakarak (endüstriyel olmasının da etkisiyle) sinema kendisini daha bir öne çıkarıyor. Doğrudan kitlelere mal olan sinema, aslında hep bir ödülü hak ediyor (bana göre), ama her geçen yıl “ödül hak eden” iyiler artınca aralarından daha “iyi”lerini, daha “güzel”lerini, daha “doğru”sunu, asıl önemlisi daha “estetik” olanına ödül plaketi veriliyor.
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte film yapmak da yaygınlaştı. Hepimizin de bildiği gibi, elimizdeki cep telefonları (artık birer bilgisayardır hepsi) ile film, dizi çekiliyor, montajlanıyor ve izleniyor.
Festivaller yaşamalı…
Ağırlıklı olarak büyük merkezlerin hem iktisadi hem de sosyal hareketliliğini arttırmak amacıyla başlatılan (her tür festival, fuar, hatta panayır için geçerli) festivaller, belli anlamda hem ilgilenenlerin hem de kamuoyunun gözdesi olduğu sürece devam edecektir. Yeter ki gölge etmesinler.
Geçen yıl Antalya Altın Portakal’da yaşananları (rezalet demek gerekir aslında) anımsıyorsunuzdur. Yerel seçimler öncesiydi, üç-beş sosyal medya trolünün başlattığı bir kampanya sonrası (tabii ki oy uğruna) Altın Portakal Festivali yapılamadı. Jüriler çekildi, filmler çekildi, tartışmalar büyüdü. Festivalin de başkanı olan Büyükşehir Belediye Başkanı, “kısa sürede yapacağız” demesine rağmen unutturuldu. Unutulmadığını, bu yıl yapılan açıklamalardan öğreniyoruz.
Nejla Demirci’nin, “Kanun Hükmünde” belgesel filmi, ön jüriden geçtiği halde, yarışmaya alınmadı. Arada çok şey oldu, yetkisiz yetkililer, ilgisiz görevliler, hayata sadece oy gözüyle bakan yöneticiler doğru düzgün, ikna edebilecek denli anlamlı bir açıklama yap(a)madıkları için festival iptal edildi.
Bu yıl, onca yaşanana, söylenene rağmen ilgisiz ilgililer, yetkisiz yetkililer, sorumsuz sorumlular dut yemiş bülbül misali suskun kalınca tartışmalar yeniden alevlendi. Antalya, Altın Portakal yönetimi krizi yönetemediği gibi ağzına yüzüne bulaştırdı her şeyi. Bakalım ne olacak?
Sansür, baş belası!
…daha yeni boy vermiş başakları gerekçe göstererek, “vay, sen ülkemizi yoksul gösteriyorsun” diye sansür eden bir anlayışın hâlâ da sürdüğünü biliyoruz. Değil mi ki, sokak röportajı veren biri tutuklandı, Türkçe bilmeyen yaşlı kadınlar yargılanıyor… Festivallerden önce jüriler en çok sansürden çekiniyor ve bu, ister istemez oto sansürü doğuruyor. “Acaba bir şey yaparlar mı, acaba tutuklanır mıyız bu filmi yarışmaya değer görürsek” kaygısıyla nasıl belirlesinler? Her şeyden önce bu sansürden (ama her tür sansürden) kurtulmamız gerekiyor. Kimse gönlüne devlet olmasın.
Altın Koza…
Akdeniz kıyısının iki büyük kentinin iki sinema festivali ülkemizin en büyük, en önemli festivalleri… Adana Altın Koza ile Antalya Altın Portakal arasında alabildiğine keyifli ve tatlı bir rekabet var. Sinemacılar, bu iki festivali de önemsiyor ve yapıtlarının o festivalden alacağı ödülle daha bir güçleneceğine inanıyor.
