…Sardunya kırmızı bir yüzün var / yola çıkalım desek / yolsuzuz o başka / haydutlar ölmeden / son bir dans ne dersin ? / Sen mi güzeldin yoksa hayat mı güzel ? / kula kulluk etmezdin / çok yanlış biriydin / sen mi güzeldin yoksa hayat mı güzel ? / kula kulluk etmezdin / çok yanlış biriydin / yani iki şişe ucuz şarap bir tarih yazabilir / verdiğin bütün sözler bir anda uçabilir / sıcak bir bira / aşk sendikasında / Metin Kurt gibi yalnızız ceza sahasında
*Metin Kurt Yalnızlığı – Kesmeşeker
39 yaşındaki Nurettin (Numan Çakır) yaşlanmakta olan ve bu yüzden refleksleri giderek zayıflamaya başlayan kalecidir. 8-0 yenildikleri bir maçın sorumlusu olarak amatör liglerde forma giyenlerin sıkıntısını yaşar. Nurettin’in bu durumunun bir başka sebebi ailesiyle birlikte geçirdiği bir trafik kazasında eşini kaybetmiş olmasının verdiği hüzündür. Kız kardeşi Makbule’nin (Nur Sürer) evlendirme tekliflerine soğuk bakan Nurettin, oğlu Feyyaz ile aynı evde yaşamaktadır. Nurettin kulüp başkanının topuğundan vurulduğunu, ablasının eşi İrfan’a (Menderes Samancılar) yedikleri yemekte söyler. Böylece Yönetmen Volga Sorgu amatör liglerdeki mafyalaşmanın sahaya ve yönetime sıçramış şiddeti Nurettin’in dilinden seyirciye aktarır.
Oğlu Feyyaz’ın ucuz bir dershaneye verilmesi teklifini, onun okumayacağını bunda pek gönlü olmadığı için reddeden Nurettin, bir bakıma haklıdır. Okumanın yükselmeye, iş bulmaya ve kendini gerçekleştirmeye yetmediği neoliberal çağda, kaleci olarak bu gerçeğin farkındadır. Nurettin’in bu farkındalığını besleyen bir başka faktör ise hemen her şeyi bu arada eğitimin de metalaşmasıdır.
Yemek masasında eniştesi İrfan’ın bahis kuponu doldurma talebine “ne bileyim ben İrfan” cevabını veren Nurettin, daha sonra aklına geldiği gibi maç tahminlerinde bulunur. Bu sahneyle yönetmen Volga Sorgu, futbolun saha içindeki bir oyuncusu olarak Nurettin ile İrfan diyaloğunda saha dışında oynanan ve oyuncuları doğrudan etkisi altına aldığı bahis ve futboldaki endüstrileşme iklimini haber verir.
Nurettin futbolu bırakmaya hazırlanmaktadır. Nurettin’in gözlerinin görme yetisinin zayıflaması onun bu kararı almasında etkili olan faktördür. Ancak borçları olduğu için bir süreliğine bu kararı erteler. Bir meyhanede kulübün antrenörü ile içerken çevresindekilerin 8-0’lık mağlubiyetin sorumlusu olarak sataşmalarına maruz kalır. Nurettin eve döndüğü sırada oğlu Feyyaz’ı evde sigara içerken yakalar. Nurettin’in onaylamadığı bu davranış, tartışmaya dönüşür. Baba ile oğulun aralarında geçen tartışma sırasında Feyyaz babası Nurettin’in kendisine yalan söylediğini, maçın gerçek skorunun 8-0 olduğunu söyler. Nurettin kendini tutamayarak oğlunu tokatlar. Nurettin’in oğlu Feyyaz ile yaşadığı gerilim, hayatlarını etkileyen trafik kazası sonucu annenin yitiminin yarattığı hüzün ve ergenlik sorunları yaşayan Feyyaz’ın anne ihtiyacıyla birleşerek daha da derinleşmiştir. Bu durum, filmin dramatik çatışmasının bir diğer yönüdür.
Feyyaz’ın okulundaki devamsızlık sorunu yüzünden sınıf tekrarlamak üzeredir. Nurettin okul müdürü ile bu meseleyi görüştüğü sırada okul müdürünün sarf ettiği “şunu sakın unutma, kale düşerse semt düşer” sözleri filmin dramatik mesajını haber verir gibidir.
Kulübün başkanı (Erkan Can) antrenöründen halı saha maçında keşfettiği Logos’lu Koronko’yu takıma monte etmesini ister. Nurettin’in kaleciliği bırakacağını düşündüğü için böyle bir karar verdiğini söyleyen başkan ortalama amatör kulüp başkanlarının futbola bakışını yansıtır.
Feyyaz’ın teyzesi Zenoş (Özlem Tekin) Almanya’dan Türkiye’ye ziyarete gelir. Alman kültürünü özümsemiş bir karakter olarak resmedilen Zenoş, Feyyaz tarafından soğuk karşılansa da zamanla iyi birer ikili olurlar.
