İnsafsız acılar çağında yaşıyoruz. Ne duygu var ne sevgi… ne tutku kaldı ne de umut. Bu insafsızlığın yolunu ancak sanat açar. Muhakkak ki, bütün sanat dalları ve disiplinleri kendi içlerinde ve ilişkilerinde önemlidir, gereklidir; ancak sinema hepsinden bir adım önde… öncelikle ekip çalışması olduğu için, birlikte üretmenin coşkusuyla daha kolay anlattığı, dahası herkes tarafından anlaşılabilir olduğu için. “Yedinci sanat” diyoruz ya, her bir sanatı içinde barındırdığı ve endüstri olduğu için.
İnsafsız acılar çağında yaşadığımız gerçeğini sosyal, siyasal, ekonomik, ekolojik ve bireysel herkes kabul ediyor… Bunu en çok yaşayanlar, özellikle sinema festivaliyle de anılan şehirler: Antalya, Adana ve İstanbul. Üçünün de seçilmiş belediye başkanları tutuklu (tutsak demeyi tercih ederim aslında). Adana Altın Koza, bu yıl başarılı bir sınav verdi. Antalya Altın Portakal da aynı başarıyı gösteriyor (geçen yılların sansür ve yasaklama hatalarını silecek gibi). Festivali, Başkanları yürütse, çok daha başarılı olacağında herkes gibi ben de hemfikirim.
Gelenekten geleceğe…
62. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali, 25 Ekim 2025 günü başladı. Antalya’yla gelenekselleşen kortej, bu yıl da yapıldı. Çok keyifli, ilginç bir dans gösterisi sonrasında yola çıkan korteje (geçen yıl, bir iletişim kazasına uğradığından katılamamıştık) Antalyalıların ilgisi çok büyüktü. Atatürk Kültür Merkezi önünden çıkan uzun kortej, bütün kenti bir uçtan bir uca geçerken yol boyunca toplananların ve pencerelerden izleyenlerin hararetli alkışlarıyla Antalya Büyükşehir Belediyesi önüne ancak iki saatte varabildi. Gerek kortejdekiler gerekse izleyenler, geçmiş yıllarda bu denli ilgi görmediğini, kaldırılmasının bile konuşulduğunu; ama bu yılın coşkusunun bütün üzüntüleri sildiğini anlatıyordu birbirine…
Yol boyunca toplanan (yaşlı genç, kadın erkek) kalabalık kortejde aradıklarını bulabildi mi? Soru(n) bu. Kuşkusuz film ve dizi çekimleri nedeniyle birçok sevilen oyuncu yoktu. Bir kısım önemsemediği için gelmemişti, gelenler arasında da katılmayanlar olduğunu fark ettim. Onların bakışı tabii ki, ama kendilerini bunca alkışlayan insanların sevgisinin ne denli kıymetli olduğunu Yeşilçam oyuncularına sorsunlar… Festival yönetimi, daha kalabalık bir kortej için farklı yollar bulabilir. Ancak bunun için çok önceden kolları sıvayıp ekiplerin çekim takvimini yapımcılarla, yönetmenlerle, oyuncularla ayarlayabilir.
Açılışta…
Haberci olarak, bilgi de vermek gerekir kesinlikle… Bu yıl ‘Kalpten’ temasıyla düzenlenen Altın Portakal Film Festivali’nde onur ödülleri Settar Tanrıöğen ile Serap Aksoy’a, emek ödülü Feride Çiçekoğlu’na, başarı ödülleri ise Merve Dizdar, Selahattin Paşalı ile genç yönetmen Cansu Baydar’a verildi.
Değerli bir ek…
Gümbür gümbür bir açılış oldu. Güzeldi. Bu yıl kaybettiğimiz sanatçılar arasında, 10 Ekim’de, sokak ortasında dövülerek hunharca öldürülen belgeselci Hakan Tosun’un yer almaması, üzücüydü kuşkusuz. Bugün, Türkiye’nin en bükük ve acilen çözümlenmesi gereken sorunlarının başında gelen çevre katliamına karşı mücadele eden Hakan Tosun’un anılması, en azından yeşile, canlılara, ormanlara, nehirlere, kuşlara düşman olanlara “biz unutmuyoruz” mesajı verirdi.








Anlamlı bir yazı faydalı bir eleştiri olmuş. Emeğüne sağluk Sevgili Korkut.