BENİM ADIM

HomeManşet YazarlarSanat

BENİM ADIM

Emine AYDOĞDU

Öğrenciler, okullardan, kahvelerden, internet kafelerinden, simit evlerinden, sinemalardan, pastanelerden,  dışarı fırlamış, birbirleriyle bağıra çağıra konuşuyorlardı. Apartmanların pencerelerinden sarkan insanlar, kaygılı bakışlarla onları izliyordu. Mağazalar, dükkanlar, lokantalar, yavaş yavaş kepenklerini kapatmaya başlamıştı.

Kızılay Meydanı’na geldiğinde, Güven Park’ın çevresinde büyük bir kalabalığın toplanmış olduğunu gördü. İrili ufaklı gruplar halinde öbek öbek  yürüyorlardı. Genç kadınlar ve erkekler kol kola girmiş türkü söylüyordu.

Güvenlik güçleri, topluluğu çembere almış, buz gibi gözleri ve donuk yüzleriyle topluluğun her hareketini dikkatle takip ediyordu. Sabırsız bir bekleyiş ve esrarlı bir hava vardı. Bazılarının gözlerinden şaşkınlık ve telaş okunuyordu. Kimi gençler ise, birbirlerine söylev çekmekteydi.

Zuzu, incecik dal gibi bir kızın yanında durdu.

-Toplanmanın amacı ne, diye sordu?

-Bilmiyorum, yanındakini gösterdi, o da bilmiyor. Öyle bekliyoruz. Ne olacak diye? Belki bir müzik grubu gelecektir. Burada bu tür toplantılar artık sık sık yapılıyor. Sen bu kentte yaşamıyor musun?..

-Yaşıyorum da… Çok komik geldi bana. Sizden önce de birilerine sordum. Kimse ne olduğunu bilmiyor…

-Vardır bir nedeni; ama biz bilmiyoruz. Bu sokak gösterileri, artık çok sıklıkla olmaya başladı.

Zuzu, topluluğu yara yara ortalara doğru yürümeye başladı. Konuşulanları anlamaya çalışıyordu.  Çoğunluğu üniversite öğrencisiydi. Bir kadın, sevgili üniversiteliler, kutluyorum sizi, diye bağırdı. Zuzu beyaz saçlı, lacivert gömlekli orta yaşlı adamın yanına gelince durdu. İncecik dal gibi kız ve yanındaki arkadaşı da arkasından gelmişlerdi. O sırada birinin omzuna dokunduğunu hissetti. Dönüp baktığında, Ari ile karşılaştı. Sızlanıyordu.

-Nihayet seni buldum, haydi gidelim!  Burası birazdan patlayacak. Şu hırpani giyimli adamlar, mutlaka…

Yaşlı adam: “Gizli örgütten mi onlar?” diye sordu.

-Ne gizlisi, ne örgütü amca, halkı korkutup dehşete düşürmek için her hükümetin sürekli başvuruduğu yalanlardan sadece biri. Adam güldü:

-Takılıyorum size evlat! Fısıldayarak, yavaş konuşun, baksana sivillere, sağımızda, solumuzda her yerdeler.

-Gömleğinizin rengi ne kadar ilginç, lacivertin içine bütün renkler saklanmış gibi.

Kedimin armağanı. Dün, ellibeş oldum. Kızım almış. O da senin yaşlarında. Ne kadar zayıfsın sen evlat? Sıfır beden mi diyorsunuz?.. Birlikte güldüler.

Gittikçe kalabalık çoğalıyordu. Omuz omuza duruyorlardı. Aralarındaki mesafe sıfırlanmıştı. En ufak bir dalgada birbirini itiyorlardı.  Karayağız bir oğlan, kalabalığı yara yara çınar ağacının gövdesine dayanan merdivenin basamaklarını dikkatli bir şekilde çıktı. En son basamağa gelince kalabalığa doğru yüzünü döndü; konuşmaya başladı. Öyle bir uğultu vardı ki ne konuştuğu anlaşılmıyordu. Neyse ki kısa süre içinde kalabalık sessizliğe büründü. Oğlanın içinde sanki ateş vardı, söyledikleri sıcak ve etkiliydi, mikrofonsuz konuşuyordu. Bu gibi toplanmalara, mantar toplanma deniyormuş. Bir anda, birden bire toplanıp, söyleyeceklerini söyleyip dağılıyorlarmış.

