Kalp camdandır ya; bazen bilekte kanar, yetmez yürekte patlar! Her şey durur.
Korkut AKIN
Sinema üzerine yazdıklarıyla tanıdığımız, ama edebiyatın hemen her alanında gördüğümüz Mesut Kara bu kez şiirleriyle bizimle… Şair olmadığını söylese de, şiirsel metinler olarak nitelese de yazdıklarını, belli bir duyarlılığın, güçlü bir birikimin yansıması. Açık yürekli olarak da “yazılanların şiir olup olmadığını” biz okurlara bırakmış.
Şiir, ne Murat Belge’nin “kafiyeli söz söyleme” olarak küçümsenecek ne de -benim en çok kullandığım gibi- “sözcük eksiltme sanatı” olarak geçiştirilecek bir şey değil, ama muhakkak ki, kafiyeli sözcükler de kullanılır, sözcük eksilterek okurun beyninde fırtınalar yaratılır. Zaten kimse de Nâzım Hikmet, Ahmed Arif ya da Cemal Süreya, belki Can Yücel olmanızı beklemiyor. Siz kendi coşkunuzu, kendi heyecanınızı, kendi görüşlerinizi kendi dilinizle yaratacaksınız. Mesut Kara da öyle yapıyor.
Klaros Yayınları’ndan çıkan Mesut Kara’nın “Bütün Eserleri” serisinin 13’üncü kitabı “Aynaya Bakma Zamanları” iki bölümden oluşuyor. Ressam Fahriye Çıtaklı’nın desenleri de yorumunuza destek oluyor.
“Soğuk algınlığı değil benimki, hayat alınganlığı
Ne kadar masumdu aşk, tahta sandalyeli yazlık sinemalarında
Pelikülden perdeye akan görüntülerle aktı hayat
Fruko, Çamlıca gazozlu seyirlerde bıraktım düşlerimi
Hani elli yılda bir yaşayabileceğimsin, aşksın demiştim ya;
O filmlerdeki kadar sahici gibi gelmiştin de ondan.”
Kara’nın “Aynaya Bakma Zamanı”nın ilk şiirinin ilk dizeleri bunlar: Rahat, akıcı, anlaşılır, anlam ve duygu yüklü… Elli yıllık bir yaşamın ardından besbelli uzaktaki ama asla uzakta olmasının istenmediği birine, tahta sandalye masumluğunda düş kadar yakın yansıması…
Bırakıp gidenler…
Ulaşılamayanlar gibi bir de bırakıp gidenler var… Âşık Veysel, “Ben giderim adım kalır / Dostlar beni hatırlasın” diyor ya, Mesut Kara da yaşamı bizlere bırakanların ardından biraz hüzün, biraz can sıkıntısı, biraz “tüh be”, biraz “keşke”, biraz anılar, gülümsemeler yüklü duygularını aktarıyor.
Artık ne o Süreyya plajı var ne İstanbul kokan deniz.
Dümbüllü gideli çok oldu.
Sinemalar, iş hanı, Münir Özkul da yok.
Telefonlar ölüm haberi.
Tarık Akan, Neşet usta, aklımız Erol Günaydın’da.
Ne kaldı geriye daha yaşanacak.
Önüm, arkam, sağım, solum sobe.
Belki haklı da Kara bu dizelerinde… Ama o saydığı adları (ve nicesini) duyduğunuzda sadece onlar gelmiyor ki akla; beyazperdede canlandırdıkları karakterler, seslendirdikleri türküler, sahnede devleşen oyunları bir film şeridi gibi geçiyor, resmigeçitte gibi.
Belki Dümbüllü’yü hiç izlemediniz sahnede, sadece fotoğraflar ve belki izleyenlerin anlattığı kadarıyla yaşatıyorsunuz belleğinizde. Münir Özkul’u hiç görmemiş olsanız da filmlerdeki o sevecen baba karakteri sizi sarıp sarmalamıyor mu? Neşet Ertaş’ın hüznünü bir başka yorumcu aynı nitelikte yansıt(tabili)yor mu dinlediğinizde?
Hüzün de yakışır…
Değişimin değişmez bir kural, hatta yasa olduğunu kabul etmişseniz, her şeyin her zaman ve her şekilde değiştiğini de bilirsiniz. Mesut Kara’nın dizelerindeki hüzün de değişiyor okudukça. O anki duygunuz, huzurunuz, beklentiniz belirleyici oluyor. Dizelerden yansıyan hüzün sizi de sarıp sarmalasa da bazen bir başka duygu incecik gülümsetir içten içe… Mesut Kara’nın şiirce, “Her şey bir sis bulutunun ardındaydı. Var gibi… Yaşanmış gibi… Gerçek gibi…” dediği bulut dağılır, günlük güneşlik olur dünya işte o zaman. Yeter ki umudu üzmeyin.
Günün gündemi…
“Çocukları öldürülen bir kentin acılı elçisiydim
Bir yanım kanıyordu, bir yanım mahcup
Ölürken çocuklar, ağaçlar kurşuna dizilirken
Küçük kırmızı bir tabuttan başka neyiz ki şimdi?”
Küresel savaşlar yapılmıyor artık. Televizyonlardan izliyoruz insanların acısını. Dün Ukrayna-Rusya, Azerbaycan-Ermenistan, bugün İsrail Filistin… yarın bir başka coğrafya da (Afrika’da hiç bitmeyen) savaşların acısı şairi etkilediği gibi okuru da etkiliyor derinden. Dahası, Kara’nın “Acı” adlı şiiri, çevreci düşünceleri de çağrıştırıyor; belki kurşuna dizilmiyor ağaçlar, ama katledilip kömür madenine dönüştürülüyor güzelim ormanlar. Herkes biliyor aslında yerin üstündeki bir ağacın altından daha değerli olduğunu, kaldı ki, kömürden kat kat…
Son sözü yine şair söylesin:
“Bana fırtına devşir sessizliğinden
Konuşsun sudaki dans…”
Aynaya Bakma Zamanları,
Mesut Kara
Şiir
Klaros Yayınları, Eylül 2023, 50 Sf.