Kahramanmaraş’ta dün (23.05.2022) 4 yaşındaki çocuğun sünnet edilirken cinsel organının kesilmesi haberinin gelmesi üzerine gözler konu hakkında uzman doktorlara ve sünnet(hıtan) konusu üzerinde çalışan İlahiyatçılara çevrildi.
SONHABER.CH gazetesi mikrofonunu, Kur’an üzerindeki çalışmaları ile tanınan ve sünnet (hıtan) konusunun İslam’daki yeri üzerine de müstakil çalışması olan İlahiyatçı/Araştırmacı-yazar Hakkı Yılmaz’a uzattı.
Sonhaber.ch (adına Neval Sultan): Öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz hocam. Dün yaşandığını duyduğumuz sünnet faciası hepimizi çok üzdü. Birçok haber kanalı sünnet konusunda ne yazık ki ilk olmayan bu olayda odak noktayı “ehliyetsiz ve tıp bilgisinden uzak kişilerin gerçekleştirmesi” olarak ele aldı. Biz ise size daha farklı bir bakış açısından sormak istiyoruz: “Bu çocuğumuzun (ve bunun benzeri kayda geçmemiş veya duymadığımız birçok çocuğun) yaşadığı bu kabus, Allah’ın emrettiği bir uygulama yüzünden mi oldu?”
Hakkı Yılmaz: İnsanların Kur’an ve Allah emirleri hakkındaki bilgisizliği yüzünden diyelim biz ona. Bu öyle bir cehalet ki insanlar İbrahim peygamberin oğlunu kesmeye götürdüğünü, tam kesecekken Allah’ın onun yerine koç gönderdiğini ve onu kestirttiğini sandıkları için Kurban kesiyorlar. Neyse o daha sonraki bir konu. Başka yerlerde de açıklamıştım.
Biz hıtan (aslı hıtan kelimesidir, dilimize yanlış da olsa sünnet olarak geçmiştir) konusuna gelelim.
Ansiklopedik bilgilere bakarsak sünnetin kökeni çok eski. Tarihçilerin babası Herodotos’a göre dünyanın bilinen en eski ameliyatıymış. Bazı bilgilere göre ilk kez Mısır ve Habeşistan’da görülmüş ve milattan üç bin yıl önce uygulanmış. Bazıları da milattan iki bin yıl öncesinde İbrahim peygamber ile başladığını, sonradan Mısır’a yerleşen İbrani soyu ile Mısır’a geçtiğini söylemekte. Hangisi olursa olsun bu tezlerin kanıtı için yeterli bilgi ve belge bulunmamaktadır.
Sonhaber.ch: Hocam ben de Yahudilerden, İbrani soyundan geliyor diye hatırlıyorum, en azından bugünkü uygulamaların kökeni Tevrat değil mi?
Hakkı Yılmaz: Yahudilere İbrahim peygamber tarafından emredildiği hakkındaki bilginin kaynağı, “tahrife” uğramış Tevrat’tır. Kur’an, Bakara suresi 75-79; Nisa 46; Maide 13; Maide 41; En’am 91 ayetlerinde bu tahrifatın nasıl yapıldığını anlatır. (Ayrıntılı incelemek isteyenler Tebyinü’l-Kur’an çalışmamızdan veya İşte Kur’an sitesindeki ilgili yerinden bakabilirler.)
Sünnetin Yahudilere Mısır’dan geçme olduğu yolundaki kanaat de pek doğru görünmüyor çünkü uygulamalardaki amaç farklı. Mısırlılardaki ya da başka kavimlerdeki sünnet uygulaması, ilâhlara kurban amacı taşıyor olmasına karşılık Yahudilerdeki sünnet, verilmiş bir sözün unutulmasını önlemek amacını taşımaktadır. Kur’an’da Bakara suresinin 40 ve 63. ayetleri ile Maide suresinin 12, 13 ve 70. ayetlerinde de bahsi geçen bu sözlerin ne oldukları Tevrat’ta, Çıkış, Bab 24 ve Tensiye, Bab 29 ve 30′da tafsilâtıyla açıklanmıştır. Verilen sözlerin unutulmasını önlemek için ya da bu çeşit sözlerin unutulmadığını yani ahde vefayı göstermek için, çeşitli toplumlar değişik işaretler âdet edinmişlerdir. Bunlar arasında parmağa ip bağlamak, yüzük takmak, yüzüğün parmağını değiştirmek, kulağa küpe takmak gibi insan vücuduna zarar vermeyen âdetler olduğu gibi, parmak ucu kesmek veya sünnet gibi insan vücuduna zarar veren âdetler de vardır. İşte Yahudiler de Tevrat’ın verdiği bilgilere göre, Tanrı’ya verdikleri sözü unutmamak için sünnet olmaktadırlar.
