İVAN RECEBOV’UN SARAYDA SON İKİ GECESİ

HomeManşet Haberler

İVAN RECEBOV’UN SARAYDA SON İKİ GECESİ

Mazlum Çetinkaya

İvan “Olmuyor Emy, olmuyor, uykum gelmiyor, güvenmiyorum hiç kimseye hayatım, güvenmiyorum”.

Emy “Kime İvan, kime, kime güvenmiyorsun?”

İvan “Bilmiyorum Emy, bilmiyorum, sarayda musluklardan biri mi bozuk acaba? Sesler geliyor, su sesleri, nöbetçiler koşuşturuyor…”

Emy kulak kabarttı. Sarayda tuhaf bir hareketlilik vardı.

İvan Recebov saatine baktı, çok düşünceliydi “İçişleri bakanlığından on birinci dereceden yüzbaşı Sülman Ülvanoviç uyumuş mudur acaba? Amaaaan boş ver, kim bilir Sülman hangi kıyıda gelecek gemilere bakıyordur, o da bi tuhaf adam zaten, durmadan muz taşıyan gemilere dalar durur, Türk Şairi Yahya Kemal bile bakmamıştır gemilere bu kadar.” diye mırıldandı.

İvan’ı duyan Emy “Yat uyu İvan, yarın büyük bir gün, uyu.” dedi ama Emy de huzursuz olmuştu.

Döndü dolaştı ikisi de yatakta, kuş tüyü yatakta, oysa en rahat edecekleri yatak buradaydı. Yatak ikisine de batıyırdu sanki.

Döndü Emy yüzünü İvan’a “Hatırlar mısın İvan Siirtgart’ta beni babamdan istediğin o geceyi? Parmağında bir gümüş yüzük vardı. Nasıl da titremişti kalbim, hatırlıyor musun canım?” derken bir cesaret olmak istiyordu aslında Emy. “Takma kafana, üzülme,  bak çocuklarımız oldu, hepsi çok şükür nasıl da sağlıklılar ve zengin oldular.” dedi ve İvan’ı sarkan boynundan öpüp teselli etmeye çalıştı.

İvan çok huzursuzdu, hiç bu kadar huzursuz olmamıştı. Emy bile teselli olamamıştı ona, sanki dünya kendisine karşı bir büyük yumak demir olmuş gibi, yuvarlanıyordu.

Birbirlerine sırtlarını döndüler. İkisinin de gözünde denizler dolup taşıyordu sanki ve nehirler kabarmıştı, bir kıyamet gibiydi…

Emy sırtını dönünce gözü komodine takıldı kaldı, en çok da üstünde duran çantasına, Hermes marka çantasına…

Musluktan damlayan su sesini Emy de duymuştu.

Şıpppp şıp şıp diye sesler geliyordu, oysa musluklar altındandı. Nasıl damlar bunlar, aman Allahım, büyük bir korku güzel Emy’nin kalbine girdi, durmak bilmeyen bir korku…

(Emy Siirtgart’ın köklü ailelerinden birinin kızıydı, tıp eğitimini İvana olan aşkından dolayı yarıda bırakmıştı, İvan ile Siirtgart Parkı’nda bir sabah kahvaltısında tanışmışlardı. İvan’ın ekonomi politik tartışmaları döneminde; İvan, ekonomipolitik okuyordu Marmarov Üniversitesi’nde o yıllarda.)

Emy ve İvan’ı ileri sayfalarda anlatacağız zaten, geçelim bu fazlalıkları.

Emy yüzünü İvan’a döndü, sırtına işaret parmağı ile dokunup “İvan, İvan uyuma lütfen, bakar mısın?” dedi.

İvan Recebov nasıl uyuyabilirdi “Söyle Emy” dedi.

Emy “Hatırlar mısın sevgilim, bizim bir aile dostumuz vardı?”

İvan “ Kim?” dedi.

Emy “Binaly Davaroviç.” dedi.

İvan”Hımmm, evet Emy evet, nasıl da unutmuşum. Bay Davaroviç’i arayalım özel telefon hattımızdan.” dedi İvan, kalkıp telefonun tuşlarını çevirdi, rin tin tingırt…Zırrr…

“Alo buyurun kiminle görüşüyorum?”

“Ben İvan Recebov , musluktan sesler geliyor, dışardan sesler geliyor, Emy bunu Fransız siyasal kültürü ile yorumladı, bu bir kaybediş olabilir bay Davaroviç.”

Davaroviç “Hımmm “dedi derin bir iç çekerek. “Olabilir sayın Recebov, ne yapmalı? ”derken sarayda sesler ilerledikçe ilerledi…

Son gece…

Emy, ata yadigârı bibloları topluyordu saraydan.  İvan’ın yıllar önce getirdiği tabloları, ödülleri… Bir anda kendi kederine tutulur gibi oldu, bir eski kongreye, o kongredeki heyecanlı konuşmaya aklı gitti gitti. Döndü İvan’a bir anda sarıldı, dudaklarındaki tüm ateşle,Siirgart’taki  günlerindeki gibi öptü onu. Savunma günleriydi…

“Aşk ve ölüm arasındaki her şey yalan İvan. Olsun çocuklarımız gitti ya, onlar kurtuldu ya…” dedi Emy.

İvan çok düşünceliydi, Sülman’a güvenmek istemişti hep aslında…Ama o değil miydi ki hep bizi satan, yıllar önce sevgili Emy ile buluşmamda Siirtgart köprüsüne bomba koyan diye de düşünmeden edemiyordu.

(Toparlandılar, altgeçitten çıkıp Bay Binaly ile buluşacakları yere doğru yol aldılar. Yeni bir saraya gideceklerdi, tanrı yardımcımız olsun dedi içinden bay İvan. Son geceleriydi “Sabah olunca kurtulacağız çocuklarımıza kavuşacağız sevgilim Emy” diyerek tünele girdiler….)

İvan Recebov “Bu tüneli kim yaptı, nasıl da yokuşu fazla?”

Emy “Az kaldı hayatım, bay Binaly bizi bekliyor, az kaldı sevgilim.”

Derken bir ışık, bir ışık görüldü, nasıl da heyecan sarmıştı kalplerini.

Tünelden çıkıldı,  Binali Davaroviç gelmemişti, kimse yoktu. İvan Emy’nin ellerinden sıkıca tuttu, bütün inancımla yaptım yapacağım her şeyi diye geçirdi içinden.

Hiç tanımadıkları bir halk, bir ses vurdu kulaklarına “Bay İvan, Bayan Emy

hoşgeldiniz! Burası tünelin sonu, burası suyun bittiği yer, adaletin ışıktan doğduğu rüya. Hoşgeldiniz, size de adalet lazım, buyurun, mahkeme solumuzda, lütfen ilerleyelim…”

İvan gözlerine inanamamıştı, bir koridor, sağlı sollu bütün saray orada, en başta da Sülman ve yanında da Binaly.

Herkes birbirini başı ile sessizce selamladı “

İyi günler Bay İvan, iyi günler…”

 

Subscribe
Notify of
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments