Çarşamba, Kasım 12, 2025
Son Haber
  • Yazarlar
  • Manşetler
  • Son Haber Tv
  • Künye
No Result
View All Result
  • Yazarlar
  • Manşetler
  • Son Haber Tv
  • Künye
No Result
View All Result
Son Haber
No Result
View All Result
Home Manşet Haberler

Devler Ülkesinden Kaçış

Sevda Bozacıoğlu

Sevda Bozacıoğlu by Sevda Bozacıoğlu
31/08/2024
in Manşet Haberler, Öykü, Yazarlar
A A
0
Devler Ülkesinden Kaçış
0
SHARES
762
VIEWS
Share on FacebookShare on TwitterShare on Whatsapp Send Mail

Kumru bileğindeki saate baktı. Otobüsün gelmesine az bir zaman kalmıştı. Beklemek hayatın her anında zor ve yorucu gelirken bu soğuk ve sisli havada hepten çekilmez bir hâl alıyordu. Kollarını birbirine sıkıca dolayıp kendine sarıldı. Hayal kırıklığı yüzüne yerleşmiş insanların acıklı umursamazlığı ile beklemeye devam etti  gözü yolda gelecek otobüsü. İstanbul’a neden yakışmıyordu ki kış? Gri gökyüzü kasvetli bulutlar tıpkı yer üstündeki insanlar gibi boğucu ve aceleci birbirini sıkıştırıp yer yüzüne değmeden inmesi imkansız gözüküyordu.

Bugün epey yoğun geçmişti. Duruşma salonundan çıkıp bir sonraki aya ertelenen dava dosyasına yeniden göz  atmak için kolunun altına sıkıştırdığı çantasıyla soluğu araç muayenesinde aldı Kumru. Kendi aracıyla işler biraz olsun çekilir hâl alırken bir müddet bu duruma katlanmak zorundaydı. Nihayet kendini gelen otobüsün  boş bulduğu koltuğuna bıraktı. Kafasının içinde susmayan seslerin deryasına daldı. Öyle emindi ki bugünkü davanın sonuca bağlanacağından, müvekkilinin bütün mağduriyetini gözler önüne  sermişti. Sema Hanımın eşinin sözlü ve yazılı bütün  hakaretlerini, onca yıl  nasıl  sömürgesi altında ezildiğini, sayısız ihanetlerini hepsini  belgeler ile sunmuştu dosyasında. Gözle görülmeyen  yaraların derinlerde açtığı yaralar bir çırpıda  geçip gitmiyordu. Ruhunda bıraktığı hasarın izahatına inandırmak bu kadar zor olmamalıydı. Kumru müvekkili Sema Hanımla dava için bir  görüşmesinde  olup bitenleri anlatmaya başladığında ne kadar  içerlemişse  gözlerinin ağlamaktan feri sönmüş vaziyetteydi. Eşiyle geçip giden yılları hıçkırıklarla anlatmıştı Kumru ‘ya psikoloğa anlatır gibi, hayatında hiç dinlenmemiş sicim gibi akan gözyaşlarıyla. Bir kadının hayatını  paylaştığı adam kendi  coşkusunu  seyrettiği  bir yalnızlığa iter miydi hayat arkadaşını? Hayatımda  hiçbir  şeyi  terk etmedim ben insanları bırakıp gitmedim, kendi ellerimle verdim gitmek isteyenlerin ördüğü evlerin tuğlasını , ben tek bir tuğla koymadım üstüne dedi müvekkili Sema Hanım. Ve devam etti anlatmaya. Küçükken hep ev resimleri çizerdim  camlarının perdeleri rengarenk ve kırmızı bacasından  dumanlar tüten. O evlerin içinde pişen  yemeklerin buğusuna elimle çizerdim kalbimi, tencereden yayılan  sıcacık çorbanın  kokusu sarardı bütün  evi ve mis gibi sabun  kokan yeni değişmiş çarşaflar serilirdi hayalimdeki  evimin odalarına. Kendi çocukluğumda yaşayamadığım o aile özlemini yaşayacaktım kırmızı bacalı evimde. Ama Hikmet ‘le yaşadığım evin  ne bacası kırmızıydı ne duvarları aşkla örülüydü. Ben yıllarca ellerimle kazıdım ördüğü duvarların boyasını  her yer gurur kokuyorken. Önceleri kavga eder giderdi  aynı  evde olunca iki güne  barışıyor ,dayanamıyor, affediyor insan. Ne yapsa affeder sanmaya başlıyor. Bırakıp gidemez evini barkını, yuvasını alışıyor, alışkanlığı haline gelince anlıyorsun çarkın aynı yöne şekilsiz kıpırtısız döndüğünü… Kapının eşiğinde asılı kalıyorsun yıllarca ne bir adım ileri ne bir adım  geri. Oysa ne kadar seviyordum ben evimi. Hikmet’imi daha önce sevdim yoksa evimi mi bilmiyorum. Aşk  meleklerin işi  değil ya o da beni sever sandım. Her şeye rağmen hayat devam eder diyorlar ya koca bir yalan. Hayat bir yerden sonra duruyor. Küçükken hayalini çizdiğin evin perdelerinden başlıyor gülüşlerinin de solması. Yüzüne çabuk yerleşiyor sigara dumanından sararan perdelerin varlığına alışması. Kırmızı rujun yerine dudağıma aldığım belli belirsiz yumruların bıraktığı renklerle boyanmaya başladığında anladım peri masallarında ki kötü devlerin gerçek hayatta da var olduğuna. Doğru bildiklerimle yanıldım hep şu hayatta dantelsiz eve ev demeyen ben, evlendikten sonra ilmek ilmek ağ bağladı yüreğimin odaları. Dedim ya hayatımda ki hiçbir şeyi  terk etmedim ben, insanları  bırakıp  gittiğim oldu, ama kendi elimle çizdiğim hiçbir evin  bacasını kendi elimle silmezdim. Hikmet’le yaşadığım ev  ev değildi .

