Meltem Uzuner
15 Temmuz 2022 Cuma günü sabah saatlerinde Hasköy / Çıksalın semtindeki Yahudi mezarlığında çevre kontrolü yapan güvenlik görevlileri tarafından, önce sayılarının 36 olarak açıklandığı daha sonra 81 olduğu açıklanan çok sayıda Yahudi vatandaşlarımıza ait mezarın tahrip edildiğini bildirmesi üzerine yapılan incelemelerde çocukların top oynarken toplarını kaçırdıklarını bu sırada da mezarların tahrip olduğunun açıklandığını öğrendik.
Yaşları nedense “tesadüfen” kanunen ceza almaya müsait olmayan çocukların toplarını kaçırıp sonrada, yaşlarından ve bedenlerinden beklenmeyecek güçte top oynayan çocuklar olduklarına göre de ,etrafa zarar verecek araç gereçleri bulunmadığından nasıl oluyor da bir topla yüze yakın mermer mezarı tahrip edebiliyorlar anlamak pek zor değil.
Senaryoyu kimler yazdı ve gerçekleştirilmesini sağladı, elbet emniyet güçleri bulabilirler ancak bizim ülkemiz gibi çoğunluğu hatta yüzde verilirse nüfusun %98,5 Müslüman olan bir ülkenin en önem verdiği dini bayramlardan birini tam sona bile erdirmemişken, Müslümanların en kutsal saydıkları ve birbirlerine “hayırlı Cumalar” dedikleri yeni ve onlarca kutsal bir güne uyanırken, yine nüfusunun diğer dinlerle beraber %0,5 ‘ni oluşturan Yahudi vatandaşlarının da Kutsal Şabat olarak kutlayacakları Cumartesi gününden bir gün önce ölülerinin ebedi istirahatgahlarına yapılan yıkıcı, kırıcı, yok edici hareketler bizlere ne kadar uydu.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak, dini bayramımızı tam bitirmemişken, üstelik dini inançları kuvvetli, köklerine son derece bağlı, laik Türkiye Cumhuriyetine bağlılıktan daha da fazla, Cumhuriyet öncesi bu topraklarda yaşamış olan Osmanlı İmparatorluğuna hayranlık besleyen ,kendilerini Osmanlı torunları olarak gören, dini inançları kuvvetli insanların yaşadığı topraklarda üstelik Osmanlı İmparatorluğunun topraklarında yaşamaya davet ettiği, sahip çıktığı kardeşlerimizin mezarlarını yok etmekle neyi ediyorsunuz.
1492 yılında İspanyadan ayrılmak zorunda kalan Yahudiler, İspanya kökenli olduklarından “Seferad” adını almışlardır ve kendilerinin Osmanlı topraklarında yaşamalarına izin veren 1453 yılında İstanbul’u feth eden ve kendisine Fatih denilen Osmanlı hükümdarı Sultan Mehmet’in oğlu II. Bayezid’tir ve kendisi Osmanlı donanmasını İspanya’ya göndererek yüz elli bin Yahudi vatandaşının Osmanlı topraklarına sağ salim ulaşmasını da sağlamıştır.
İstanbul da doğup büyüyenler her zaman en nezih semtlerde onların isimlerini, varlıklarını, adlarını görürler, zekidir Yahudiler her zaman küllerinden doğmuşlardır, ne kadar az olursa olsun nüfusları birlikte, beraber yol alırlar, çok çalışırlar ve bu yüzden çok başarılı tüccarlar, en büyük iş adamları Yahudi kardeşlerimiz arasındadır, hiçbir yerde hiçbir tarihte önce Osmanlı daha sonrada Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ihanet etmemişlerdir.
“Korkak Yahudi” derler, oysa korkmamaları için sebep yok, her ülke çalkantısında ya Sinagogları bombalanır ya evleri araçları zarar görür, ya tehdit alırlar, ya ülkeden gitmeleri için ellerinden geleni yaparlar, ama gitmezler, gitmediler.