Adana Altın Koza Film Festivali, toplumsal duyarlılığıyla öne çıkıyor. Çukurova’nın bereketli toprakları, edebiyatta olduğu gibi sinemada da konuya ve yapıtlara toplumsal çerçeveden bakıyor. Daha önceki festivallere ve katılan filmlerle verilen ödüllere bakarsanız bunu göreceksiniz. Yani bir yapımcı, bir yönetmen filmini bu çerçevede onurlandırıyor, kendi açısından. Muhakkak ki, seçiciler belirleyicidir yarışmalarda… Oluşan jüriye bakarsınız, hayata az çok nasıl baktığını bilirsiniz ve yapıtınızı gönderir veya göndermezsiniz (bir fotoğrafçı arkadaşım, ‘benim fotoğraflarımı hangi gözle değerlendirebilir diye jüriye bakıyorum, aklıma yatarsa yolluyorum’ demişti, nasıl bu kadar çok ödül alıyorsun diye sorduğumda). Tabii ki, yetkinleşmiş ve kamunun ilgi odağı olmuş bazı festivaller için geçerli değildir bu, oralara gitmek bile bir ayrıcalık olarak görülebilir. Altın Koza’yı da bu çerçevede değerlendirebiliriz: Toplumsal duyarlılığı olan filmlerin yarıştığı bir festival.
Jüriler ve seçimleri…
Gerek Altın Koza’ya gerekse Altın Portakal’a katılacak (ön jürinin belirlediği) filmler gerekse asıl jüriler açıklandı. Ön jüriler neye göre karar veriyor acaba? Tabii ki, unutulmaması gereken belirleyici olan jürinin -her ne kadar ortak kararı olsa da- sübjektif görüşleridir. Yukarıda değindiğim gibi siz o sübjektif görüşü bile isteye yapıtınızı gönderirsiniz ya da göndermezsiniz; şu festivale başvurursunuz veya bu festivale gidersiniz. Bundan kaçınamayacağımızı biliyoruz. Dünyanın her yerinde büyük küçük, gelişkin veya yerel bütün yarışmalar için geçerlidir bu.
Jüriler nasıl belirleniyor, hangi kritere göre şekilleniyor bilmiyorum. Ancak kora kor tartışmalar yaşandığı, insanların seçimini nasıl da savunduğunu deneyimlerimle biliyorum. Jüriler de sosyal hayatın içinde kuşkusuz, buluşuyor, konuşuyor, tartışıyorlar. İster istemez konu ediliyordur, ister istemez görüş bildirip görüş soruyorlardır. Birbirlerinden etkilenmeleri kadar birbirlerini etkilemeleri de hayatın bir gerçeği. O sorumluluğu üstlenmiş birine ister festivalden isterse dışarıdan bir görüş enjekte edilemez. Buna bağlı olarak da ister festival yönetimi olsun isterse sponsorları, bir talepte bulunamaz, bulunmamalıdır.
Özellikle belgesel filmlerin gerek konu gerekse içerik çeşitliliği çok fazla. Aynı konu üzerinde, bir de gündemdeyse (deprem, yangın, kadın cinayetleri gibi…) daha çok film üretildiği kaçınılmaz bir gerçek… Jüri, kimse önermese de, talepte bulunmasa da o çeşitliliği gözetiyor. Bir duyarlılık da kadınların öne çıkmasında gösteriliyor. Kadın yönetmenlerin filmleri daha bir öne çıkıyor, çıkarılıyor. Kadınların bunca yıl “eksik etek, kaşık düşmanı” görülmesine böyle bir pozitif ayrımcılıkla yanıt bulunuyor.
Not alın, lütfen
Altın Portakal’ı bilmiyorum, ama Altın Koza’da, özellikle çok güzel, çok önemli, sıkı çalışılmış belgesel filmler izleyeceğimizi söyleyebilirim.
80 yıla dayanan ömrünün 17 yılını demir parmaklıklar arasında geçiren, dünyanın tanıdığı, ama bizim ülkemizde, bırakın kitaplarını adı bile yasaklılar listesinde olan Sosyolog İsmail Beşikçi’yi anlatan, “Bizim İsmail” dünya prömiyerini yapacak festivalde… İyi seyirler
İzleyici sinemaya doyacak
51 ülkeden 535 filmin başvuru yaptığı filmler arasından, bu yıl Altın Koza’da yarışmaya değer görülenler
Uluslararası Kısa Finalistler
- Nasrin Mohammadpour “21 Weeks Later”
- Abdullah Khan “A Clay Horse”
- Dina Naser “Amplified”
- Murat Çetinkaya “Bir Aile”
- Jan Bitzer “Bye Bear”
- Tuvana Simin Günay “Dank”
- Umut Şilan Oğurlu “Dilan Hakkında Konuşmalıyız”
- Deniz Cengiz “Escapism”
- Ömer Ferhat Özmen “Eksi Bir”
- Onur Güler “Hangi Gece Büyüdüysem” (The Surrogate Girl)
- Çağıl Bocut “Her Gün Biraz Daha Kolay”(Everyday It Gets a Little Easier)
- Manuel Del Valle “In The Fold”
- Hasan Ete “İyi Ölüm”
- Oleg Rytov “Kostya, Not Now!”
