Değişimin ve gelişimin hızına yetişmek pek kolay değil; bu nedenle de olabildiğince esnek, alabildiğine uzak görüşlü olmak gerekiyor. 1980’li yıllarda, anımsıyorum, Yeşilçam, yeni yeni gelişmekte olan elektronik kameralara (video) tepki göstermiş, “gözün gördüğü renkleri görmüyor, siyah tam siyah olmuyor” diye itiraz etmişti. Aradan birkaç yıl geçmeden bütün itirazcılar geçti o elektronik kameranın arkasına, montaj masasının başına. Teknoloji o denli hızlı gelişti ki, pelikülün görebildiğinden çok daha yetkin oldu. Bize “gözleri ışıldadı” diye yazmayın senaryoya, çünkü gözler ışıldamaz” diye öğretmişlerdi; şimdi bırakın ışıldamasını, dünyaları bile sığdırabiliyoruz artık. Dune Prophecy’nin giriş jeneriğinde bu gözlerdeki ışıldamayı görünce hak vereceksiniz.
Sıra geldi platformlara…
Sinema salonları azaldı, küçüldü ve meraklısına yönelik bir etkinlik alanı oldu; çünkü filmler -vizyona çıkmayanlar bile- evimize misafir oldu artık. Yine teknolojinin nimeti, ne sınır kaldı ne gösterim tarihi ne de sokağa çıkma (bunca hayat pahalılığı içerisinde evde kalmak çok daha tasarruflu artık) zorunluluğu. Evinizde, rahatlıkla her filmi izleyebilme olanağı bulabiliyoruz artık. Evet, haklısınız, bir filmi salonda izlemenin tadı çok farklı ve güzel. Birkaç yıla kalmaz, özellikle salonda film izleme keyfini yaşamak isteyenler çoğalacak, ama herkes platformlar üzerinden film izleyebilme olanağından yararlanacak.
Edebiyattan görüntülü hayata…
Dune, edebiyata damgasını vurmuş, çok sevilen bir roman dizisi… 1965 yılında yazılmıştır ama 2003 yılında en beğenilen bilimkurgu romanı olarak gösterilmiştir. Çeşitli soylu hanedanların gezegen tımarlarını kontrol ettiği feodal bir yıldızlararası toplumun ortasındaki uzak bir gelecekte geçen romanda, belirleyici olan “baharat”tır. Ancak bu “baharat” bildiğimiz yiyecek değil, tıpkı petrol gibi her derde deva, gezegenler arası seyahate de olanak sağlayan, uzay araçlarının yakıtı olarak kullanılan çöl solucanlarının larvalarından oluşan bir üründür. Zaten savaş da o baharattan pay alma savaşıdır. 10191 yılında Dük Leto Atreides, evrendeki en değerli maddenin tek kaynağı olan Dune olarak da bilinen tehlikeli çöl gezegeni Arrakis’in yönetimini kabul eder, paylaşım savaşından kazançlı çıkmak (buradaki kazanç, yaşayanların huzuru ve barıştır kuşkusuz) için mücadele eder.
Dune Prophecy
Muhakkak ki dizinin bütün bölümlerini izlemek gerekir (biz, sadece ilk bölümünü izledik, devamını izlemek için herkes kadar sabırsızız). Ancak, kitaplardaki Dune’dan binlerce yıl öncesinin anlatıldığını, asıl Dune’a (Arakis’e) hepimizi hazırladığını unutmamak gerekir.
Altı kitaptan oluşan Dune serisinin iki filmi geçen yıllarda gösterime girmiş ve (daha önce yapılanlar gibi hayal kırıklığı değil) merak ve heyecan yaratmıştı. Tabii ki Blutv platformunda dizisini izledikten sonra filmini, politika, din, ekoloji, teknoloji ve insani duyguların çok katmanlı, karmaşık etkileşimini yeniden izlemek gerekecektir.
18 Kasım’dan başlayarak Blutv’de…