“Başarılı biri olmaya değil, değerli biri olmaya çalışın.” Einstein
Eğitim denince her birimiz artık farklı algılıyor, değişik pencerelerden görüyor ve çıkarımıza geldiği (telkin edildiği) gibi yorumluyoruz. Veli, öğrenci, öğretmen, kurum sorumluları ve hatta bu alanın bürokratları; eğitim ve bilim insanları (eğitimin paydaşları) eğitimin sorunları ve çözümlerine dair muğlak ve karmaşık önerilerle boğuşmaktalar. Eğitimdeki içeriksel, niteliksel, kamusal yapıdaki çözülüşün herkes farkında. Toplum yararcı, değişim, dönüşümcü ve üretken; hatta bireysel yetenekleri açığa çıkaran eğitimin gücünden söz etmenin inandırıcılığı kalmamıştır.
Eğitim doğru algılanmadığı ve gereği şekilde planlamadığı ve de çağın bilimsel yapısına bürünmediği sürece işlevi ve varlıksal dokusunu yitirecektir ki; şu anda ki mevcut realite bunu doğrulamaktadır. Sokrates, Platon eğitim modeli ve anlayışını hafızalarımızda tazelediğimizde şunu göreceğiz: Eğitim insan, doğa, yaşam ilişkisine dayandırılmalıdır. Diğer yanıyla ise sorgulayan, soruşturan, şüpheci, dinleyen, anlamaya çabalayan ve de devamlılık arz eden canlı bir organizmadır eğitim. Ve eğitim ileriye taşıyan, geleneksel ezberden sıyrılan, hayatı kolaylaştırırken bilinmeyeni keşfetmek isteyen özgür ve barışçıl bireylere zemin sunar; çağın gereklerine yanıt veren anlayışı evrenselleştirir. Eğitim, insanlaşma yolundaki tüm eskimiş engelleri eriterek tarihsel rolünü gerçekleştirmek zorundadır. Aksi takdirde insan çoklu krizler ve yoksunluktan sıyrılamayacaktır.
Eğitimin açığa çıkardığı zihinsel ufuklar, edebiyat ve sanat buluşması; hayata direkt etmesi itibari ile elbette birileri için ürkütücü ve tehlike arz etmektedir. Yaşam ufukları, umutsal vizyonları, çoğunluğun faydasını esas alan değer birikimleri “eğitimli alanla” ivmesini yükseltmektedir.
İyi düşünen, kolektivizmin ortamını canlandıran; ortak akıl ve ortak duyguların anonim birliğini sürdüren eğitim süreçleriyle, bireysel çıkarcılığın ve bireysel rantın kurtuluş olmadığı gerçeği ile karşılaşılır. Eğitim sadece teorik ve fikirsel birikimler çoğaltan bir düzenek değildir; bu birikimler ışığında iyiye, doğruya, hakikate, erdemli ve yüce olana uzanma isteğini uyandırır. Eğitimin süre giden aşamaları çoğaldıkça; insanın kendini bulması, varoluşsal özüne dokunması, yüreğini ve beynini kucaklamasının önündeki abluka tek tek kırılacaktır. Eğitimin önemini, gücü ve insan için elzemliğini elbette bu kadar kısa cümlelerle tariflemek çok çok eksik kalacaktır.
Dünyanın her bölgesinde eğitim varlık gerekçesinin dışında; ideolojik, sınıfsal, sosyal ve kültürel yayılmacı, tek düze toplumları inşa etme görevi üstlenen kurumsal düzeneğe dönüştüğü pek de inkâr edilemez. Mevcut eğitim kurumlarında sosyo-ekonomik geleceğe neşter vurulmaktadır. (Örneğin işsiz üniversite mezunları çoğaltılarak ucuz işgücü, güvencesiz ve esnek-kuralsız çalışma gerçekleştirilmektedir.)
Yakın zamanda LGS ve YKS sınavların sonuçları ilan edildi. Veliler, öğrenciler, eğitimciler, akademik tüm bileşenler bir yerlere nasıl ve hangi formülasyonla “kapak atılacağını” ince ince hesaplamaktalar. Bu sınavlarla şu yapıldı: Balık, kuş, ördek, timsah, solucan, kuzu ağaca çıkmaları için yarıştırıldı ve hepsinin ağaca çıkması bekleniyor; ağaca çıkmaları dışında bir alternatif sunulmadı. Bir diğer boyut ise öğrenciler sınavlar ve eğitimde ayrımcı, eşitsiz koşullarda hazırlandı. Sosyo-ekonomik farklılıklar, yaşanılan kent veya yerleşim bölgelerin avantaj ve dezavantajları bu sınavları doğrudan etkilemektedir. Nereden bakarsak bakalım; sınav, belge, diploma, üstünlük sağlama anlayışının sürdüğü eğitim anlayışında sınıfsal ayrışma ve eşitsizliklerin artmasının önüne geçilememektedir.
Bir diğer önemsenmesi gereken nokta ise hâkim anlayışın, iktidar gücünü elinde bulunduranın eğitime ve “bilimsel alana” kendi lehlerine doğrudan yaptıkları etkidir. Egemen anlayış kendi varlığının devamlılığı için her türlü tedbiri eğitim alanında da yapmaktadır. Bireylerin kendi bireysel yetenek, beceri, ilgi, istek ve üretken özü yok sayılmakta. Var olan dünya düzenine sorgusuz, sualsiz biat edecek; gereğini(söyleneni) yerine getirecek toplum şablonuna uygun eğitim dizayn edilmekte; ve bu durum hayatın sorunlarını azaltmamaktadır.
Eğitim bir iş kapısı görülmekten çıkarılmalı. Bu alandaki özelleştirme, piyasacı, rant, kâr amaçlılık durdurulmalı. İnsan, doğa, yaşam esaslı ve pedagojik-bilimsel ilkelerle donanmış eğitim sistemi oluşturulmalı. Eğitim parasız(kamusal), nitelikli, kolay ulaşılır; cins eşitlikçi, demokratik, bilimsel ve anadilinde olmalı.
Eğitim, insanları insanlığın üstün değerlerine taşımalı; sevgi, saygı, eşit, özgür ve adaletli toplumu inşa edecek ilkelerle özleşmelidir.