O küçükken kurduğum evcilik oyunumun baş  kahramanı değildi, devler ülkesinin dev ejderhasıydı. Gözlerinden  ateşler savuran. Bensiz kalsın  aklı  başına  gelsin demiyorum. Bensiz kerbela çöllerinde yaşasın, devler ülkesinde kendi krallığını ilan etsin, ama hiçbir kadının  hayatına gölge etmesin. İnsan  bu kadar iç  sesle kendi başına mücadele edemez ki. Her mutluluğun  bir son kullanma tarihi varsa benim ki defolu çıktı. Kullanamadan geri iadesi istendi. Bana sorsalar hayatta hiç mutlu oldun mu? Mutlu olduğum  tek yer çocukluğumdu derim , bir burukluk varsa içinizde öyle de büyüyor insan alışıyor, alışkanlığı haline geliyor böylesi buruk bir yaşam!

Kumru otobüsün durmasıyla  dalıp gittiği  yerden kendine geldi varacağı yere gelmiş sokağında inmişti. Kendini  evine, kolundaki çantayı koltuğa saldı. Günün kabusunu üzerinden atmak ister gibi kalktı  uzandığı  kanepeden. Aynadaki kendine baktı, kendine ilk defa bu kadar yabancıydı. Bir kadının  imdat çığlığıydı bakışları, müvekkilinin sözleri çınlıyordu aklının koridorlarında, önünde son kozunu oynayacağı maçı kaybolan  gülüşlerini  geri vereceği  bir kadın  vardı. Silkelendi Kumru pes etmeyecekti Sema’ya ve onun gibi yaşamayan nicelerine yeniden bir hayat borcu vardı. Babası Kumru’ya böyle öğretmişti. “Düşebileceğin en derin yerdeysen eğer, senin için tek yol kalmıştır, o da çıkış.”  Musluktan su doldurduğu tencereyi ocağın üzerine koyarken kendine bu soruyu sordu, “Düştüğümüz yerde kalacak mıyız yoksa parçalarımızı toplayıp yeni bir ben olmak için emek verecek miyiz? Ya da emek vermek istiyor muyuz?”

Tags: Sevda Bozacıoğlu
Previous Post

Altın Portakal ve Dahası

Next Post

İktidara yakın bir patron daha fazla vergi ödediğinde daha mı değerli oluyor?

Next Post
İktidara yakın bir patron daha fazla vergi ödediğinde daha mı değerli oluyor?

İktidara yakın bir patron daha fazla vergi ödediğinde daha mı değerli oluyor?

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Güncel Haberler

Meteoroloji’den 14 il için sarı kod: Kuvvetli yağış, sel ve fırtına bekleniyor
Manşet Haberler

Meteoroloji’den 14 il için sarı kod: Kuvvetli yağış, sel ve fırtına bekleniyor

12/11/2025
Gündelik Hayatın Eleştirisi ve Devrimi
Manşet Haberler

Gündelik Hayatın Eleştirisi ve Devrimi

12/11/2025
İslamabad’da adliye önünde intihar saldırısı: 12 ölü, 27 yaralı
Dünya

İslamabad’da adliye önünde intihar saldırısı: 12 ölü, 27 yaralı

12/11/2025
“KASABANIN DEVRİMİ*” ya da OY BULANCAK BULANCAK
Günlerden Sızan

“KASABANIN DEVRİMİ*” ya da OY BULANCAK BULANCAK

12/11/2025
İBB iddianamesi 237 gün sonra açıklandı: İmamoğlu’na 2.430 yıla kadar hapis istemi
Manşet Haberler

İBB iddianamesi 237 gün sonra açıklandı: İmamoğlu’na 2.430 yıla kadar hapis istemi

12/11/2025

Arşivler

  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Reklam
  • İletişim
  • Söyleşi / Podcast
  • Kitap Önerileri
  • Öykü
  • Manşetler
  • Dosyalar
  • Arşiv

© 2024 Sonhaber / Bağımsız, doğru , gerçek habercilik

No Result
View All Result
  • ANA SAYFA
  • İSVİÇRE
  • TÜRKİYE
  • DÜNYA
    • AVRUPA
    • ORTADOĞU
    • ASYA
    • AMERİKA
    • AFRİKA
  • YAZARLAR
  • POLİTİKA
  • EKONOMİ
  • SÖYLEŞİ
  • YAŞAM
    • EĞİTİM
    • SAĞLIK
    • KADIN
    • LGBT
    • EMEK DÜNYASI
    • Podcast / Röportaj
  • SANAT
  • BİLİM
  • EKOLOJİ
  • FORUM
  • Languages

© 2024 Sonhaber / Bağımsız, doğru , gerçek habercilik