Ben nicedir kayıp bir zamanı arıyorum. Günler gelip geçerken, mevsim kuşları uzak diyarlara göçerken..
Yıl olmuş günlerin namelerinde aylarca tekrar edip, hiç değişmeden sağ üst köşede yerini alan tarihteki kaybı arıyorum. Tarihin yıl olmuş hali dışında hiçbir değişeni yokken yitik bir zamanın yıl olmuş günlerinden söz ediyorum.
Ben, yitik bir zamanın hazan ikindisinin sonbaharında, yaşamdan koparılmış bir anneyim. Gazetelere haber olmuş yüreği elinde bir anne.
Ben kanadı kırık yaralı bir serçe misali kafesteki yitik zamanlarından söz eden bir anneyim.
Anlamını yitiren zamanların, akrebi kırık vakitlerin, başıboş dolanan zamanların yalnızlığındaki yelkovanı arıyorum. Ben yalnızlıkların çölünde kadranı sağlam özgür zamanlarımı arıyorum.
Gariban sabahların kimsesizliğinde, uykusu kaçmış hayatımın rüyalarını arıyorum.
Yüreğime yaşam tohumları serpiştiren özgür günlerimi özlüyorum.
Ben yitik zamanların öznesinde vefalı dostlarımı arıyorum.
Kalbimin ağrısı ile benzi sönmüş sevincimin saklı mutluluklarını, gözyaşlarımla arıyorum.
Sabrın dört duvar arasına sıkıştırılmış mücadelesinde, pişmanlıklar içinde, kırık dökük kelimeler arıyorum. Ben yitik tüm zamanların kederli kaderimin dilindeki, kırık kanatlarıma özgür dualar arıyorum.
Ben tüm zamanların sahibi olan rabbimden özgürlüğümü istiyorum.
Acımı ve gözyaşlarımı içine atanlardanım. Hatıralarla avunmayı, solmuş birkaç fotoğrafta dudaklarımızda asılı kalan tebessümü aramayı, hayal denizinde yüzmeyi, umut iklimlerinde gezmeyi avunma biliyorum buralarda.
Günler gelip geçerken, zaman hiç geçmezken, payımıza düşen bir sabır mutlaka vardır. Acımızın dahi rabbimin katında ihsan edilmiş bir kıymeti vardır.
Dikenli tellere takılan gözlerimin ve kelimelerimin yüksek duvarlardan özgürlüğe uçuşunu hayal ediyorum. Ve ‘’ne çok acı var’’ diyen zarif şair, Cahit Zarifoğlu’nun bu mısrası, gözümün önünde ser levha gibi duruyor. Ve Nazım Hikmet yetişiyor:
‘’Yok öyle umutları yitirip
Karanlıkta savrulmak
Unutma;
Aynı gökyüzü altında
Bir direniştir yaşamak’’
Mahkum mahrum mahpus mükedder MUKADDER ALAKUŞ
ESKİŞEHİR L TİPİ CİK
Sonhaber’in duyarlı haberciliği
icin çok teşekkür ederim.
Ülkenin duyulmayan seslerine ses olmak, görünmeyen yaralarına göz olmak, konuşulmayan dertlerine dil olmak ancak erdemli haberciliğin göstergesidir.
Bu konuda ideolojik tutuklama ve cezalandırmalar toplum tarafından sessiz kalınarak kanıksanmakta ve çıkmaz sokaklara savrulunmaktadır.
Bu konuda “Bir Mahkumun Duygularını”
sayfanıza taşımanız takdire şayandır.
Teşekkürler duyarlı ve özgür Sonhaber.