Sonhaber.ch: Peki hocam, biz Hz. İsa’nın bir Yahudi peygamberi olduğunu biliyoruz; bu durumda sünnet emrini Hz. İsa da yerine getirmiş mi? Getirmediyse niye? Daha doğrusu Hıristiyanlarda sünnet konusu nasıl?
Hakkı Yılmaz: Dört İncil’den sadece Luka İncili, İsa peygamberin çocukluğu ve onun sünnet oluşu hakkında öteki İncillerde bulunmayan ayrıntılar verir. Bu bilgi dışında dört İncil’de sünnet uygulamasından bahseden tek bölüm Romalılara Mektuplar bölümüdür. Ana Britannica’nın verdiği bilgilere göre Aziz Paulus, kiliseler kurmak amacıyla arkadaşı Barnabas ile dolaşırken, Yahudi kökenli olmayan Hıristiyanların da sünnet olmaya zorlanması karşısında, konuyu Kudüs’teki kilise büyüklerine iletmek üzere, teşkil edilen bir heyetin başkanı olarak Kudüs’e gelmiştir. M.S. 50 tarihinde toplanan Havariler, Kudüs Konsili adı verilen meclis toplantısında, Yahudi kökenli olmayan Hıristiyanların Yahudi şeriatına uyma zorunluluğu bulunmadığına karar vermişlerdir. İşte, Aziz Paulus tarafından yazıldığı bilinen Romalılara Mektuplar bölümünde, Kudüs Konsilince alınan karar doğrultusunda, Yahudi olmayanların da Hıristiyanlığa kazanılması gerektiği savı işlenmiş ve mutluluğun sünnetli olmayanları da kapsayacağı belirtilmiş.
Dört İncil dışındaki İncillerden Tomas İncili’nde ise sünnetle ilgili şu cümle yer almaktadır:
“53. Havariler ona dediler: Sünnet faydalı mı değil mi? Onlara dedi: Eğer faydalı olsaydı, babaları onları daha annelerindeyken sünnet ederdi. Ama Ruh’taki sünnet çok faydalı!”
Bu anlayışa göre; “Kitab-ı Mukaddes’te geçen sünnet, kalbi bürüyen perdeyi atmaktır. Yoksa penisin ucundaki deriyi atmak değil.”
Sonhaber.ch: O zaman sırada Müslümanlıktaki emir veya uygulanması ile ilgili soru var hocam. Müslüman erkekler neden sünnet oluyor? Bu emir Kur’an’ın hangi ayetinde geçiyor?
Hakkı Yılmaz: İşte asıl can alıcı yer tam da sorunun içinde. “Kur’an’ın hangi ayetinde geçiyor?” demeden önce “Kur’an ayetlerinde geçiyor mu?” demeliydin. Öncelikle İslam’ın kendilerine Müslüman diyenlerin hal ve hareketlerinden değil, sadece Allah’ın indirdiği Kitap’tan ibaret olduğunu hatırlayalım. Hatırlayalım ki bu soruyu ona göre cevaplayalım.
Bakara suresi 124. ayette Allah “ve hani Rabbi İbrâhîm’i, birtakım kelimeler/ yaralar, sıkıntılar ile sınamış, o da onları tam olarak yerine getirmişti. Rabbi, “Ben, seni insanlara önder yapanım” demişti. İbrâhîm, “Soyumdan da önderler yap!” dedi. Rabbi, “Benim ahdim/ tutulmak üzere verdiğim söz, kendi benliğine haksızlık eden kimselere ulaşmaz!” der.
