Herkesin Bildiği Sır: Dersim Katliamı
Olanı biteni o dönemin şartlarına göre değerlendirelim diyebilmeyi çok isterdik. Ama yapamıyoruz, zira askerlerden kaçarken ses çıkarmasın, askerin eline geçmesin diye annesi tarafından derede boğularak öldürülen 5 yaşındaki çocuğun ahını almak istemeyiz. Üst üste yığılan cesetlerin tepesine diklemesine konulan 10 yaşlarındaki sarı saçlı çocuğun, nerede olduğu büyük ihtimalle bilinmeyen kemiklerini sızlatmamak için.
Dersimli Umur Hozatlı, 19 Mart 2005 tarihli Ülkede Gündem. Gazetesindeki makalesinde,1938 İkinci Dersim Harekâtı esnasında direnişçi Heme Mırze Sıl ile onu yakalayan komutan arasındaki konuşmayı aktarır: “Beyler, biz oyun oynamadık, savaştık ve yenildik. Sizden ve bizden ölenler oldu. Biz başaramadık, siz başardınız.”
Komutan başarısızlığın ve bugüne kadar teslim olmamalarının sebebini sorunca, direnişçi Heme Mırze Sıl yanıtlar: “Çünkü ben dağların anahtarını (Mı kılite kou kerd vindi) yani çok sevdiğim yiğit oğlumu çatışmada kaybettim:’ Dağların anahtarını halkımızın evlatlarının kişiliğinde yeniden bulmak umuduyla.
Dersim olayı, bir isyan değil; topyekûn imhaya karşı nefsi müdafaadır, kendini savunma temelinde bir direniştir. Ancak devlet mantığı, karşı gelen herkesi “asi” ve ” isyankâr” ilan etmek suretiyle, onun başvurmak zorunda kaldığı eylemi de ” isyan” gibi gösterme alışkanlığındadır. Halbuki sözcük anlamı itibarıyla „asi” ve isyankâr” ile silahlı ayaklanma, başkaldırma manasındaki “isyan” arasında kesin fark vardır.
“Dersim’de yaşanan korkunç olayların sorumluluğundan ne Cumhuriyetin kurucu babası Atatürk, ne o yılların tek partisi CHP, ne CHP geleneğinin sembol ismi İnönü, ne sağ muhafazakâr geleneğin temsilcisi Celal Bayar, ne de İslâmi muhafazakârların saygıyla andığı Fevzi Çakmak kurtulamaz.
20 Eylül’de İsmet İnönü Atatürk tarafından görevinden alınmış ve başbakanlığa Celal Bayar getirilmiş, bütçeye 1 milyon liraya yakın tahsisat konulmuş, ardından Diyarbakır’dan kalkan üç uçak filosu bölgeye bombalar yağdırmıştır. Bu uçaklardan birini Mustafa Kemal’in manevi kızı ve Türkiye’nin ‘ilk kadın pilotu’ Sabiha Gökçen kullanmıştır.
Seyit Rıza’nın aşiretine sığınan Koçgirili Alişer ve karısı Zarife öldürüldükten sonra Seyit Rıza ve iki adamı, bazı kaynaklara göre 5 Eylül’de, bazılarına göre 10 Eylül’de, kendilerine güvence veren Erzincan Valisi’ne teslim olmaya giderken tutuklanmışlardır. Dersim’in siyasi önderlerinden Baytar Nuri Dersimi ise yurt dışına kaçmayı başarmıştır.
