Mert Kaya
Rumların Medyada Temsil Sorunu
Herkes biraz ötekidir. Hepimiz bir diğerinin ötekisiyiz, ancak bir toplumsal birlik, cemaat ya da topluluk söz konusu olduğu zaman, öteki, bir toplumsal bütünlüğün bir diğerini ezmesi ya da tahakküm altına almasına neden olan bir unsur olarak karşımıza çıkar. Öteki her zaman ya azınlık ya güçsüz ya da marjinaldir. Öteki tam da bu nedenlerle “acayip”tir, “tuhaf”tır, “ahlak dışı”dır. Bu karara örgütlü şekilde ulaşılır üstelik. Devletler, azınlık, güçsüz ya da marjinal diye tanımladıkları ötekileri, cemaat sistemine “uygun” hale getirmek, “makbul vatandaş” kılığına bürümek için baskılarını arttırır. Bu baskıları bazen sadece kendi de yapmaz.
Rumlar, bu toprakların yüzyıllardır dayak yiyen çocuklarındandır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş günlerinde sayıları milyonlarla ifade edilen bu topluluk bugün resmi olmayan kaynaklara göre sadece iki bin civarında. Mübadeleyle başlayan göç, varlık vergisiyle devam eden baskı, 6-7 Eylül olaylarıyla devam eden şiddet, Kıbrıs harekatıyla başlayan korku sayılarının azalmasına sebep olarak sunulabilecek durumlar olarak gösterilebilir. Bugün sayıları birkaç binle sınırlı kalan bu azınlık grubu, toplumsal manada temsiliyetini yitirmiş durumdadır. Din-dil özgürlüğünde yaşanan sıkıntıların yanı sıra temsiliyet konusunda yaşanan sıkıntılar, Anadolu Rumlarını içinden çıkılmaz bir duruma, kaybolmuş bir millet umutsuzluğuna, coğrafyayı terk etme durumuna sürüklemeye devam etmektedir.
Televizyonların yaygın olmadığı zamanlarda Sinema’nın değerinin herkes için başka olduğu açıktır. Yeşilçam sineması seyirciye yeni bir şey söylemektense, toplumda gördüğünü yakın fakat biraz daha farkı bir şekilde sunmayı tercih etmiştir. Yeşilçam’da azınlıklar meselesini Dilara Balcı “Yeşilçam’da Öteki Olmak” (2013) kitabında çok güzel anlatır. Agos gazetesinin Dilara Balcı ile kitabı hakkında yaptığı röportajda, Balcı, Yeşilçam kalıplarına göre Müslüman kadınların iffetli, gayrimüslim kadınların ise iffetsiz, güvenilmez, vamp kadınlar olduğunu belirtmiştir. Kıbrıs sorunuyla birlikte, Rumlara yönelik nefret duyguları daha da arttığını sözlerine eklemiştir. (Sarı, L. 2013, 6 Eylül)
Varlık Vergisi (1942), 6-7 Eylül olayları (1955) ve Kıbrıs Harekâtı düşüldüğünde, Rumlara karşı yükselen nefretin sinemadaki yansımasının da 1950-1970’li yıllar arasına denk gelmesi şaşırılacak bir durum değildir. Devlet’in gayrimüslim azınlıklara uyguladığı yasalara, toplumsal tabandan destek almak amacıyla sinemanın yardımını kullandığı açık şekilde karşımıza çıkıyor. 1980’li yıllara gelindiğinde ise sayıları üç bin kişinin altına inen ve artık “tehlikeli” olarak görünmeyen Rumlarla ilgili olarak kullanılan kalıpların azaldığını görebiliyoruz. E zaten artık kalmayan bir topluma neden baskı uygulansın ki…
1960-80 arası dönemde çekilen filmlerde dikkati ilk çeken unsur Rum kadınlarına yönelik olumsuz yakıştırmalardır. Rum kadınının cinselliğinin, diğer gayrimüslim kadın karakterlere kıyasla çok daha ön planda tutulduğu, üstelik bu karakterlerin cinselliklerini kullanarak para kazandıkları özellikle vurgulanır. Kısacası, Yeşilçam filmlerinde Rum kadın karakterinin, potansiyel bir fahişe olarak yansıtıldığı, buna uygun olarak filmlerde rastlanan Rum kadın kişilerin en çok genelev işletmeciliği/randevuculuk, fahişelik ve kaçakçılık yaparak geçindikleri söylenebilir. (Çevik, Ç. 2013, 7 Eylül)
Sefarad Yahudilerini, Varlık Vergisinin sonrasını, 6-7 Eylül’ü odağına alarak dikkat çeken “Kulüp” dizisindeki Rum karakterler de bu yanlış temsiliyet cenderesinden kurtulamamıştır aslında. Ladino’nun kullanılışı, müzikler, görseller ve hikâyenin kurgusuyla alkışı hak etmektedir tabi, o ayrı. Alışılagelmişin dışındadır, belleği tazeler, öğretir, iyidir bu dizi. Hatta ilk kez “Müslümanlaş(tırıl)mış Rumlar meselesine Orhan-Mevhibe karakterleriyle dokunulmuştur ama Rum Tasula karakteriyle “hafifmeşrep” kadın imajı yinelenmiş, aynı çukura yine düşülmüştür.
Ülkemizde azınlık sayılan ya da sayılmayan tüm azınlık gruplarının belirli ölçülerde temsil sorunu yaşadığı söylenebilir. Toplumun kılcal damarlarına kadar sirayet etmiş nefret söyleminin yaygınlığı, gayrimüslim azınlık olan Rumların temsil sorununda kendini güzelce ele verir. Temsil bulduğu zamanlarda iffetsiz, sarhoş, gâvur yakıştırmalarına maruz bırakılan bir halk, kendi tarihiyle, kültürüyle başka bir kültür içerisinde yer bulmakta elbette zorlanır. Bir şeyleri izlerken dikkat edin, bir yerlerde birileri ötekiler için bir şeyler diyor, nefret dilini yeniden üretiyor olabilir. Susturun o insanları. Karşı çıkın. Aynı çukura yine düşmeyelim diye yapın bunu. Çünkü günümüzün nefret söylemi, o yaygın nefret dili, o derin çukur, öyle bir günde oluşmadı.
Balcı, D. (2013), Yeşilçam’da Öteki Olmak, İstanbul: Kolektif Yayınevi
Çevik, Ç. (2013, 7 Eylül) Gâvur Yeşilçam, Erişim Tarihi: 9.3.2022, http://www.hurriyet.com.tr/gavur-yesilcam-24658837
Sarı, L. (2013, 6 Eylül), Yeşilçam’da Ermeniler tonton, Rumlar iffetsiz, Erişim Tarihi: 9.3.2022, http://www.agos.com.tr/tr/yazi/5602/yesilcamda-ermeniler-tonton-rumlar-iffetsiz