Geldi Çattı 2 Temmuz; 29 Onlarsız Geçen Yıl

HomeYazarlar

Geldi Çattı 2 Temmuz; 29 Onlarsız Geçen Yıl

 

Sivas Katliamı, Sivas Olayları, Madımak Katliamı ya da Madımak Olayı, 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas’ta düzenlenen Pir Sultan Abdal Şenlikleri sırasında Madımak Oteli’nin Radikal İslamcı bir grup tarafından yakılması ve çoğunluğu Alevi 33 yazar, ozan, düşünür ile 2 otel çalışanının yanarak ya da dumandan boğularak hayatını kaybetmesi olarak yazılarda yerini aldı.

Şenlik katılımcıları

  1. Muhlis Akarsu– 45 yaşında, sanatçı
  2. Muhibe Akarsu – 44 yaşında, Muhlis Akarsu’nun eşi
  3. Gülender Akça – 25 yaşında
  4. Metin Altıok– 53 yaşında, şair, yazar, felsefeci
  5. Mehmet Atay– 25 yaşında, gazeteci, fotoğraf sanatçısı
  6. Sehergül Ateş – 29 yaşında
  7. Behçet Sefa Aysan– 44 yaşında, şair
  8. Erdal Ayrancı – 35 yaşında
  9. Asım Bezirci– 66 yaşında, araştırmacı, yazar
  10. Belkıs Çakır– 18 yaşında
  11. Serpil Canik– 19 yaşında
  12. Muammer Çiçek– 26 yaşında, aktör
  13. Nesimi Çimen– 62 yaşında, şair, sanatçı
  14. Carina Cuanna Thuijs– 23 yaşında, Hollandalı akademisyen
  15. Serkan Doğan – 19 yaşında
  16. Hasret Gültekin– 22 yaşında şair, sanatçı
  17. Murat Gündüz – 22 yaşında
  18. Gülsüm Karababa – 22 yaşında
  19. Uğur Kaynar– 37 yaşında, şair
  20. Asaf Koçak– 35 yaşında, karikatürist
  21. Koray Kaya – 12 yaşında
  22. Menekşe Kaya – 15 yaşında
  23. Handan Metin – 20 yaşında
  24. Sait Metin – 23 yaşında
  25. Huriye Özkan – 22 yaşında
  26. Yeşim Özkan – 20 yaşında
  27. Ahmet Özyurt – 21 yaşında
  28. Nurcan Şahin – 18 yaşında
  29. Özlem Şahin – 17 yaşında
  30. Asuman Sivri – 16 yaşında
  31. Yasemin Sivri – 19 yaşında
  32. Edibe Sulari– 40 yaşında, sanatçı
  33. İnci Türk – 22 yaşında, Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi öğrencisi
  34. Otel çalışanları
  35. Ahmet Öztürk – 21 yaşında
  36. Kenan Yılmaz – 21 yaşında

Olayla ilgili yapılan politikacı yorumlarının hiçbirini sayfamı kirletmemek adına yazmıyorum, “çok şükür otel dışında halka bir şey olmamıştır” diyen ve bir   Profesör ve bir kadın ve bir anne olan Tansu Çiller dışında, ne acıydı içeridekilerin fiziksel olarak çektikleri ve yakınlarının ve bizlerin de yıllardır dışarıdan çektikleri.

Huzur içinde yatsınlar desem gönlüm razı değil, hakkınızı helal edin desem çok geç, ederler mi?

Biz huzura kavuşamadan onlar nasıl huzur bulur bilemem.

Temmuz ve Madımak, Alevi dostlar deyince bir Alevi ozanı anlatmak istedim bu sayıda, bir ozan ve bir iş arkadaşımın babasını rahmetli “ALİ KIZILTUĞ” USTAYI.

Belki fiziksel yanmadılar, ama yana yakıla yaşadılar, manen eziyetler görerek, eğilmeden, bükülmeden, direnerek, taviz vermeden, sevdiler, sevildiler, onurları ile gömüldüler işte;

“ALİ KIZILTUĞ” OZAN BİR ALEVİ CAN;

Halk ozanı, şair ve yazar doğumu 1944, Sivas’ın Divriği ilçesine bağlı Mursal köyü – ölümü 12 Aralık 2017, Ankara. 1958 yılında bağlama çalmaya başladı. Bağlamaya ilişkin temel bilgileri köyünde bulunan Abbas ustadan öğrendi. İlk yıllarda başka aşıkların eserlerini ve yöresel türküleri seslendirdi. Geçim sıkıntısı nedeniyle göç etmek zorunda kalarak, 1973 yılında Ankara’ya yerleşti.

Aşık Veysel ve Aşık Mahzuni onu en çok etkileyen aşıklar oldu. 1969 yılında ilk plağı olan “Asrı gurbet harab etmiş köyümü” çıktı. Vefatına kadar 103 plak ve 87 kaseti yayınlandı. 2160 eseri bulunmakta ve bunların 550 tanesi başka sanatçılar tarafından seslendirildi.

1969’dan itibaren sadece kendi eserlerini seslendirdi. Eserlerini hazırlarken genellikle önce şiir olarak yazıp sonra onları besteliyor, ancak doğaçlama da çalıp söylüyor, Uzun sap bağlama çalıyor ve bağlamasını Hüseyni düzenine akort ediyordu.

