Akşamın en kalabalık saatleri… Metro bekliyorum. Amacım herkes gibi bir an önce evime ulaşmak. Metro geliyor ama bekleyenleri alacak gibi görünmüyor. İçerisi çok kalabalık. Millet itiş kakış kapıların açılmasını bekliyor. Kapılar açıldığında inenlere yol vermek yerine hurraaa içeri dalmaya çalışanlar yüzünden ne iniliyor ne biniliyor.
Metalik bir ses duyuluyor: “Sayın yolcularımız, inenlere öncelik vermeniz rica olunur.”
Kimsenin ricadan anladığı yok. Adamın biri fazla itilip kakıldığından olsa gerek cinnet halinde bağırıyor: “Medeni olun yahu biraz!” Çağrısına kulak verilmeyince cinneti artarak “Kaçıncı yüzyılda yaşıyoruz kardeşim? Bi’ insan olun yaa!”
Sonunda üzerine alınan biri yanıtlıyor adamı: “Terbiyesizlik etme.”
“Maymun musunuz?” diye yanıtlıyor cinnet geçiren. “Terbiyesiz sensin.”
Topluluk oralı değil. Başlar çoktan telefonlara eğilmiş. Yalnız üzüntüsü yüzünden belli yaşlı bir teyze bana bakıp “Ne ara bu hale geldik?” diyor.
Bize bir hal olduğu doğru. Kızsak da yadırgasak da üzülsek de başka türlü bir şey artık bu ülkede yaşamak. Toplumsal çürümenin arttığı, yozlaşmanın alıp yürüdüğü bir dönemdeyiz. Konuşmalarda, davranışlarda sınır tanımazlık, küstahlık; en küçük meseleyi bile çözümlemekten uzak çoğu zaman küfürlü, saldırgan üslup; ekonomik zorlukların ağırlığını taşıyamayınca akıtılacak yer aranan öfke insanların doğal halini tanımlar oldu.
İnsani değerlerin öğretildiği ilk yer olan aileler de yok artık. İlişkiler yürümüyor. Sevginin sıcaklığı hissedilmiyor. Sevgi bir hak edişe dönüşmüş. Koşulsuzca sevmek nedir bilinmiyor. Ruhsal boşluk büyüdükçe karanlık artıyor.
Eğitim deseniz evlere şenlik! Yapay zekânın her alana girdiği, takip etmekte zorlandığımız teknolojik gelişmelerin olduğu bir çağda çocuklarımızı tıktığımız okullarda öğrenme zevkini, merakını yaratmaktan uzak bir anlayışla çocuklarımızı sözde geleceğe hazırlıyoruz.
En önemlisi hiç değişmiyoruz. Değiştirme özlemi çektiğimiz şeylerin içine hapsolmuşuz. Toplumdan beklenen değişimin kendisi olmuyoruz. Öyle ya değişmesi gereken biz olamayız. Başkaları değişse her şey ne kolay olacak.
İşin siyasi yanı ayrı. Temiz siyaset olmadığı için sonuçlar da temiz olmuyor. Toplumun demografik yapısının değiştirilmesi, insanların ayrıştırılması, hukuksuzluk, paranın dengesiz dağılımı… Hepsi puzzle’ın bir parçası.
Bence soru ne ara bu hale geldiğimiz olmamalı artık. Çünkü bu haldeyiz.
Başka bir soru soralım kendimize: Ne yapacağız da bu halden kurtulacağız?