Cumartesi, Kasım 8, 2025
Son Haber
  • Yazarlar
  • Manşetler
  • Son Haber Tv
  • Künye
No Result
View All Result
  • Yazarlar
  • Manşetler
  • Son Haber Tv
  • Künye
No Result
View All Result
Son Haber
No Result
View All Result
Home Manşet Haberler

DON ÜZERİNDEN YAKIN TARİHE BAKMAK

Naim Kandemir by Naim Kandemir
19/06/2023
in Manşet Haberler, Manşet Yazarlar, Türkiye, Yaşam
A A
0
DON ÜZERİNDEN YAKIN TARİHE BAKMAK
0
SHARES
3
VIEWS
Share on FacebookShare on TwitterShare on Whatsapp Send Mail

Naim Kandemir

İnsanlık tarihi kullanılan araç gereçler, nesneler üzerinden de anlatılmaya çalışılabilir. Bu konuda birçok çalışma da yapılmış. Bizim için de durum çok farklı değil. Ülkenin yakın tarihini kıyafetteki değişimler üzerinden incelemek bile mümkün olabilir. Hele ki 1934 yılında çıkarılan Kıyafet İnkılâbı Kanunu’ nu düşünürsek…

Bu mevzuda daha lokal bir alanda hızlıca bir zihin fırtınası yapabiliriz. Bu lokal alan: iç çamaşırları. Üstelik dilimizdeki kirli çamaşırları ortaya dökmek deyimini de hatırlarsak, bu pek yabana atılacak bir konu değil. İç çamaşırlarından bugünkü adıyla külot; zaman içinde don vb. biçim ve isimlendirmelerden geçip Fransızca kıçlık anlamına gelen bir kökene sahip. Külodun slip, boxer, tanga, string, g-string, hipster gibi birçok çeşidi mevcut. Bizim argoda ise kıçakaçan denilmiş.

Bu netameli konuda hafızamdakileri kronolojik olarak kağıda dökebilirim bu girişten sonra.

1- 27 Mayıs 1960 darbesiyle alaşağı edilen iktidar mensuplarının Yassıada’da yargılanması 14 Ekim 1960 tarihinde başlar. Bu yargılamada dikkat çeken bir konu da Külot Davası diye zihinlerde yerini alan ilginç davadır.

Darbe ve yargılamalar hakkında- yaşımız icabı-okumalarımızla bilgi sahibi olduğumuz aşikâr.

Sözkonusu mahkemenin tutanaklarına ve ses kayıtlarına göre:

Yapılan aramalarda “Tarihi vesikaları muhtevidir” yaftası yapıştırılmış bulunduğu kasa açılıp içindeki “mahrem evrak” diye nitelenen zarfa ulaşılır. Zarf tamamen kapatılmış ve kapatma yerlerine imzalar atılmıştı. Zarf yumuşacık bir zarftı.

Burada bahsedilen yumuşacık zarfın içinden çıkan bir kadın külodudur. Başsavcı Yardımcısı mahkemede, Menderes’in kasasından çıktığını iddia ettiği kadın iç çamaşırını eline alıp herkesin görebileceği bir şekilde halay başı gibi sallıyordur. İlginç bir durum. İster kasadan çıkmış olsun, ister bir mizansen sonucu kasadan çıkmış gibi gösterilmiş olsun; iki halde de tarafların fantezi kapasitelerine şapka çıkarılır! Bu iki zihniyetin devleti temsil etmiş olması ise toplumun bahtsızlığıdır.

2- Hafızamın hatırlama miladı 3 yaşımdan itibaren başlıyor. Babamla ilk İstanbul’a gidişim 3 yaşımda. Ülkede nakliye sektörü bugünkü düzeyde olmadığı için meraklı ve gezmeyi seven esnaf ve tüccarlar yılda bir ticari alış verişlerini yaptıkları o zamanki birkaç metropolden birine sefer düzenlerlerdi. Samsun esnafı daha çok İstanbul’dan ihtiyaçlarını temin ederdi. Babam matbaası için gerekli olan malzemeleri, hatta matbaa makinalarını da Cağaloğlu’nda konuşlanmış tüccarlardan satın alırdı. Bu yıllık İstanbul seferleri Anadolu esnafları için aynı zamanda ticari görgülerinin yanı sıra eğlence dünyasında da görgülerini artırmalarına vesile olurdu. Maksim, Çakıl vb. gazinolara bütçeye göre takılınır, Çiçek Pasajı’na mutlaka gidilip pozlanılırdı.

