Duygu Firat Tellioglu
İnsanoğlunun en büyük yanılgısı kendini en güçlü hissettiğinde yaşadığıdır bence…
Bir dost sohbetinde şöyle bir soru geçti aramızda “yaşamak mı zor yoksa konuşamamak mı?”
Çevremde gırla güçlü kadın var… öyle böyle değil her yere yetişiyorlar. Marifet sadece iş yerinde başarılı olurken aynı zamanda evi götürebilmek değil, bir de bakımlı olacaksın, onu başaramıyorsan herkesten farklı bir tarzın olacak. Hobilerin, eyvallah demediğin konular, kimsenin bilmediği üç beş şarkı, köşe de alternatif bir mekan ve hüzünlü bir hikaye de güzel olur. Vallahi billahi onu da başarıyorlar…
Aslında konumuz bu değil. Konumuz bu gücün içindeki kölelik… Kendini en güçlü hissettiği anda en modern köle oluyor kişi. Çok derinlerde, bakın gerçekten çok derinlerde ki kök kölelik düşüncelerinden bahsediyorum. Herşeye yetişmeye çalışması da aynı zamanda kendinden uzaklaşması değil mi kişinin? Tam olmak için, özgür ve özgün olmak için bu kadar bedel ödemeli mi insan? Gelinlikle girilen evden kefenle çıkmayı katiyen red eden, bu düşünce tarzına sahip insanlara savaş açan, çevreyi bilinçlendiren o kadın, bu alanda savaş verirken aynı zamanda kendi evliliğine başarısız görünmesin diye katlanmasının arasında fark var mı? Bu nasıl bir ironidir? Ayrılıkta verilen hiçbir yardıma tamah etmeyen ve bunu başarı sayan ve bu konuda takdir gören, al herşey senin olsun ihtiyacim yok diyen, sonra aylarca yeni bir hayat kurmak için kendini parçalayan bu kadın eşit miydi bu ilişkide? Güçlü olmak için kendi emeğini hediye mi etmeli ya da güçlü olmak için bir üst perdeden bakıyor olmak mı gerekiyor? Bu kadın neden güçlü olmak zorunda? Hangi duygusunu saklamak istiyor?
Çevremde gırla güçlü erkek var… Bütün ailenin dertlerine yetişebilen, çekirdek aile yetmez, büyük ailenin dertlerini dert edinen, arkadaşlarının zor gün dostu. Anlaşılmadığını bildiği halde yine de insanlar için burada olan. Gerekirse birden fazla iş yapan ve geri kalan zamanında insanlara yardım eden. Anne babasının en gözdesi ve her ihtiyaçlarında yanında olan, hatta ihtiyaç duymaları gerekmez bunu önden sezebilen, büyük resmi gören bu erkek, aslında ne istiyor? Neden bu kadar güçlü olmak zorunda? İçinde takdir bekleyen ve bunun için herşeyi yapabilecek olan hissiyatı kendini kaç yaşında hissediyor?
Çevremde gırla güçlü çocuk var. Daha 7-8 yaşlarındalar. Yeni doğan kardeşin bakıcısı, herkesin hatasını gördüğünde saatlerce kendi hikayesini anlattığı ve dinleyip ders çıkarması gereken kişi. Anne baba kavgasında taraf tutulması beklenen, ailenin düşman akraba üyelerine prim vermeyen, kardeşlerini anne veya babayı üzmemesi gerektiğini söyleyerek uyaran. Büyüdüklerinde çevremdeki gırla güçlü kadın veya erkekten biri olmaya adaylar onlar.
Çevremde gırla güçlü anne baba var. Çocukları için yanındaki adama ya da kadına katlanan. Sırf çocuğu mutlu olsun diye kendinden kolaylıkla vazgeçen. Çocuğu yorulmasın diye ayakkabı bağcığını bağlayan, hep sevdiği yemekleri yapan, arkadaşlarının çocuğunu eleştirmesine ya da yorum yapmasına aşırı tepkiler verip, büyükler ona haksızlık yapmasın diye hep arkasında duran anne veya babalar. Gerçekte hangi çocuğu korumaya çalışıyorlar? Kendi içlerindekini mi yoksa annesi veya babası olduğu çocuğumu? Ya da kendi çocuğunun çocukluğunun arkasına kendi içindeki çocuğu saklayarak ne kadar güçlü olduğunu kime ispat etmek istiyor?
Kendimizi güçlü hissettiğimiz ya da güçlü olmak zorunda hissettiğimiz durumlarda/koşullarda aslında bir eksiği kapatmaya ya da gizlemeye çalışıyor olabiliriz. İnsanın bunu kendinde farketmesi oldukça zor. Savunma mekanizmasının en yukarda olduğu bu durumda, kendimizin bile anlamadığı yüksek bir efor sergileriz. Ya da dışarıda bu şekilde efor sergileyen insanlar görür ve bir türlü anlamlandıramayız. İçeri bakabildiğimizde, bu yanımızla tanışıp sakinleştirebildiğimizde çok daha az güç harcayarak daha iyi hissedeceğimiz zamanlara sahip olabiliriz. Duygusal olarak tamamlanmadığımız yerler için içimizde bir savasçı adarız. Bu genellikle bizim en hassas olduğumuz konular olur. Bu alanda en güçlü görünenlerden biri oluruz. Çünkü içimizde korumamız gereken bir yanımız vardır ve bu görülmesin diye en güçlü bizmişiz gibi gösterebiliriz. İşin ironik yanı zaman içinde buna kendimizinde inanması ve böyle olduğunu düşünmemizdir. Zaman zaman bu konuda neden bu kadar sert çıktığımızı biz bile anlamlandıramayız. İçimizde ki karanlık köşelerin ışık görmesi ciddi bir calışma gerektirir. Herkese iyi çalışmalar diliyorum.