’Kararın şu günlerde tefhim edilmesi (açıklanması) muhtemeldir. (8 Kasım 1937, Tan)
Cumhur reisimiz Atatürk’ün, bugünlerde Şarki ve Cenubi Anadolu’da geniş bir tetkik seyahatine çıkmaları muhtemeldir… (9 Kasım 1937, Tan)
Atatürk Dün Akşam Şark Vilayetlerine Bir Tetkik Seyahatine Çıktılar Beraberlerinde Başvekil Celal Bayar ile Dahiliye ve Nafıa Vekillerimiz de Bulunuyor (13 Kasım 1937, Tan)
Seyit Rıza, Oğlu ve Avenesi Dün Sabah Elazizde İdam Edildiler. Tunceli hadisesine ait muhakeme hitam bulmuştur (bitmiştir). Tunçeli’de isyan eden 58 suçluya ait karar tefhim edilmiştir. Bu karara göre suçlulardan 11’i idama mahkûm olmuş fakat içlerinden dördü hakkında idam cezası yaşların geçkin olmalarından dolayı 30 sene ağır hapse tahvil edilmiştir. (16 Kasım 1937, Tan)
“Cumhur reisimiz Atatürk, bugün saat 13’te Elaziz’i ilk defa olarak şereflendirdiler. Elazizliler, Büyük şefe karşı emsalsiz karşılama tezahüratı yapıyorlardı. “
Atatürk maiyetlerinde Başvekil Bayar, Dahiliye ve Nafıa Vekilleri, orgeneral Kazım Orbay, Umumi Müfettiş Korgeneral Alpdoğan ve diğer zevat olduğu halde Tunceli’ne gitmişlerdir… Atatürk saat 17 de Elaziz’e avdet buyurmuşlardır… (18 Kasım 1937, Tan)
O döneme Malatya Emniyet Müdürlüğü’nde görevli olan ve Emniyet Genel Müdürü Şükrü Sökmensür’in emriyle, Diyarbakır’da yeni yapılan Singeç köprüsünü açmaya gidecek olan Atatürk’ten Seyit Rıza’nın hayatının bağışlanmasını isteyecek ‘6 bin beyaz donluya meydan vermemek’ için, duruma el koyan İhsan Sabri Çağlayangil’e göre usule itiraz eden savcı izinli sayılarak göreve yardımcı getirilmiş, okuma yazma ve Türkçe bilmeyen sanıklara ne iddianame, ne avukat verilmiş, asabilmek için Seyit Rıza’nın yaşı 57’ye indirilmiş, oğlunun yaşı da 17’den 21’e çıkartılmıştı, bölge komutanı Alpdoğan Paşa, kararın yazılacağı boş kağıdı önceden imzalamıştı.
Çağlayangil şöyle bitirmişti: “Seyit Rıza’yı meydana çıkardık. Etrafta hiç kimse yoktu. Ama Seyit Rıza meydan insan doluymuş gibi sessizliğe ve boşluğa bağırdı: ‘Evladı kerbelayı. Bihatayı. Ayıptır. Zulümdür. Cinayettir’ dedi. Benim tüylerim diken diken oldu. Bu yaşlı adam rap-rap yürüdü. Çingeneyi itti, ipi boynuna geçirdi, sandalyeye ayağı ile tekme vurdu ve kendini astı. Gömüleceği yer türbe olmasın diye cenazesi de yakıldı…” (İhsan Sabri Çağlayangil, Anılar, Güneş Yayınları, 1990, s. 45-55.)
Ancak idamlardan sadece 1,5 ay sonra Dersim’de ilkinden de kapsamlı bir harekata başlandı… 6-16 Eylül 1938 arasındaki harekâtın bilançosu ise şöyleydi: “Tarama bölgesinden ölü ve diri 7.954 kişi çıkarılmıştır. 1.019 silah toplanmıştır.” (Reşat Hallı, s. 478)
Mustafa Kemal, hastalığı dolayısıyla Celal Bayar tarafından okunan 1 Kasım 1938’deki Meclis’i açış konuşmasında Tunceli’de ‘haydutluk ve eşkıyalık olaylarının bitirilerek ulusal egemenliğin sağlanmasından duyduğu kıvancı’ dile getirmiş, İsmet İnönü ‘Dersim müşkilesinden kurtulduk’ demiştir.
Hep yarım bırakılmış sayılan Dersim Seferi, bu kez nihai başarısına taşınmış ve böylelikle yüzyılların öcü alınmış olur! Mustafa Kemal Atatürk, ölümünden çok kısa bir süre önce, 1 Kasım 1938’de meclisin beşinci dönem açılış konuşmasında, Dersim zaferini ilan eder!
Bu konuda birkaç yıl önce devletin açıkladığı sayı 6 bin 868. Ama Kalan Müzik’in sahibi Hasan Saltık öyle demiyor. Saltık, 9 yıl boyunca araştırma yaptı. Harekata katılan askerlere, ölenlerin akrabalarına ulaşmış, müzayedelerden, koleksiyonerlerden ve İngiliz Ulusal Arşivleri’nden yararlanmış. Son olarak da harekata komutanlık eden bir subayın Dördüncü Umum Müfettişlik raporuna ulaşmış. Tüm bunların sonucunda bir sayıya ulaşmış Hasan Saltık. Ölü sivil sayısı 13 bin 160, sürgün edilenlerin sayısı ise 11 bin 818.