Konuşmacı, öğrencileri coşkuya getirip sloganlar eşliğinde merdivenlerden hızlıca indi.

Herkesin dudağının ucunda bekleyen sorunun yanıtı, sonunda verilmişti.

Bir protesto eylemi, bir korsan gösteriydi. İnternete getirilen yasaklar protesto ediliyordu.

-Ari, artık gitme zamanı, neyi bekliyoruz?..

Orta yaşlı adam, ihtiyatlı bir arkadaş, diye söze girdi. O sırada kalabalıktan coşku dolu alkış sesi yükseldi. Kalabalığın alkış sesi ve betona ritmik ayak vuruşu, bütün alanı teslim aldı.

Polisler, alkışı ve ayak seslerini susturmaya çalışıyordu.

-Dağılınız!  Dağılınız!  Yoksa güç kullanmak zorunda kalacağız.

Kalabalıktan tiz bir ses yükseldi.

-Kahrolsun düzenin bekçileri…

Herkes bu tümceyi yineledi.

Islıklar, ıslıklar, ıslıklar, yükseldikçe yükseldi. Yuhalamalar, devam etti. Polislerin copları inip inip kalkıyordu. Bir nevi ateşin üstüne benzin döküyordu, polis.

İncecik dal gibi kız, polislerin gözünün içine bakarak, tahrikçiler diye bağırıyordu. Uzun boylu birisi koşarak geldi ve kızın suratına postalıyla öyle bir tekme attı ki kız savrulup üç adım öteye duvarın kenarına düştü.

Can havliyle herkes bir yana doğru kaçıyordu. Orta yaşlı adam, tekme atan polis memurunun üzerine atıldı. Bir omuz darbesiyle devirerek yüzünü yumruklamaya başladı. Öbür polis memurları, arkadaşlarının yardımına kısa sürede yetişti. Yaşlı adamı zapt edemiyorlardı.  Öyle bir güç vardı ki, biri kollarından, biri bacaklarından tutmuş, bir diğeri karnını tekmeliyordu.

Meydanı terk etmeyenler, katiller, haydutlar, tahrikçiler diye bağırıyordu. Yaşlı adamın lacivert gömleği paramparça olmuştu.  O, direnç göstermeye devam ediyordu.

-Siz bir çocuğun suratına tekme attınız, diyerek küfrediyordu. Polislerden birisi havaya ateş açtı.

-Dağılın!..

-Beşe kadar sayıyorum. Yoksa hepinizi içeri atacağım.

Zuzu ve Ari kızı alıp hastaneye götürmek istediler.

-Burnun kırılmış olabilir?.. Aileni arayalım, haber verelim. Gelsinler.

-Kız, ağzından burnundan akan kana aldırmadan, ben iyiyim. Şaşkınlık içinde kime haber vereceksiniz; anlamadım?.. Haber ulaştıracak kimsem yok benim.  Daha bir haftalıkken hastane bahçesine bırakılan bir çocuğum…

-Yetiştirme yurdunda büyüdüm. Arkadaşım da öyle. Etrafında bakındı. Arkadaşını göremedi. Kırılan kırmızı çerçeveli gözlüğünün parçalarına hüzünle bakıyordu.

-Onu bulmalıyız. Onun da kimsesi yok.

-Tamam buluruz, merak etme!  Önce, yüzündeki şu kanları silelim.

Zuzu, cebinden kağıt mendil çıkarıp yüzünü silmeye, Ari, su içirmeye çalıştı. Kız, sakin sakin duruyordu. Sanki, tekmeyi o yememişti.

-Çok dirençlisin, sigara içer misin?..  Sigaradan sonra hastaneye gideceğiz…  Anlaştık mı arkadaş?

Kız, sessizliğini bozmadan dinliyordu.  Sigarayı elinde bir süre tutu, sonra yaktı.

Tütünü, mümkün olduğunca yavaşça çekiyor, göz pınarlarından yuvarlanan damlalar, kırık gözlük parçalarının üzerine düşüyordu.

Ben, Zuzu, bu da Ari.

Senin adın?

Benim adım…

Adını söyleyemeden, polisin, al al al, bunları da al, diyen sesi duyuldu.

 

 

 

Subscribe
Notify of
guest
1 Yorum
Oldest
Newest Most Voted
Inline Feedbacks
View all comments
Turgay Delibalta

Harika yüreğine kalemine sağlık.