60’lı yıllarda babamın abone olduğu mağaza Atalar’dı. Bahçekapı’daydı gittiğimiz ve valizlerimizi doldurduğumuz mağaza. Hatırladığım, ilk kez bu mağazada yürüyen merdivene binmiştim. Çocukluğun verdiği doymazlıkla defalarca yukarı kata çıkıp aşağıya indim. Sonradan öğrendim ki 1964 yılının 29 Nisanında Atalar Mağazası’nda faaliyete geçen merdiven Türkiye’nin ilk yürüyen merdiveniymiş. Alt kattan üst kata 5 metre hepi topu. 10 saniyede çıkardım ama gelip bunu o yıllarda mahallede diğer çocuklara saatlerce anlatmak hakkımdı!

Babamla İstanbul’a tek valizle giderdik ama dönüşümüzde ellerimizde üçten aşağı düşmezdi valizlerimiz. Evdekiler de sabırsızlıkla beklerlerdi bizden daha çok valizleri!

Üç katlı eski Rum evinin en üst katında cumbanın önündeki salon diyebileceğim boşluğun zeminine örtü serilir ki valizlerden çıkarılacak sıfır giysilere bir şey olmasın. Annem salonun ortasına oturur ve başlardı yavaş yavaş valizlerin içinden çıkanları tek tek gösterir ve kim için alındığını belirterek özenle yan tarafına koyardı.

Açılan son valizde her zamanki gibi iç çamaşırları olurdu. Öncelikle evdeki dört yaşlı ve dört çocuk için alınan iç çamaşırları şu şunun, bu bunun diye annem tarafından anons edilirdi. En sonunda sıra valizin dibindeki iç çamaşırlarına yani annem için babamın aldıklarına gelirdi ki annem alnında boncuk boncuk terleriyle aceleyle valizi kapatmaya çalışır ve hadi bitti! diye çevresinde halka olmuş ev halkına paydos çekerdi ama babamı köyden getirip şehirde büyüten halası  Cici Hala evde babamdan sonra ikinci kurmaydı. Cici Hala kurmaylığının gereği olarak hemen geçer ortaya ve valize el koyup, yok öyle sen bizimkileri gördün! diyerek başlardı gösterisine. Cici Hala valizden çıkardığı kadın iç çamaşırlarını evirir çevirir ve bir şeye benzetemediği bir yüzle lafını sokardı: Hıh babasının evinde de görmüştü! Gösterisinin finalini her zamanki sözüyle yapardı: Ar namus kahke bezi olmuş! Annem altta kalmazdı tabii, arkasında 4 tane aslan gibi çocukları vardı nasılsa. Bu  güçle kükrerdi evin gardiyanına: Ben köy kızıyım ama sen yıllardır şehirdesin güya, biraz medeniyeti öğren medeniyeti! Gerçi annem de haksız değildi; medeniyetin bir göstergesiydi tabii giyilen donlar da.

3- 90’ların başıydı. Televizyonun diksiyonu güzel ve sempatik sunucusu Ersin İmer hava sıcaklıklarının eksi derecelere düştüğü bir kış gecesi, Marmara ve İç Anadolu Bölgesi’nde don olayı görüleceğini anlatmış ve peşinden, Hepinize donsuz geceler dilerim sayın seyirciler, diyerek programı kapatmıştı.

Ama bu dilek pek hayırlı olmadı ve bu cümle ertesi gün gazetelere düştü. Bunun sonucunda ise İmer, hava durumu sunuculuğundan alınıp masa başı bir göreve verildi. Donsuz geceler dilemenin faturası o yıllarda ülkede ağırdı.

4- Şovmen Mehmet Ali Erbil 2006’da ATV’de Ya Şundadır Ya Bunda programını sunmaktadır. Kendisinin tanımıyla Yevmiyeli Adamlarına mizansen gereği asker eğitimi yaptırırken sahnede, bir ara asker eller havaya! emrini verdi. Daha sonra birinin arkasına geçip aniden pantolonunu indiriverdi.Yevmiyeli adam Hilmi’nin pantolonu çekilince elemanın donu ortaya çıkar ve RTÜK proramı yayından kaldırır. 2006’da bile bir donun görünmesi ahlak meselesi edilirken, aslında bunun ne kadar masum bir kaza olduğunu günümüzdeki rezillikleri görünce daha iyi anlıyoruz.