- Neritan Zinxhiria “Light of Light”
- Atakan Yılmaz “Merhaba Anne, Benim, Lou Lou”
- Yakup Tekintangaç “Morî”
- İlayda İşeri “Oyunbozan”
- Efe Can Yıldız “Recce”
- Şirin Bahar Demirel “Zarafet ve Şiddet Arasında”
Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’na seçilen 11 film
- Bildiğin Gibi Değil (Yön. Vuslat Saraçoğlu)
- Döngü (Yön. Erkan Tahhuşoğlu)
- Gecenin Kıyısı (Yön. Türker Süer)
- Hakkı (Yön. Hikmet Kerem Özcan)
- Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri (Yön. Murat Fıratoğlu)
- Hiçbir Şey Yerinde Değil (Yön. Burak Çevik)
- On Saniye (Yön. Ceylan Özgün Özçelik)
- Ölü Mevsim (Yön. Doğuş Algün)
- Su Yüzü (Yön. Zeynep Köprülü)
- Umut / Hêvî (Yön. Orhan İnce)
- Yeni Şafak Solarken (Yön. Gürcan Keltek)
Belgesel Film Katagorisi
- Zamanın Kıyısında Sınav (İlkay Nişancı)
- Ağaçtan Umutlar (Haydar Demirtaş)
- Bizim İsmail (Fatin Kanat, Önder İnce)
- Üçüncü Gurbet (Mediha Güzelgün)
- Şehir ve Mesih (Aylin Kuryel, Raşel Meseri)
- Şarap Rengi Deniz (Nefin Dinç)
- Sürgün Asla Bitmez (Bahar Bektaş)
- Laf Aramızda Engürü Kahve (Özlem Mengilibörü, Can Mengilibörü)
Adana Kısa Film Yarışması Finalistler
- Bize En Uzak Hayat (Yön. Mert Kartal)
- Hayallerim ve Kavgam (Yön. Cem Güzel)
- Portakal Çiçeği ve Salsa (Yön. Muhammed Fatih Taş)
- Sırada Kim Var? (Yön. Ömer Özdoğan)
- Zamanın Ustası (Yön. Muhittin Yüceli)
Ulusal Öğrenci Filmleri Yarışması Finalistler
Kurmaca
- 220 (Yön. İsmail Hakkı Koçak)
- Dosta Yakışır Bir Davranış (Yön. Veysel Ayvazoğlu)
- Dönüş Yolu (Yön. Emir Akarslan)
- Erva (Yön. Muhammed Aktaş)
- Kötü Bir Gün (Yön. Yaşar Güney Yurdakul)
- Öteki Melodiler (Yön. Sarp Uzunoğlu)
- Posa (Yön. Karis Deniz Kara)
- Searching for a Surgeon (Yön. Ahmed Said Ağaoğlu)
- Sırtımdaki Yük Bir Cesetten Daha Ağır (Yön. Ali Efe Benli)
- Son Rektefe (Yön. Ahmad Adamov)
Belgesel
- Bir Sinefilin Dramı (Yön. Özgür Nuri Çiçek)
- DEQ (Yön. Furkan Aydın)
- Following The Light: Zaz (Yön. Yusuf İslam Ölmez)
- In My Early Twenties (Yön. Yağmur Canpolat, Berna Oduncu)
- Karameşeli (Yön. İclal Yiğitoğlu)
- Yazgülü (Yön. Şeyma Menevşe)
Deneysel
- Genetik Sanatı (Yön. Mustafa Güneşoğlu)
- Güzel-leş (Yön. Dilay Şengül)
- Meçhul (Yön. İbrahim Karahasan)
- Taş (Yön. Ayşenur Ateş)
- The Lunatic of Étretat (Yön. Berkay Olgun)
Canlandırma
- Cinematic Dream (Yön. Selin Toprak)
- Derlemek, Dolaşmak (Yön. Dilsu Atalay)
- Orphan (Yön. Birdal Deniz Çakmak, Mehmet Emir Doğan)
- Sans Terre (Yön. Enes Kılıç)
- Surfeit (Yön. Sabahattin Kunter Çalışkan, Berke Tolungüç)