Ödülleri:

1971 yılında İstanbul Tepebaşında yapılan ve tüm ozanların katıldığı bir atışma yarışmasında birinci seçildi.

2011 yılında İstanbul da Sivaslı sanatçıları birliği tarafından düzenlenen ”Ustaya Saygı” adlı programda yılın ozanı seçilerek onur plaketi aldı.

2012 yılında Ankara Halk Ozanları Derneği Başkanı Kenan Şahbudak tarafından ”Ustaya Saygı” ve ”Yılın Ozanı” ödülü verildi.

Ali Kızıltuğ, 12 Aralık 2017 günü uzun süre kanser tedavisi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Kızıltuğ için 13 Aralık 2017 günü Çankaya-Oran Pir Sultan Abdal CEM evinde erkânı yapıldı. Bir gün sonra Sivas Divriği Mursal Köyü’nde defnedildi.

Memur emeklisi ve 4 çocuk babası olan Ali Kızıltuğ,  Ankara’da ikamet ediyordu. Basılan iki kitabı dışında kalan diğer eserlerini de 10 cilt kitap halinde yayınlamayı düşünüyordu.

Kitapları:

Baykuşlara Kalan Köy, Sorma Efendim.

Kızıltuğ’un ‘veliahtı’ oğlu Mustafa Kızıltuğ da babasının adı, soyadı ve Alevi kimliği yüzünden mağdur olduğunu söyleyerek, “İki oğlum, Serhat ve Mustafa, Ankara’da, Abidinpaşa Lisesi’nde okudu. Müdür bunları çağırmış, ‘Soyadınızı değiştirin’ demiş. ‘Kızıl’, Aleviliği, ‘Tuğ’ da bayrağı temsil ediyormuş. Çocuklarımı benim adım yüzümden çok uğraştırdılar. Mustafa, üniversiteyi bitirince Ankara Şeker Fabrikası’nda işe girdi. Önce Kırşehir’e sürdüler. Üç ay kaldıktan sonra yine aynı nedenlerle Erzincan’a sürüldü. Gittiği hiçbir yerde evinin boyası kurumuyordu. Altı ay sonra Yozgat’ın Sorgun ilçesine yollandı. Sonra bırakmak zorunda kaldı” demişti.

Alevi ozanlardan Ali Kızıltuğ, 2006 yılında verdiği bir röportajda çocuklarını Ali Kızıltuğ’un ismi nedeniyle çok uğraştırdıklarını söyleyerek yaşadıklarını paylaşmıştı. Ali Kızıltuğ, 1973’te yerleştiği Ankara’da, memur olarak girdiği Mamak Belediyesi’nden dört yıl önce ‘uğradığı baskılar yüzünden’ emekliliğini istemiş,

“Dört yıl önce belediye AKP’ye geçmeden önce yazı işleri müdür yardımcısı olarak görev yapıyordum. AKP’liler gelince beni ve üç Alevi arkadaşımı ‘temizlik işlerine’ kaydırdılar. Gün boyu bulmaca çözer olduk. Telefonumu bağlamıyorlar, çay istediğimizde ‘Su soğuk’ diyorlar, arabalarımızı yıkamamıza izin vermiyorlardı. Bir gün geldim, odamı dağıtmış, radyomu kırmışlar. Müdüre şikâyet ettim. Odayı gören müdür, ‘Öyle icap etmiş, öyle olmuştur’ dedi. Tam bir sene mücadele ettik. Bunun üzerine 3 bin 500 YTL dışarıdan ödeyip emekli oldum. Topu topu 600 YTL alabildim…”

İki oğlundan biri Serhat Kızıltuğ ile iş hayatımda yollarımız çakıştı, her Alevi erkeği gibi namuslu, dürüst, efendi, çalışkan ve iyi bir dost, iyi bir mesai arkadaşı oldu, hiçbir zaman çizgisini bozmadan ve yolunu saptırmadan yürüdü ve yürüyor, Mustafa Kızıltuğ gibi.

Değdi mi insanları dışarıdan yakmaya, içeriden yakıp yıkmaya çalışmaya cevabı zor, ben doğarken seçim yapma şansım yoktu, Sünni – Hanefi gibi mezheplere bağlıymışız gibi bir konuşma hatırlıyorum bir daha bizim evde böyle bir konuşma geçmedi, ne mutluyum ki geçmedi.

Bir daha dünyaya gelip mezhep seçeceksin deseler Alevi olmak isterim, onlar gibi olmak isterim derim ama Madımak’ı yaşatan ülkede değil, kadir kıymet bilen, kadın erkek ayırmayan, insan seven ve insan yakmayan, evleri tebeşirlemeyen Aleviler gibi ve üstad Ali Kızıltuğ gibi dimdik yaşayıp demek isterim ki ;

Hayata bakışımı da şöyle ifade edebilirim:

‘Ne yârimden vazgeçtim, ne sazımdan, ne de vatanımdan vazgeçtim. Nasıl Mursal’dan geldiysem o mazlum, sefil, tertemiz bir köylü çocuğu isem şimdi de aynıyım.’ ” 

 

guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments