Ali Ersönmez
Modern Çağın yoğun hissedilen sorunlarından biri de istismardır. Her şeyin metalaştığı, kâr, rant ve sermaye birikimleri uğruna yeryüzü kaynaklarının eşit ve adil paylaşılmadığı sistemde; emeğimiz, alınterimiz, sağlık ve sosyal güvencelerimiz tırpanlanarak ihmale ve istismara uğruyor.
Ruhumuz, bedenimiz, sosyal ve kültürel hayatımız, dışa ve içe dönük tüm ihtiyaçlarımız her an istismarla karşı karşıya… Doğa, canlı varlıklar, dünyanın döngüsü, eko dengenin varlığı istismara uğruyor ve de bu realite görmezden gelinemez.
Gücü kendinde toplayan, teknolojik etkiyi ele geçiren ve tahakkümcülerin tahakküm altına aldığı her varlığı ve de her doğal koşulu sömürerek ihmal ettiği ayan beyan ortada. İstismar, sömürü, ihmal, baskı, şiddet genelde bütünlüklü ele alınması gereken durumlardır; çoğunlukla birbirlerini besler ve biri diğerinin varlık gerekçesidir. Bunlar hayatımıza şuursuzca, kural tanımadan ve izin almaksızın girerek kötülüğü boynumuza dolarlar. Kötülüğün çoktan doğrunun önüne geçtiği bu zamanda, en çok da korunması, geliştirilmesi ve desteklenmesi gereken çocuklar tehdit altında.
Çocuk gelişimi, çocukluk gereksinimleri ve çocuk hakları hasar alıcı derecede engellerle karşılaşmakta, kısıtlanmakta veya üstü örtülmektedir. Toplumsal, ailevi, sağlık, beslenme, eğitim ve kişisel gelişim süreçlerinde ve de güvence sunulması noktasında yükümlükler yerine getirilmeyerek çocuklar büyük tahribatlara maruz bırakılıyor. Çocuklara bedensel ve ruhsal zarar veren, gelişim süreçlerindeki engelleyici şartlar kaza sonucu oluşmuyor; çocukluğun temel gereksinimleri aşamasında kurum, kuruluş ve kişilerin görevlerini yeterince yapmamaları ile doğrudan bağlantılıdır.
Yeryüzündeki çocukların büyük bir kısmı, fiziksel istismar ve ihmal ile karşı karşıya; beslenme, tıbbi bakım, giyim ve korunma gibi temel bakım ihtiyaçları karşılanmamakta; bedensel hasar ve fiziksel şiddetle yüz yüzeler. Duygusal istismar ve ihmal ile de somut olarak saptanması güç duygusal, sosyal ve kişilik gelişimleri karmaşıklaşıyor. Çocukların ekonomide ucuz iş gücü olarak görülmeleri ile büyüme ve gelişmelerinde gerilik; hastalanma, yaralanma ve ölümcül kazaları kaçınılmaz kılmakta.
Dünya Sağlık Örgütü’nün 2017 yılında yaptığı bir araştırmaya göre, dünya genelinde çocukların %23’ü fiziksel istismara, toplamda %26’sı cinsel istismara, %36’sı duygusal istismara maruz kalmakta. Dünyada her yıl yaklaşık 40 milyon çocuğun istismara maruz kaldığı tahmin ediliyor.
Çocukların karşılaştıkları riskler çok yönlü olduğu ortadayken, çocuklara yönelik cinsel istismar, cinsel suçlar çocuk yaşamında tamiri imkânsız acılar, ıstırap ve ruhsal bunalımlar bırakmaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Türkiye’de güvenlik birimlerine gelen veya getirilen cinsel suç mağduru çocuk sayısı, 9 yılda yüzde 287 arttı. Özet olarak cinsel suç mağduru çocuk sayısı 9 yılda yaklaşık 3 katına çıktı.
Çocuğun istismara maruz kaldığı bazı durumları fark etmek güç olabilir. Çocuklara yönelik cinsel suçlar toplumsal ve aile içi olmak üzere iki boyutlu olduğu için toplumun ve ailenin cinsellikle ilgili tabulaşmış düşünceleri önemsenmekte; gelenek ve göreneklere körü körüne bağlılıkla çocukların yaşadıkları istismar kimseyle paylaşılmamaya ve sessiz kalınmaya yol açıyor.
“Aile kutsallığı, ailemiz ayıplanmayalım, çevreden soyutlanmayalım” gibi kaygıları çocukları, anneleri ve aileleri suskunluğa mecbur etmekte. Böylece gerçek failler ve suçlular açığa çıkarılamıyor veya zamanında yargı karşısına gelmeleri engellemekte; küçük(caydırıcı olmayan) cezalarla, çıkarılan aflarla çocuğa yönelik istismar ve şiddet ve ihmaller katlanarak çoğalmaktadır.
Çocuğa yönelik istismar, hak ihlallerini önlemede büyük kararlılık ve tutarlılık sergilenmelidir. Hiçbir zümreye ayrıcalık tanınmadan hukuk, adalet ve yargı süreçleri sekteye uğratılmaksızın anında uygulanmalıdır. Uluslararası güvence ve sözleşmelerden destek alınmalıdır. Ulusal ve küresel eylem planları oluşturulmalı, denetleyici, koruyucu ve destekleyici politikalar hayat bulmalı. Eğitimin her aşamasında çocuklara, ailelere ve topluma yönelik çocuk hakları, bilimsel ve laik eğitim, cinsel eğitim, cinsel sağlık, cinsiyet eşitliği ve istismar gibi eğitimler sürekli uygulanmalıdır.
Barışçıl, adaletli, eşitlikçi, sömürüsüz yaşamı esas alma, ekolojik geleceği inşa etme sorumluluğu hepimize aittir. Gelecek bu günden örülebilir; bu günün çocuklarını çocukça ve özgürce yaşamalarını sağlarsak; hiçbir şiddete ve haksızlığa uğratmazsak en güzel geleceğe uzanabiliriz.
Bu ayıp bizim olmasın, “çocuklara ve yaşamlarımıza yönelik istismar, ihmal ve suçlara” karşı birleşelim.
Unutmayalım çocuklar gelecektir!
Yararlanılan Kaynaklar:
TÜİK Verileri
Mor Çatı
Lösante
Dünya Sağlık Örgütü verileri