Kimse yaşadığı tarihin bir meleği veya papağanı olmaya çalışmamalıdır. Tarihin buna ihtiyacı yok. Bizdeki ihtiyaçtan dolayı melek veya papağan olmaya yeltenmek bize de bir şey kazandırmaz. Bu nedenle ömrümüzün çeşitli evrelerinde yaşadığımız tarihi, kırılan hayallerimizi yarınlarda gerçekleştirmek için dersler çıkaracağımız bir laboratuvar olarak görmeliyiz. Aksi halde yeni yenilgiler bizlerden uzakta olmayacaktır.
1980’de kırılan kanatlarımızı ancak geçmişimizden doğru dersler çıkarıp, doğru eylemler, doğru örgütlenmeler yaparak geleceğe odaklanmakla onarabiliriz. Onarılmayan kanatlarla uçmak mümkün değil ama yere çakılmak mümkündür.
Elbette geçmiş bizim tanımlanmamızda ve tamamlanmamızda çok önemlidir. Bunun kadar doğru olan ise bizlerin geleceğe borçlu olduğumuzdur. Yani, denedik olmadı, diye soyunma odasına gidemeyiz. İsteyen gider de o soyunma odası hayatın dışıdır. Sosyalistlerin âfâkını sarmışsa nostalji salgını gelecek tekin ellerde değildir!
Bir hastalığı teşhis edebilmek için tahlil, röntgen, alınan parçaya patoloji yapılması gibi birçok işleme başvurulur sağlık alanında. Hastayı iyileştirmek için bunların yapılması gereklidir. Bunlara kimse itiraz etmez, hayatın rutinleridir çünkü.
Ancak, yenilen yapıların kırk yıldan fazla zaman geçmiş olmasına rağmen tetkikleri yapılamamış, röntgenleri çekilememiştir. Hastada doktor ve teşhis fobisi mi vardır? Hastalığı teşhis edilemeyen bir bünye, zaman içinde daha mecalsizleşecek ve bu süreç sonunda tarihin ilgili bölümüne gidecektir. Bu bir tercihtir ama bu hastalıklı bünyeyle kendine hayrı yokken, olan biten ve gelecek hakkında lakırdı edilmesi geleceğe yapılmış en büyük sabotajdır.
Bunun adı nozofobidir tıpta. Hastalığa yakalanma korkusu kısaca. Korkunun ecele faydası olmadığı gibi, o bünye hastalıklı olduğu için yeniliyor hep. Belli ki bir hastalık var, yapılacak olan; bu hastalığa adını koyup, şifası nedir diye onun peşine düşmektir hep birlikte. Daha teşhis aşamasında yan çizilirse, mızıkçılık yapılırsa ve minderim de minderim, denilirse, denilmesi gereken: Al minderini çal başına’dır! Ayrıca minder derdinde olan varsa hâlâ, hatırlatalım; Türkiye’de sosyalist hareket ’80 darbesinden beri minder dışına atılmıştır, siz hangi minderin derdindesiniz?
Zaman yeniyse, bu zamanın sorunları da yenidir ve bu sorunlara eskinin bilgi ve refleksleriyle çözüm bulunamaz. Kimsenin minderi için hayata karşı durulmaz, gelecek ertelenemez. Gelecek gençlerin ve yeninin ellerinde göverir.