Nurettin’in sezonun bitimine iki maç kala kadro dışı bırakılmasına içerler. Takımın kaptanı olarak emeğinin hiçe sayılması onu derinden yaralamıştır. Eniştesi İrfan’la bir lunaparkta şampiyon oldukları 1990’ların tatlı hatıraları, yerini 2000’lerin piyasacılığa, bahis oyunlarına batmış ve bu yüzden de amatör ruhunu giderek kaybetmiş acı gerçeklerine bırakmıştır. İşsiz kalan Nurettin İrfan’dan Lunapark’ta kendisine göre bir iş olup olmadığını sorar. İrfan, Nurettin’e lunaparkta penaltı kaleciliği yapabileceğini söyler. Nurettin bu duruma bozulsa da lunaparkta çalıştığını kimsenin bilmemesi koşuluyla kabul eder.
Logos’lu kaleci Koronko, Feyyaz ve liseden arkadaşları tarafından sokakta sıkıştırılarak maça çıkmaması için tehdit edilir. Koronko tehdide boyun eğer ve maça çıkmaz. Koronko’nun derdini anlatabilmek için Kürtçe konuştuğu bu film sahnesi ironiktir. Nurettin’i lunaparkta bulan arkadaşları, kendisinden son maçta kaleye geçmesini ister. Nurettin bu isteğe olumlu cevap verir. Antrenmanda seyircilerin “Nurettin bizi lunaparka götür” alaycı tezahüratlarına maruz kalmasına rağmen, meslek sevgisi ağır basan Nurettin, futbol hayatının belki de son maçına çıkmak üzereyken şike teklifi alır. Şampiyonluğa oynayan rakiplerinin de şike yaptığını iddia eden kereste tüccarı-kulüp başkanı karışımı tip, Nurettin’e şike teklif eder. Borç içindeki Nurettin her amatör kulüp oyuncusu gibi para arayışı içindedir. Kredi kartlarını ödeyemeyen otobüse binecek akbili bile olmayan Nurettin bu koşulların baskısı altında ahlaksız teklifi kabul etmek zorunda kalır. Filmin ana dramatik çatışması olan bu koşullar, aynı zamanda dramatik çatışmanın düğümlerinden birine işaret eder: Amatör bir ruhla terlettiği formasıyla borç kıskacı arasında kalan bireyin açmazı…
Feyyaz ile teyzesi Zenoş arasında kurulan sıcak ve samimi arkadaşlık, Feyyaz’ın hayata bakışını değiştirir. Aslında Feyyaz’ı Almanya’ya götürmeye geldiğini Nurettin’e itiraf eden Zenoş, baba ile oğul arasındaki sıcak ve bir o kadar da çatışmalı bağı gördükten sonra bundan vazgeçtiğini sözlerine ekler. Filmin dramatik yapısında anneden boşalan yeri dolduramayan ve bu yüzden oldukça gergin olan Feyyaz’a Zenoş iyi gelmiştir.
Her şeyin belirleneceği maça çıkmadan önce şampiyonluğa oynayan rakiplerine karşı soyunma odasında antrenörün yaptığı coşku dolu maç konuşması dinleyen Nurettin, onuru ile ödemek zorunda kaldığı borçları arasında ikilemdedir. Maça bu duygularla çıkan Nurettin, skor berabereyken oğlu Feyyaz, Zenoş ve Zenoş’un arkadaşı futbolcu Ümit Karan’ın tribünde kendisine tezahürat yaparken görür.
Nurettin takımının kullanacağı son kornerde rakip kaleye doğru koşarken, kesin kararını vermiştir. Şikeci bir kaleciden onurlu bir insana yaraşır biçimde rakip kaleye kafayla attığı galibiyet golü onu trajik sonuna yakınlaştırır.
Hegel tragedya kahramanının oyunun sonunda yenik düştüğü halde ahlaki zaferi kazanan kişi olarak tanımlar. Nurettin’in kafayla yoksulluğa, hayata ve çaresizliğine attığı gol, o’nun sonunu hazırlasa da aslında ahlaken doğru olanı yapmıştır.
Yönetmen Volga Sorgu’nun, amatör liglere kadar inen şike gerçeğini oyuncuların yoksulluğundan ve onları sarmalayan borç kıskacından bağımsız düşünülemeyeceğinin altını çizen Kaledeki Yalnızlık filmi, bu yönüyle gerçekçi sinemanın akılda kalan örneklerinden biri.
Akıcı diyalogları, yalın sinema dili ve oyuncularının katkısı ile oyuncu Volga Sorgu’nun ilk filminde başarısına eşlik eden unsurlar…
Kaledeki Yalnızlık, futbolda son demlerini yaşayan Nurettin karakterinin açmazını sergilerken, seyirciyi o’nu borca ve yoksulluğa iten koşullar üzerine düşünmeye davet ediyor. Futbolu da içine alan rant ve mafya düzenine yakından bakmaya imkân veren film, mahalle kültürünün dayanışmacı içten ve samimi ortamıyla dramatik dengeyi kurmayı başarıyor.
Kaledeki Yalnızlık
Yapım Yılı: 2011
Yönetmen: Volga Sorgu
Oyuncular: Numan Çakır, Nur Sürer, Erkan Can, Menderes Samancılar, Tolga Sarıtaş, Özlem Tekin.