İstanbul da doğup büyüdüğümüz semtlerde ki hiçbir Yahudi esnaftan ne bir hakaret ne bir taciz kâr davranışlara maruz kalmadık. Onlarla okuduk en kibar arkadaşlarımız, en tatlı dilliler onlardı, aile yapısına sıkı sıkıya bağlı oldular, kimsenin ailesine yan gözle bakmadılar, zeki oldukları için başardılar, ama kurnazlıkları başarı yolunda oldu, çevremizdeki hiçbir dost, arkadaş, Semtdaş ,okuldaş Yahudi kardeşimiz vatandaşımız bizim iş, aşk hayatımıza engel olmadı ne benim ne çevremin.
Büyükada’nın en güzel mücevheri onlardı, bakımlı hanımları, işten eve gelen çalışkan ve evlerine- eşlerine bağlı beyleri, çok dillilikleri ama İbranice yada başka dilleri değil de özellikle Türkçeyi konuşmakta ki inatları ile hep sevimli ve sevilen oldular.
Hiçbir katil Türkiye Cumhuriyeti’nde Yahudi çıkmadı, tecavüzcü çıkmadı, kadın cinayetlerinde onlardan hiç yok, dolandırıcı iş adamları, yankesiciler arasında hiçbir Yahudi vatandaşımız yok.
Çok çalıştılar, kimseye zarar vermediler, çok yakın bir tarihte ülkenin en büyük basın imparatorluğun arkasında bile bir Yahudi vatandaşın ölümünün izleri olduğunu öğrendik, onlarda bu Türk, gizli olay yok. Bir Türk vatandaşını öldürtüp işine konan Yahudi vatandaşı duymadık.
Amerika’da yaşadıkça oralarda da ben hiç bana kötülük yapan bir Yahudi komşu görmedim, bir kez birine ihtiyacım oldu rahmetli Victor Benbasat ağabey ile tanıştım ve hayatım da bu kadar güldüğüm zamanlar hiç olmadı. Kendisi İstanbullu ve yedi dil bilen High School mezunu muhteşem biriydi, ortak dostlarımız sayesinde adını duymuştum. Huzur içinde uyusun Florida’ya bir daha gitmedim, Victor ağabey yoksa bu kadar gülemezsem ne anlamı var dedim. Toprağın bol, ruhun şad olsun VİCTOR BENBESAT .
Dünyayı idare ettiklerini söyleyip, İsrail de yaşanan her olayı bizim ülkede doğup büyümüş, doğmasa da büyümüş, ya da şimdi uzaklarda olmak zorunda kalmış hiçbir Yahudi vatandaşının, dostlarımızın, arkadaşlarımızın bizim başımıza gelen siyasi zorluklardan, felaketlerden birinde parmağı olmadığı bir gerçektir. Olsaydı gizli kalamazdı, onlarda bu topraklarda kalamazlardı, akıllıdır kalmazlardı da.
O tatlı dillerinden, gerçek dürüstlüklerinden, samimiyetlerinden, patlıcanlı börek taşlarından, canım benim deyişlerinden, muhteşem düğünlerinden hep tertemiz pırıl pırıl kokmalarından, düğünlerindeki şahane şapkalarını takmak için yıllardır gittiğim Şişli deki meşhur kuaförümüzdeki inanılmaz muhabbetlerinden bizi mahrum bırakmasınlar, onlar azaldıkça bizim ülke insanları kibar esnaflığı unuttu, komşuluğu unuttu, ölümde yas tutmayı unuttu, düğünde güzel giyinmeyi unuttu.
Sünneti din olarak taklit edip aldığımız, her bir merasimlerini kendimize aitmiş gibi gösterdiğimiz ama aslında dini her ayrıntıda imzaları olduğundan onlarsız olmanın büyük eksiklik olacağını, Osmanlı torunları olarak gurur duyanların daha çok anlaması lazım. Osmanlı padişahlarının topraklarımıza davet ettiği, birçoğunun annesinin de onlardan olduğu büyük bir kardeşliği hayatımızdan çıkarmak bizde asla yeri doldurulamayacak derin bir boşluk bırakacaktır.
Küstürmeyelim onları küsmediler çünkü, dik durdular, gitmediler, gidenlerde seviyor hala bizi, zaten dostumuz çok az küstürmeyelim Yahudi dostlarımızı.
Bırakalım ölüleri rahat uyusun, dünyanın gözünde en hoşgörü dini olduğunu anlata anlata bitiremediğimiz dinin en iyi uygulayıcısı biz Türklerdir, yine öyle olalım. El ele, diz dize ve Yahudi kardeşlerimizle.