ABD, Birleşik Krallık ve Avustralya, Hint-Pasifik bölgesinde yeni bir anlaşma yaptı: AUKUS. Anlaşma uyarınca Avustralya, ABD ve Büyük Britanya’da üretilen nükleer denizaltılar alacak. İttifak Çin’e karşı bir bir ortaklık olarak yorumlanıyor ancak aynı zamanda Fransa’nın Avustralya’ya denizaltı satmasını sağlayacak bir anlaşmayı da geçersiz kılarken, Paris “güvenin kötüye kullanıldığını” söyledi. Köşe yazarları bir istikrarsızlık sarmalına girilmesinden endişeli.
Fransa için ağır bir darbe
Aargauer Zeitung‘un Paris muhabiri Stefan Brändle, transatlantik ilişkilerde derin çatlaklar görüyor:
“Amerika’nın, NATO üyesi Fransa’ya yönelik aldırmaz tavrı, NATO için de bir sınav anlamına gelecek. … Johnson Perşembe günü Britanya parlamentosunda ülkesinin NATO’yla ‘sarsılmaz’, Fransa’yla ise ‘kaya gibi sağlam’ ilişkisi olduğunu söyledi. Britanyalı siyasetçinin kendini bu açıklamayı yapmak zorunda hissetmesi bile, NATO ile Batı Avrupa arasındaki uçurumun ne kadar derinleştiğini gösteriyor. Biden artık Fransa gibi müttefiklerini hiç umursamadan itibarsızlaştırmaktan çekinmiyor; Johnson ise ülkesi AB’den ayrıldığından bu yana ‘küresel Britanya’ya oynuyor.”
Utanç veren gün
Süddeutsche Zeitung, [AUKUS’un] transatlantik paktına verdiği zararın çok büyük olduğunu tespit ediyor:
“Washington tıpkı Afganistan’da yaptığı gibi, ne bilgilendiriyor ne de pazarlık yapıyor. Bu artık önemsiz bir şey değil. O halde sorulması gereken soru, hangisinin daha takdire şayan olduğu: Avustralya’nın, tüm olumsuz ekonomik etkilerine rağmen, ABD’nin yanında yer alarak Çin’le çözülmesi imkansız bir çatışmaya açıkça hazır olması mı, yoksa ABD’nin Avrupa’da önemli bir müttefiki olan Fransa’yı gücendirme cüreti mi? Üstelik de AB’nin, Brüksel’in dış politikadaki emellerinin çocukça oyunlar olduğunu ortaya koyan Pasifik stratejisini açıkladığı gün. AB için, ama aynı zamanda Almanya için de utanç verici bir gün.”
Biden Trump’ın izinde
Lidové noviny‘e göre, Biden’ın Fransa’yı yarı yolda bırakması Trump’ın ‘America first’ doktrininin ne kadar sağlam olduğunun göstergesi:
“Biden seçildiğinden beri onun Amerika’sında Trump’ın pratiklerinin bir kenara bırakılacağı söyleniyor. Ama Biden gerçekte Trump’ın çizgisini beklenenden de çok takip ediyor. Yasadışı göçe karşı sertliğinin yanı sıra, ‘önce Amerika’ ve Büyük Britanya ile özel ilişkiler bu çizginin bir parçası. Trump böyle bir girişimde bulunsaydı, ilericiler onu hemen mahkum ederdi. Biden’daysa hala bir tepki bekliyoruz.”
Tehlikeli bir silahlanma yarışı
Terörle mücadelede alınan yenilgiyi uluslararası politikada çok daha tehlikeli bir dönem takip edecek, diyor Naftemporiki:
“Bu anlaşma Çin’e dolaysız bir saldırıdır ve Asya-Pasifik bölgesini kontrolsüz bir silahlanma yarışının ve nükleer silahlanmanın içine çekecektir. Brexit’in ardından kendine yeni bir rota çizmek isteyen Büyük Britanya, 50 yıl önce Güneydoğu Asya ve Basra Körfezi’ndeki üslerini kapatarak çıktığı Asya’da yeniden güçlü bir askeri varlık göstermek niyetinde. … Amerika’nın Afganistan’dan çıkmasıyla ‘terörle savaş’ dönemi bitmiş görünüyor. Ama şimdi çok daha tehlikeli bir dönem başlıyor: Süper güçler arasında rekabet savaşları.”
Avustralya neye kalkışıyor
Le Figaro‘ya göre gelişmeler endişe verici:
“Bugüne değin titizlikle nükleer teknolojiye uzak duran bir ülkeye, (tam olarak askeri bir anlamı olmasa da) nükleer teknoloji sunuluyor şimdi. Bu durum, oyunun kurallarını değiştirir. Hint-Pasifik bölgesi tehlikeli bir silahlanmayla karşı karşıya. Canberra belki de Çin’in saldırganlığı karşısında, ABD ile Çin arasında açık bir çatışma çıktığı takdirde bu çatışmada taraf olma riskiyle bu iki ülke arasındaki güç savaşına taraf oluyor. Çin’e yönelik uyarı çok net: Avustralya, yakında ABD’nin uzun menzilli füzelerinin ve kamuflajlı bombardıman uçaklarının konuşlandırılabileceği bir Amerikan platformu haline gelecek. Bu ülkenin gerekirse nükleer bir güç haline gelmesi de çok zaman almaz.”
Putin’e mesaj
Avvenire‘ye göre, AUKUS ülkelerinin oluşturduğu üçlü ittifak, Kremlin açısından da yeni sorunlar demek:
“ABD, AUKUS’la büyük bir siyasi ve askeri güç olduğu, küresel egemenliğini sürdürmek ve müttefiklerini savunmak için sarsılmaz bir irade göstereceği mesajını veriyor. Rusya’ya verilen mesaj ise şu: Çin’le ilişkileri yeniden geliştirmeye değer mi? Doğru yol bu mu gerçekten? Çünkü Rusya şu anda tuhaf bir pozisyonda. Onu görmezden gelmek çok zor hatta imkansız. Ama aynı Rusya bir taraftan da ABD ve Çin’le rekabet edecek durumda değil. Biden ise AUKUS’la Putin’e, ABD ve müttefikleriyle anlaşmanın Şi Cinping’le birlikte yürümekten daha iyi olabileceğini telkin ediyor.”