5- Yine 2006 yılıydı. Bilkent Üniversitesi’nden bir öğrenci internet üzerinden satış yapılan gittigidiyor.com sitesinde bir kez kullanılmış tanga’sını 31 YTL’den satışa çıkardı. Açıklama şöyleydi:

“Bilkent’in en seksi ve popüler hatunlarından birinin kullanılmış tangasına sahip olun. Tamamen kendisinden satılık olan bu tanga kargoya verilmeden iki gün boyunca giyilecektir ve kargoya o haliyle verilecektir. Bu açık artırmanın sebebi, yaz okulu için alınan borç paranın ödenmesinde bir nevi katkı olarak akla gelmiştir. Alıcılar bunu istedikleri amaç doğrultusunda kullanmakta serbesttirler”

Bir günde 85.400 kişi Bilkentliden kullanılmış tanga sayfasını tıklayınca ve tanganın fiyatı çok yükselince site satışı durdurdu. Bilkent Üniversitesi İşletme Fakültesi öğrencisi olan PG, okulda öğrendiklerini, gerçek hayatta denemek için bu ilanı verdiğini, savunup; uyduruk bir bez parçasını satılığa çıkarırım ve ortalığı ayağa kaldırırım, diye açıklama yaptı. PG’nin erkek olduğu da ortaya çıkmıştı.

Bu olay ülkedeki özellikle bir kesim erkek zihin yapısının nasıl çalıştığını gösterse de ders çıkarttırıcı bir yanı da var. Ne öyle deniz aşırı memleketlerden filanca işi iyi biliyor, filanca kurumu kurtaracak falan diye kurtarıcı avcılığına çıkılıyor… İnsan önce bir çevresine, ülkeye bakar; nesi eksik bu PG’nin? Zekaysa zeka! Üstelik başarı hikâyesi de var. Daha ne istiyorlar sanki? Tabii şunu da derlerse o da yanlış değil: Biz neler sattık, don-tanga ne ki? Biz sattık mı babalar gibi satarız!

6- 2018 Haziranında bana nasıl bir cesaret geldiyse yeğenimin Honda Goldwing motoruyla İtalya turuna çıkmaya ikna oldum. Yola çıkıp da kaptan gaza basınca tırssam da mecburen kaderime razı olmuştum. Bu İtalya turumuz da don meselesiyle ilişkilendi.

Yeğenim motor gezisi öncesi bir liste gönderdi bana ve Dayı, evrak işlerini hallettikten sonra şu motor bayisinden şunları al ve bir de mutlaka don içi para kesesi al, bulamazsan diktir! Çünkü özellikle Napoli’de çok lazım olacak…

Tabii ben görmeden İtalya’yı sevdiğim için(Almanca Fernweh hali) itiraz ettim. Ne demek ya; bir nevi platonik aşkıma kavuşacağım ve orada soyulacağım! Olmaz öyle şey! Hem Sophia Loren’e, Ornella Muti’ye, Monica Bellucci’ye hele hele baş tacım Federico Fellini’ye ayıp olmaz mı? Rönesansın merkezine de büyük haksızlık olur, dedimse de yeğenim tecrübeleriyle gönülsüz de olsam ikna etti beni ve don içi bir para kesesi edindim ve 25 gün bana yapışık 6250 km yol yaptı Çizme’de o da. İyi ki İtalya’da bizde bir zamanlar olduğu gibi Paranın Kıymetini Koruma Kanunu yoktu…

7- Medyaya yansıdığı kadarıyla takip edenler olmuştur. Ümraniye’deki Fıkıh-Der’e bağlı Kur’an kursunda yatılı kalan çocukları istismar ettikleri iddiasıyla haklarında Çocuğun cinsel istismarı suçlarından kurs sorumlusu ve bazı eğitmenlere dava açılıp yargılanmaya başlanmışlardı.*

Bu davada anlatılan, dinlenilen onlarca sapıklığın içinde, don mevzusu da var. Kursta yatılı kalan çocuklar, geceleri yere serilen yataklarda kendilerine peygamber donu dedikleri ortası delik çamaşırlar giydirilip yatırılmışlar.

Gizli ajandalarındaki şeriat yönetimine ulaşmak için can atanlar uygulasalar ya o çok özledikleri şeriat kanunlarını bu sapıklara.

8- Batıdan ithal bir inanç da bir kesimde karşılık bulmuş olmalı ki yılbaşlarında kırmızı külotların satışı artar hep. Böylece yeni yılın uğur getireceğine inanır insanlar.

