Naim Kandemir
’80 yenilgisi sonrası sol; yenilginin şiddeti, şeflerin yetersizliği ve sonrasında piyasaya sürülen kimlik siyasetlerinin moda olması ile adeta eskimiş giysiler gibi geçmişteki doğrularından da soyunmaya başladı.
Bu sayede ve ’80 sonrası solun takatsizliğinin uzun sürmesi sonucu devlet aklı kendisi için en garantili gördüğü -elinin altında tuttuğu- siyasal İslamı sahaya sürdü. Siyasal İslam da azmiyle, sinsiliğiyle, adım adım, kimseyi ürkütmeden, hatta sürekli yeni payandalar bularak burjuvaziden aldığı emanete ihanet etti; beslenen karga burjuvazinin de gözünü oymak için son vuruşa hazırlanıyor. Siyasal İslamın başarısı öte yandan solun başarısızlığının tescili oldu.
Devlet cenahında bunlar olurken, adeta sahipsiz kalmış solun eski tüfekleri küçük de olsa yine bir bir dükkânlarını açtılar. Çaktılar koltuklarının arkasındaki duvarlara şeflik sertifikalarını. Akıldan vazgeçsek de tarih de bunun böyle olmadığını söylüyor. Tarihe ne oluyordu ki konuşsun dursundu şeflere göre!
Çok uzağa gitmeye gerek yok; Osmanlı’ya bakalım. Tahttan indirilmiş bir padişah tekrar tahta çıkarılmış mıdır? Tahttan indirilenin devri geçmiştir; yerine yenisi gelecektir. Tarihte böyle olmuş olan, ne hikmetse bizim solda böyle olmuyor. 80’de yenilen yapıların şefleri/yöneticileri hâlâ lider olduklarını sanıyorlar veya küçücük mahallelerinde lidercilik oynuyorlar. Bunun adı devrimciliği esnaflaştırmaktır.
Tamam, hadi diyelim tarih dırlayıp dursun! Dükkân sizin de, ufak bir sorun var; bu beğenmediğimiz adamlar kendi mantıkları içinde örgütlenmelerinde her şeyi yapmışlar ve son darbeyi vurmaya ramak kaldı.
Bu işin şakası yok, biliyorsunuz. 1979’da İran’da olanlardan sonra, 43 yıl geçti, adamlar hâlâ öldürüyor kadınları. Yani geldiler mi mitili atıyorlar ülkeye.
Artık kimsenin kimseye akıl verecek hali de, akıl vermenin gereği de yok. Tüm teorileri unuttuk diyelim; bir çukurun dibinden kurtulmak için hayatta ne yapmak gerekiyorsa onu yapmalı. Ve hâlâ bu çukurdan çıkışın örnekleri, araçları, yöntemleri dünyada da ülkede de var. Herkes vicdanıyla baş başa…
Bizim kuşak aynı zamanda şiirsever bir kuşak oldu hep. Göğe Bakma Durağı’nı defalarca okuduk, dinledik. Çok sevdiğim bir şiir benim de, ama geldiğimiz bu dönemeçte Turgut Uyar kızmasın; ben artık çocukların gözlerine bakıyorum. Teorinin hası o gözlerde. Umarım seçimlerden sonra da çocukların gözlerine bakabiliriz.
12.10.2022
Çanakkale