Filistinliler Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma Günü’nü kutlarken bu gün (29 Kasım) aynı zamanda 1947’de Birleşmiş Milletler’in Filistin’i taksim kararının yıldönümüne denk geliyor.
29 Kasım 1947’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından yayınlanmış 181 (II) sayılı karar, Filistin’in toplam yüzölçümünün yüzde 54’ünde (27 bin 27 kilometrekare) bir Yahudi devleti ve yüzde 44’lük bir alanda da Arap devletinin kurulmasını içeriyordu. “Filistin’in taksimi” olarak da bilinen kararla , Kudüs ve Beytüllahim şehirleri de dini nedenlerle uluslararası gözetim altına alınmıştı.
İsrail Mayıs 1949’da BM’ye kabul edildi ve Filistin topraklarının yüzde 78’i üzerindeki egemenliği tescillenmiş oldu. Kalan yüzde 22’si ise hala işgal altındaki Gazze Şeridi ve Batı Şeria olarak şekillendi. Filistinliler yüzde 78’lik bölümü “Filistin’in 1948 Toprakları” dünya ise “İsrail devleti” olarak tanımlıyor. BM, 1967 sınırları olarak da Gazze, Batı Şeria ve Doğu Kudüs’ü Filistin şeklinde tanımlıyor.
Günümüzde ise İsrail, Batı Şeria’daki ve Doğu Kudüs’te işgal ettiği topraklarla birlikte Filistin’in yüzde 85’ini ele geçirmiş durumda.
29 Kasım Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma Günü’nde açıklamalar yayınlayan Filistinli örgütler “ulusal haklarını yeniden tesis etmek ve bu haklara uluslararası koruma sağlamak için sahada pratik adımlar atarak, halkımızın başına gelen hakikatin farkına varmak ve tarihi adaletsizliği düzeltmenin uluslararası toplumun ahlaki bir sorumluluğu olduğunu” ifade etti.
Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Yürütme Kurulu üyesi Hanan Aşravi, “sahada ve kutlamalardaki sloganlarda görüldüğü üzere Filistin halkıyla dayanışmamız kuvvetlidir. Dünyanın geri kalanı gibi özgürlük, haysiyet ve adalet içinde yaşamayı hedefleyen halkımız için adaletsizliğine son vermenin ve ardından haklarını garanti altına almanın zamanı gelmiştir” dedi.
“Halkımızın acılarının başlangıcını temsil eden bölünme kararı, BMGK’ya anlaşmayı ihlal eden tarafa karşı işlem yapma hakkı vermesine rağmen bu hakkı kullanmada defalarca başarısız olduğunu” belirten Aşravi “uluslararası toplumun ancak göz yumduğunu ve İsrail’i sürekli ihlal ve karar ihlallerinden sorumlu tutma sorumluluklarından kaçtığını” söyledi ve ekledi: “Dolayısıyla, adaletsizliğin devamı olan ve haklı davamızı ve savunmasız halkımızı rahatsız etmeye devam eden trajedinin zemindeki gerçeği değişmedi.”
Ramallah’taki Dışişleri Bakanlığı, konuya yönelik açıklamasında, uluslararası toplumu ilhak, sömürgecilik ve işgale karşı halkın korunmasını ve İsrail işgal gücünün hesap verebilirliğine yönelik açık prosedürlere ve önlemlere dönüştürmenin ve işgali sonlandırmaya zorlamanın önemine dikkat çekti. Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, Nekbe’den bu yana 73, İsrail işgalinin üzerinden 53 yıl geçmesine rağmen, halkımızın kararlılığının ve bağımsızlık, özgürlük mücadelesinin solmadığını ekledi. Bildiride, uluslararası toplum ve BM, yalana karşı hakikate, suça karşı adalete ve işgale karşı barışın zaferini desteklemeye ve bunu eyleme dönüştürmeye çağırdı.
Fetih Hareketi yaptığı açıklamada, “Filistinli Arap halkının anavatanları Filistin topraklarında tarihsel varlığını kurma mücadelesinin, özgürlüklerini, bağımsızlıklarını kazanmak, ulusal kimliklerini somutlaştırmak ve uluslararasındaki varlıklarını teyit etmek için olduğunu” söyledi ve hareketin, Filistinlilerin uzun zamandır ciddi bir siyasi sürece girmeye hazır olduklarını vurguladı. Filistin Başbakanı Mahmud Abbas’ın işgali sona erdirmek için BM Güvenlik Konseyi nezdindeki girişiminde de teyit ettiği üzere, uluslararası meşruiyet ve kararlarına dayanan uluslararası bir konferans sırasında da bu konulara değindiği hatırlatıldı.
Filistin Halk Cephesi de, Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma Günü’nün İsrail işgalinin acımasız saldırısının artması ve Filistin haklarını tasfiye etmeye yönelik Amerika ve müttefikleri tarafından yönetilen düşmanca planların ve politikaların genişlemesinin ışığında ortaya çıktığını vurguladı ve bu kararların uluslararası hukuka aykırı olduğunun bir kez daha altı çizildi. (ŞA)