Meteliksiz Âşıklar
“İnsan aç kalmayagörsün, inançlarını bile yer” diyordu Sermet Çağan, Ayak Bacak Fabrikası’nda. Bu özlü sözü, Zaven Biberyan, Meteliksiz Âşıklar’da, tersinden ele alıyor.
Edebiyatçı, siyasi aktivist, gazeteci, makale yazarı, romancı, çevirmen, Belediye Meclisi Üyesi Biberyan, Ermenice yazıyor, ancak muhafazakâr Ermeni cemaati, onu anında dışlıyor… Buna bağlı olarak da ıskalanmış ve üstü örtülmeye çalışılan ve düşünceleri nedeniyle de yok edilmesi gerektiği üstü kapalı kabul gören bir kişi… Can Yücel, “Sosyalist olmuşum, ne iyi ama ne belalı tesadüf” derken Zaven Biberyan’ı tanımlamış da oluyor bir bakıma. Düş(ünce)leri daha iyi, daha güzel, daha mutlu (bu dahaları arttırmak, çoğaltmak mümkün) yaşamak için sadece. Gerek yaşamında, gerekse yazdıklarında bu duyguyu yaşamış, yaşatmaya çalışmış biri. Karıncaların Günbatımı (Türkçede 1998’de Babam Aşkale’ye Gitmedi adıyla yayımlandı, 4 baskı yaptı) ödüllü ve en tanınan romanı… Meteliksiz Âşıklar ise -ilk basımı 1962 ve kapağını da kendisi tasarlayıp yapmış- yaşamın içinden bir kesit. Birbirini seven (acaba gerçekten seviyorlar mı), ama parasız oldukları için düşlediklerini gerçekleştiremeyen iki gencin birkaç günü. Ancak Biberyan, ayrıntılara girdiği ve gerçekten sıkı betimlediği bu birkaç gün içinde sadece o gençlere odaklanmamış, İstanbul’un ve tabii, bağlı olarak da Türkiye’nin sosyoekonomik, siyasi durumunu da anlatıyor.
Çözümsüz kalmanın haklı hüznü…
Değişim, özellikle kapalı toplumlarda (burada azınlıklar demek daha doğru olacaktır) aileden başlıyor. Var olanla yetinmeyen, dışarıdan gelen ‘egemen çoğunluk’ baskısına karşı bir şeyler yapma heves ve isteği, en kolay yoldan para bularak aşılabilir. Paranız varsa sorununuz yoktur. Gerçek bir çözüm olmasa da hemen herkesin ilk aklına gelen Sur’un da aklından çıkmaz. Bilinçsiz olması, içinde yükselen öfkenin doğru yere boşaltılamaması çözümsüzlük girdabında kaybolmayı, bu kaybolmaya direnme de asıl çözüm yolundan uzaklaşmayı getirir. Bu böyle devam eder…
Ormanın gerekliliği…
Akbelen ormanlarını, sadece bir şirkete peşkeş çekerek kesen (onca itiraza ve direnişe askerle karşı koyan; işin kötüsü ormanı korumaya çalışan köylüye ve çevrecilere Orman Bakanlığının arazözleri direnişi kırmak için basınçlı su sıkıyor) egemen erk, Cudi’de de orman yangınlarını söndürmek için koşuşturan köylüleri engelliyor. O zaman sulak alanları “sıtmayla mücadele” gerekçesiyle kuruturken, günümüz iktidarları alabildiğine hoyrat ve acımasız ormanları kesiyor, yanmasına göz yumuyor.
Biberyan’ın, bugün de gündemin en yakıcı sorunlarından biri olan çevreciliği de satır aralarında işlemesi ne denli ileri görüşlü olduğunun kanıtıdır aslına bakarsanız. Sur ile Norma, gençliğin verdiği bedenlerinden yükselen o güçlü cinselliği yaşayabilmek için ancak bir çalı arkasına ya da ağaç gölgesine girmek zorundadırlar. Evleri yoktur, aileleri tutucudur, çevrelerinde kendilerini destekleyen kimse yoktur. Hiçbir büyük, sanki kendileri de genç olmamış gibi onları anlamamakta ısrar etmektedirler.
Meteliksiz Âşıklar
Zaven Biberyan
Roman
Ermeniceden çeviren Neteli Bağdat
Aras Yayıncılık, Mart 2022, 5. Baskı, 221 s.
.