SARAYIN YARGI DARBESİNE KARŞI DAYANIŞMA ZAMANI
Değerli dostlar,
Siyasal iktidarın AYM’nin Can Atalay hakkındaki kararı tanımaması, bunun için bilinen bütün hukuk norm ve kurumlarını hiçleştirmesi faşist saldırganlığın yeni bir aşamasıdır. Buradaki hesabın yargı kurumları arasındaki bir anlaşmazlığın giderilmesi olmadığı çok açıktır. Rejim ekonomik ve politik varlığını sürdürebilmek için hiçbir şeyin ayak bağı olmasını istemiyor. Bunun için ne zamandır dile getirdikleri gibi Anayasa Mahkemesinin varlığı ve aldığı kararları tanımamak, mümkünse devreden çıkartmak, değilse işlevini sınırlamak benzeri hesaplar içinde. Bunun için yeni Anayasa yapımından söz ediyorlar.
Bu koşullar içerisinde AYM kararını uygulatmak bir hukuk çerçevesinde arayıştan ziyade doğrudan anayasal haklarını ve özgürlüklerini talep eden halk kesimlerinin siyasal hareketi ve eylemi neticesinde olacaktır.
Dolayısıyla bu mücadele iktidarla doğrudan karşı karşıya gelinecek, gelinmesi gereken bir süreç olarak yaşanacaktır. Demokratik muhalif güçlerinin yaşadıkları problem ve yetersizliklerin hemen herkes farkındadır.
Böyle olduğu içindir ki iktidar bu denli fütursuz hareket edebilmekte; Gezi benzeri toplumsal dinamikleri bir daha ayağa kalkmamak üzere sindirmek istemekte, bunun çalışmasını yürütmektedir.
Mahkemeler ve hukuku ayaklar altına alan kararları bunun içindir. Elbette ki AYM kararı ve sonrasında yaşananlar ne TİP ne de Meclis’te nöbet eylemi ve sonrasında Adliye’de oturma eylemi yapan CHP meselesidir. Can Atalay’ın vekilliğinin teslimi ve AYM kararının uygulanmasının takipçisi olmak, mevcut düzenin işleyişine ve kurumlarına sahip çıkmaktan öte, faşist saldırganlık karşısında özgürlükleri ve hakları savunmak, mevzileri korumak, daha katlanılmaz bir rejim inşasını önlemek anlamı taşıyacaktır.
Bugün muhalefetin bir kısmının, CHP’nin sembolik vaziyette alanda olması kimse tarafından yeterli görülmemelidir. Bu eylemin sahiplenilmesi, geliştirilmesi, kitleselleşmesi için el verilmesi, ortaklaştırılması, bir halk kürsüsüne dönüştürülmesi mümkün ve gereklidir.
CHP bunu kolaylaştıracak bir anlayışla karşılamalı, demokrasi kavgası veren bütün örgütlü siyasi, mesleki, sendikal güçler de bütün dinamizmleriyle işe koyulmalı, etkili bir eylemin koordinasyonu için harekete geçmelidir.
Aksi takdirde mevcut haliyle bu eylem biçimi ve katılım düzeyi iktidarın ciddiye almayacağı bir kapasitede, etkisizlikte kalacaktır. Elbette ki bu zayıflığın sonucu sadece CHP hanesinde bir not olmaktan öte bütün halk kesimlerinin bir kaybı, bütün bir ülke olarak geriye gidişin, boylu boyunca gericileşmeye doğru uzanan bir yol olacaktır. Sorumluluk hepimizin, emek ve harekete geçme sorumluluğu da yine hepimizindir.
DEMOKRASİ İÇİN BİRLİK