Bu ayetteki imtihan maddelerinden birinin, İbrahim peygambere tahrif edilmiş Tevrat’ta emredildiği bildirilen sünnet olduğunu ileri sürmüşlerdir. Pek tabi bu durumda sünnet, İbrahim peygamberin dininin bir kuralı olmakta ve Nahl suresinin 123. ayetine göre de Müslümanların bu kurala uymaları gerekmektedir. Halbuki İbrahim peygamberin nelerle nasıl mücadele ettiği, aldığı ve başarı ile tamamladığı görevler, Kur’an’da uzun uzun anlatılmıştır ve bunların arasında sünnet diye bir şey yoktur. Yani, Kur’an’da olmadığı hâlde sünneti İbrahim peygamberin dinine ilâve eden kişiler, Âl-i İmran suresinin 78. ayetinde belirtilen şekilde, Allah adına yalan söylemişlerdir. Ama daha vahimi, Allah’ın ayetleri içinde olmayan bir sözü, Casiye suresinin 6. ayetindeki; “Allah’tan ve ayetlerinden başka hangi hadise inanıyorlar?” uyarısını dikkate almadan, Allah’ın dini olan İslâm’dan sayan Müslümanların (!) durumudur. Bu Müslümanlar (!) sünneti, beş şart dedikleri temel unsurların bile önüne geçirmişler ve onlar nazarında sünnet, Müslüman ile Müslüman olmayanı ayıran bir alâmet-i farika hâline gelmiştir.
Sonhaber.ch: Öyleyse biz Müslümanlar “Allah’tan ve ayetlerinden olmayan başka şeylere sözlere” mi inanıyoruz da sünnet uygulamasını yapıyoruz? Bu sözler veya şeyler neler?
Hakkı Yılmaz: Bu sözler daha çok hadis adı altında gelen rivayetlerdir. Bu rivayetler kendi içinde birçok çelişkiyle doludur. Biz bunları tek tek “Hıtan ya da Dilimizdeki Yanlış Kullanımı ile Sünnet” başlıklı makalemizde inceledik. (Daha ayrıntılı okuma yapmak isteyenler bu linkten makaleye ulaşabilirler: https://istekuran.net/makaleler/hitan-ya-da-dilimizdeki-yanlis-kullanimi-ile-sunnet.html)
Böyle rivayetlerle sünneti Müslümanlığın alâmeti sayan cahil çevreler, sünnet törenlerini Müslümanlaşma törenleri olarak değerlendirmişler ve Müslüman olmak için önce İNSAN olmak ve AKILLI olmak, sonra da REŞİT olmak lâzım geldiğini; bebekten, sabiden ve sefihten kesinlikle Müslüman olmayacağını unutarak, sünnet olan bebekleri ve küçük çocukları da Müslüman saymışlardır.
Sonhaber.ch: Verdiğiniz bu değerli bilgiler ışığında, ilk sorumuz olan “Bu çocuğumuzun (ve bunun benzeri kayda geçmemiş veya duymadığımız birçok çocuğun) yaşadığı bu kabus, Allah’ın emrettiği bir uygulama yüzünden mi oldu?” sorusunun tam olarak cevabını almış bulunuyoruz. Anladığım kadarıyla bizler Allah’ın emrettiği uygulamaların neler olduğunu anlamamakta ısrar ettikçe kendi kendimize ettiğimizin cezasını küçücük, günahsız çocuklarımıza çektirmeye devam edeceğiz.
Değerli vaktinizi bize ayırdığınız için SONHABER.CH adına çok teşekkür ediyor ve son sözü size bırakıyorum hocam, buyurun…
Hakkı Yılmaz: Son olarak şöyle söyleyebilirim ki “açık ve net bir şekilde görülmektedir ki, sünnetin İslâm dini ile uzaktan yakından bir alâkası yoktur. Nereden kaynaklandığı kesin olarak bilinmeyen bir geleneğin İslâm dini içine konulmaya çalışılması, İslâm dinine AYKIRIDIR!”