Günümüzde fantezi dünyasında da ar-ge çalışmaları sonucu olmalı ki özellikle internet satış sitelerinde meyve aromalı yenilebilir külotlar mevcutmuş artık. Bu bahiste bizim gibiler taşralı ve cahil kalırız ama hafızalardadır ünlü Yüzüklerin Efendisi’nin gizli belgelerde deşifre edilmişliği. Biz bilmesek de bilen bilir. Kültürel birikim elbette insanın fantezi dünyasını da etkiliyor haliyle.

9- Geçen hafta Edirne’deydim. Şehrin en güzel caddesi Saraçlar’da dolaşıyorum. Caddede tarihi binalar ve eski usül meyhaneler omuz omuza. Heykeller ise bolca instagramcıların hedefi oluyor.

Cadde boyunca yer alan direklere reklam dövizi asılabilmesi için metal aparatlar takılmış. Buralardan esnaflar seslerini duyuruyorlar. Caddede yürürken göz ucuyla bu reklam dövizlerine de bakıyorum. Bir tanesi çok yaratıcı ve halkın halini iyi tespit ediyor. Yaklaşıp önünde duruyorum ve iyice bir okuyorum. Genç bir esnaf, İtalyanca çakma bir marka ismi uydurup ve kendi fotoğrafını da bez afişe bastırıp yazdıklarıyla ticari üstünlüğü ele geçirmiş. Reklamın başlığı: Donunuza kadar veriyoruz! Bir an gayri ihtiyari kendimi kontrol etmek ihtiyacı hissettim! Esnaf farkında, vatandaş donuna kadar kaybetmiş geziyor ortalıkta ve bunu gören esnaf vatandaşı zayıf yerinden yakalıyor ve donuna kadar veriyor. Haksız mı; zayıf yerlerini korumayan insanın kim bilir başına neler gelir? Esnafı içimden tebrik ettim. Don, önemli bir eşik, o gitti mi gerisi tufan!

*Hürriyet gazetesi, 27 Eylül 2019

19 Haziran 2023

Tags: 27 Mayıs 1960DarbeKıyafetKülotKülot DavasımahremNaim Kandemir
Previous Post

SU(YUMUZ) ISINIYORKEN!

Next Post

RUSYA FEDERASYONU DİL YASASI

Next Post
RUSYA FEDERASYONU DİL YASASI

RUSYA FEDERASYONU DİL YASASI

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Güncel Haberler

İstanbul’da Pakistan-Afganistan görüşmeleri çöktü: “Tamamen çıkmaza girildi”
Dünya

İstanbul’da Pakistan-Afganistan görüşmeleri çöktü: “Tamamen çıkmaza girildi”

08/11/2025
Türkiye, Netanyahu için tutuklama emri verdi
Manşet Haberler

Türkiye, Netanyahu için tutuklama emri verdi

08/11/2025
Van’da işçilerden 100 günlük direniş: “Ya Kazanacağız Ya Kazanacağız!”
Emek Dünyası

Van’da işçilerden 100 günlük direniş: “Ya Kazanacağız Ya Kazanacağız!”

08/11/2025
İnsanın Aynasında Montaigne
Manşet Haberler

İnsanın Aynasında Montaigne

08/11/2025
AKP’li geçmişiyle bilinen Havvanur Yurtsever yeniden HSK üyesi oldu
Manşet Haberler

AKP’li geçmişiyle bilinen Havvanur Yurtsever yeniden HSK üyesi oldu

08/11/2025

Arşivler

  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Reklam
  • İletişim
  • Söyleşi / Podcast
  • Kitap Önerileri
  • Öykü
  • Manşetler
  • Dosyalar
  • Arşiv

© 2024 Sonhaber / Bağımsız, doğru , gerçek habercilik

No Result
View All Result
  • ANA SAYFA
  • İSVİÇRE
  • TÜRKİYE
  • DÜNYA
    • AVRUPA
    • ORTADOĞU
    • ASYA
    • AMERİKA
    • AFRİKA
  • YAZARLAR
  • POLİTİKA
  • EKONOMİ
  • SÖYLEŞİ
  • YAŞAM
    • EĞİTİM
    • SAĞLIK
    • KADIN
    • LGBT
    • EMEK DÜNYASI
    • Podcast / Röportaj
  • SANAT
  • BİLİM
  • EKOLOJİ
  • FORUM
  • Languages

© 2024 Sonhaber / Bağımsız, doğru , gerçek habercilik