Hüseyin A. Şimşek
Viyana – Bundan 27 yıl önce kendi eliyle yaşamına son veren şair Soysal Ekinci, 1954’te Kars’ta dünyaya geldi. Temel eğitim hayatına, Ardahan Yatılı Bölge İlkokulu’nda adım attı. Daha sonra, sırasıyla önce Kars Kâzım Karabekir Öğretmen Okulu, ardından da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek öğretim döneminde, siyasi çalışmalarından dolayı defalarca gözaltına alınan binlerce gençten biriydi. Uzun yılları bulacak olan tutukluluğu ise 1983’te başladı. Bu süreç 1989’a kadar devam etti.
Soysal Ekinci henüz cezaevindeyken, şiirleri çeşitli dergilerde yayımlanmaya başladı. Dışarı çıktığı yıl (1989), şiir kitabı olarak ilk eseri “Biri Yitik İki Ülke” oldu. Onu, 1990’da “Çağrı”, 1991’de “Yıkıntılar Altında” izledi. Bu kitaplarından “Çağrı” toplatıldı ve şair Ekinci hakkında iki ayrı dava açıldı.
1991’de ‘susma’ kararı alan Soysal Ekinci, 4 Eylül 1994 günü, İstanbul-Beyoğlu’da kiracıları arasına yeni katıldığı apartmanın bodrum kat dairesinde kendi eliyle yaşama veda etti. Ölümünden sonra, 1995 yılında bütün şiirleri bir kitapta toplanarak “Toplu Şiirler” adıyla yayımlandı.
Ölümünden 27 yıl sonra sesine ulaşmak
İlk kez yayınlanan bu dinleti, aralarında Soysal Ekinci’nin de bulunduğu, dört arkadaşın müzikli bir akşam yemeği buluşmasının kaydıdır. Yer, o sıralar babaannemle kaldığım İstanbul-Tuzla’daki aile evimiz. Kesin bir tarih veremiyorum ne yazık ki! “1990-92 arasında” diyebiliyorum ancak. Bir kere Soysal’ın annesinin, bir kere de kadın arkadaşının evinde de buluşmuştuk, ama diğer buluşmaların tamamı -anımsadığım kadarıyla- bizde gerçekleşti. O buluşmalarımızın değişmez üçlüsü vardı: Şair Soysal Ekinci, şair ve öykücü Haydar Oğur ve ben.
Hemen her defasında saatleri bulmuş o sohbet ve muhabbetlerimiz arasında, kaydı yapılmış tek buluşma şu anda dinlediğinizdir. Ezgiler arasında duyulan seslerden, yanımızda benim -aynı zamanda komşu- yakın akrabalarımdan, arkadaşlarımızdan birkaç kişi daha olduğu anlaşılıyor; ama emin olamadığım için isim vermekten kaçındım. Zaten eldeki kayıt da daha çok bir bağlama eşliğinde söylenen türkü ve marşlarla sınırlı yapılmış. Muhabbetin bu kanalında önde olan dört kişiyiz: Soysal Ekinci, Haydar Oğur, Mahmut Ağyüzlü ve ben. Bağlamayı, daha çok Mahmut dostumuz çalmış, bazen de ben. Ezgilerin seslendirilmesinde ise -o akşamki ‘solistimiz’ diyebileceğim oranda- Soysal önde.
Neden 27 yıl sonra?
Bu kaydı, sevgili Soysal Ekinci’yi kaybedişimizin 27. yılında paylaşmamın nedeni, bir yıl öncesine kadar bende olmamasıydı. Sağolsun, annem benim için ve benim adıma o kadar şey saklamış ki arada bir yeni bir şeyler çıkmaya devam ediyor. Bu ve birkaç başka özel kayıt da yakın zamanda elime geçti. Geçen yılki 4 Eylül’e yetiştiremedim. Paylaşmak için sevgili Soysal’ın aramızdan ayrılışının 27. yıl dönümünü bekledim bu yüzden.
Bu kaydın yayınlanmasının tek nedeni, şiir kitaplarının yanı sıra Soysal Ekinci’nin sesiyle de aramızda oluşunu sağlayacak olmasıdır. Eş, dost, akrabalarının, yoldaşlarının onun sesini yeniden duyacak olmasıdır. Sesli bir belgedir; 1991’de ‘susma’ kararı alan Soysal Ekinci’nin, türküler ve marşlar üzerinden hepimizle yeniden konuşmaya başlayacak olmasıdır.
Soysal Ekinci, her zaman aklımızda ve yüreğimizde; insanlığı, yoldaşlığı, şiirleriyle, ezgili sesiyle yaşamaya devam ediyor!