Hasan H. Yıldırım & Hussein Erkan
ABD’nin Irak’a müdahalesiyle Saddam Hüseyin yönetiminin devrilmesinden sonra, Irak’ta oluşturulan yeni Irak anayasasında düşünce ve örgütlenme özgürlüğünün önü açıldı. Bütün kesimler bundan yararlandı. Kürdlere de Federe Devlet statüsü tanındı. Ama Irak-PDK ve YNK, Türkiye ve İran’ın korkusundan hiçbir zaman bunu ifade etmedi. Bunun yerine Kürdistan Bölgesi Hükümeti ifadesini kullandı.
Kürdistan’ın güneyinde Serhildan mimarı Nawşirvan Mustafa, Kürd delegasyonun Başkanı olarak bunu tahmin ediyordu. Bu statüyü az gördü. Kürdler için daha fazlasını dayattıysa da ABD buna direndi. Anayasanın oluşmasının son aşamasında ABD’nin istemi ile Barzani, Talabani’nin de onayı ile bu görevinden ayrılmak zorunda bırakıldı.
ABD, Irak’ı ilk dönemlerde Kürdler üzerinden yapılandırmaya ve kontrol etmeye çalıştı. Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı, Parlamento Başkanı, Dışişleri ve Maliye Bakanlıkları ile birçok Bakanlık Kürdlere verildi. Ayrıca geriye kalan bütün bakanlıkların yardımcılığı ve çok sayıda genel müdürlükler yani müsteşarlıklar Kürdlere verildi.
ABD’nin buradaki amacı hem İran’ın etkisinden olan Şiileri hem de Saddamcı olan Sünnileri kontrol etmek, aynı zamanda sosyal ve kültürel olarak daha ileri olan Kürdler vasıtası ile demokrasiyi yerleştireceği hesaplarını yaptı. Bu plan tutmadı. ABD büyük yanıldı. Üstünde hesap yaptığı Irak-PDK ve YNK bu işin erbabı yapılar olmadığını, çapulcular olduğunu ancak çok sonradan anladı.
Irak- PDK ve YNK daha doğrusu Barzani ve Talabani kendi aralarında anlaşarak Kürdistan Bölge Başkanlığı, Irak Dışişleri ve Maliye Bakanlığını Irak-PDK’ye, Irak Cumhurbaşkanlığı ve Irak’taki bazı Bakanlıkları da YNK’ye verilmesi konusundan anlaştılar. Yanı sıra Kürdistan Federe Devlet Başbakanlığı da dönüşümlü olarak Irak-PDK ve YNK yürüteceklerdi.
Ayrıca azınlıklara 11 milletvekili kota tanındı. Bir bölgede -Hewler, Dohuk, Süleymaniye- %85 fazla oy alan bir partiye bu 11 milletvekili verilecekti. Bu anlaşmayı Mesud Barzani dayattı. Uzun bir pazarlıktan sonra Celal Talabani bunu kabul etmek zorunda kaldı. Mesut Barzani’nin bir hesabı vardı. Dohuk vilayetinde her hâlükârda alavere-dalavere, baskı ile oyların %85’ni alacağını hesaplıyordu. Zaten öyle de oldu. 1993-1998 yılları arasında Irak-PDK ve YNK arasındaki savaşta Irak-PDK her türlü yöntemi kullanarak Behdinan’da hiçbir muhalif güç bırakmadı. Irak-PDK tüm ağırlığını burada ortaya koydu. Kendi dışındaki partilere genelde Behdinan, özelde Dohuk’ta örgütlenmesine fırsat tanımadı. Terör estirerek baskı, dayatma, hile ile her zaman bu alanlarda çoğunluğu elde etti.
Bu politika sonucu Irak-PDK her zaman Dohuk ilinde %90’nın üzerinde oy almayı başardı. Bu durum ona her seçimde otomatikman kontenjandan 11 parlamenter bedavadan almasına yol açtı. Dünyanın hiç bir yerinde böyle bir uygulama yoktur.
Celal Talabanin oğlu YNK’nin yeni Başkanı Bafel Talabani, Irak Federe Mahkemesi’ne başvurarak bu kotaların haksızlık olduğunu söyledi. Irak Federal Mahkemesi de konuyu gündeme aldı. Bir oturumda bu uygulamanın Irak anayasasına ve yasalarına aykırı olduğuna karar verdi. Haklı ve yerinden bir karardır.
Irak Federe Mahkemesi 8 üyeden oluşuyor. İki tanesi Kürd. Bir tanesi Irak-PDK, bir tanesini de YNK öneriyor ve onaylıyor. Yani Irak Federe Mahkemesi meşru bir kurumdur. Kimi kemik yalayıcı buna “sözde” mahkeme diyor. Güler misin, ağlar mısın?
Irak Federal Mahkemesi bir karar alıyor. Haklı ve yerinde bir karar. Ama Barzanilerin kapısında kemik kovalayan kimi zavallılar, “Sözde Irak Federal Mahkemesi’nin Kürdistan Bölgesinin aleyhinde verdiği karar” diyebiliyor. Şimdi bu kemik yalayıcıları bir yaygaradır koparıyor. Yok “Irak Kürdistan statüsünü yıkıyor”, yok bilmem şöyle böyle. Ne alaka. Hele “sözde” demeleri yok mu? Bu “sözde” kelimesi bize yabancı değil, Kürdler söz konusu oldu mu Türklerin kullandığı bir aşağılama sıfatı. Ki, Irak Federal Mahkemesi anayasal bir kurumdur. Daha ötesi mahkeme Kürdistan Bölgesi aleyhine bir karar almış değildir. Barzanilerin hukuksuzluğuna karşı alınmış yerinde bir karardır.
Aslında bu durum ta baştan beliydi. Mesut Barzani ve Celal Talabani arasında bu anlaşma yapıldığında Nawşirvan Mustafa buna karşı çıksa da Celal Talabani’yi aşamadı. Celal Talabani, Nawşirvan Mustafa’ya, “ya bu anlaşmayı yapacaktım ya da Irak-PDK ile savaşacaktık. Türkler hazır bekliyordu. Bu durum da Kürdistan statüsü yıkılırdı. Bu nedenle anlaşmayı kabul etmek zorunda kaldım” demişti.
Irak-PDK, Celal Talabani’nin vefatından sonra YNK ile olan anlaşmaları bir tarafa bıraktı. Irak Cumhurbaşkanlığı YNK’nin hakkı olmasına rağmen kendi adayını çıkardı. Kürdistan Başbakanlığı dönüşümlü olması üzerine anlaşılmıştı bunu da yerine getirmedi. YNK ile eskiden anlaştığı bir sürü başka konuyu da es geçti. Hatta YNK’nin iç işlerine kadar müdahalelerde bulundu.
Bu politika neye yol açtı? Kürdistan statüsünü günden güne yıkıma götürmesine neden oldu. Görüldüğü üzere esasta Kürdistan’ın güneyini bekleyen tehlike Irak-PDK yönetimidir. Statüyü yok etmeye götüren bunlardır. Kimse Irak Federe Mahkemesini bu konu da sorumlu tutmasın.
Kürdistan’ı yolsuzluk, hukuksuzluk, rüşvet baskı ve açlığa mahkum eden Irak-PDK’dir. YNK’de bunların suç ortağıdır. Düşünün ABD, Irak devletini bunların kontrolüne verdi. Irak’ı demokratikleştirip kurumlaştırsalardı kendilerine bir gelecek oluşturacaklardı. Peki, onlar ne yaptı? Irak’ta kendileri gibi hırsızları bulmuşlardı. Birlikte yıllarca Irak’ı soydular. Başında bulundukları her Bakanlık yolsuzluktan mahkum oldu.
Kürdistan’da hiçbir milli kurum ve kuruluş oluşturmadılar. ABD 30 yıldır bunlarla uğraşıyor ve zorluyor. Daha milli bir ordu kurmadılar. 30 senedir daha hala bir anayasa oluşturmadılar. Ne milli bir eğitim ne milli bir ekonomi. Katletme, işkence, zulüm, hukuksuzluk, yolsuzluk, rüşvet diz boyu. Yanı sıra ortak milli bir irade ortaya çıkarmadılar. İki başlı ejderha olarak Kürdistan halkının kanını emiyorlar. Hem de sömürgecilerimizle birlikte.
Yanı sıra Kürdistan’ın güneyi 4 seçim bölgesine -Hewler, Dohuk, Süleymaniye ve Halepçe- ayrılmıştır. Kürdistan’da her şeyin gülük gülistanlık olduğunu iddia eden kemik yalayıcılara soruyoruz. Kürdistan Bölge Başkanı Neçirvan Barzani Irak-PDK’lidir. Süleymaniye ve Halepçe bölgesi YNK’nin kontrolündedir. Bu bölgelerde Neçirvan Barzani’nin bir belediye zabıtası kadar fonksiyonu yoktur. Ya da Qubat Talabani YNK’lidir ve Başbakan yardımcısıdır. Irak-PDK’nin kontrolünde olan Hewler ve Dohuk’ta bir postane memuru kadar fonksiyonu yoktur.
Kürdistan’ı bu hale getiren Irak Federe Mahkemesi mi?
ABD sadece Kürdistan’ın güneyini değil, Irak’ta onları birinci güç yaptı. Bunlar ne yaptı? Yolsuzluk ve hırsızlıkla uğraştılar. Kürdistan’ı sömürgeci İran ve Türkiye’nin arka bahçesine dönüştürdüler. Bu beceriksizlik, öngörüsüzlük ve milli kaygıdan uzak olmanın nedeni Kürdistan önderliklerinin gerçekliğidir. Bu görülmüyor, suçlu Irak Federe Mahkemesi gösteriliyor. Hani zaman zaman dile getirdiğimiz bir klişe var: Para alan emir de alır. Bunlarında yaptığı budur.
Irak-PDK ve YNK’nin bugüne kadar yaptıkları göz önüne alırsak Kürdistan’ın statüsünü yok etmeye çalışıyorlar. Kürdistan halkı yolsuzluk, hukuksuzluk ve baskıdan dolayı dayanamaz bir durumdadır. Halkı adeta açlığa mahkum etmişler. Halk patlama noktasına gelmiş ve eğer bu gidişat devem ederse patlama kaçınılmazdır. Böylesi bir durumda bu iki parti halkı katlederler. Böyle bir durumda uluslararası güçlerden öte Irak ordusu müdahale eder. İşte o zaman Kürdistan’ın güneyinin mevcut statüsü tehlikeye girer.







