2015’te Alevi örgütleri, Birleşik Haziran Hareketi ve Eğitim-Sen’in çağrısıyla “Laik, bilimsel ve ana dilde eğitim” talepli eylem ve okul boykotuna katılmak için İzmir Basmane Meydanı’na gelen Nuray Zencir, polisin basınçlı su ve biber gazı ile müdahalesi ile yaralanmıştı.
Bir süre polisten şiddet gören Nuray Zencir gözaltına alınmadan serbest bırakılmıştı. Sert müdahaleye maruz kalan Nuray Zencir, gözaltıları protesto etmek için alkışlaması nedeniyle darp edildiğini belirterek devlet hastanesinden ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve Adli Tıp Kurumu’ndan sağlık raporları aldı. Zencir için devlet hastanesi ‘basit tıbbi müdahale ile giderilebilir’ raporu verirken, adli tıp ‘basit tıbbi müdahaleyle giderilebilecek nitelikte hafif değildir’ raporu düzenledi.
Zencir raporlarıyla birlikte 8 Mayıs 2015’te görevli polislerden işkence, görevi kötüye kullanma, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma ve hakaret gibi suçlamalardan şikayetçi oldu. Ancak İzmir başsavcılığı kovuşturmaya yer olmadığı kararı verdi. Zencir’in üst mahkemeye yaptığı başvurular da reddedilince 2018’te AYM’ye başvuru yaptı.
Zencir’in başvurusunu görüşen AYM heyeti, hak ihlali kararı verdi. Yüksek mahkeme, polisin orantısız güç kullanması sonrası insan onuruyla bağdaşmayan muamele yasağının maddi boyutuyla ihlal edildiğini belirtti. Ayrıca etkili soruşturma yapılmayarak da usul boyutu ile ihlal tespiti yapıldı. Bu durumdan polis ve soruşturma yapmayan savcılık makamı sorumlu tutuldu.
Mahkeme Zencir için hak ihlali ve soruşturmanın yenilenmesi kararının yeterli olmayacağını ve bu nedenle de 90 bin TL manevi tazminat ödenmesine karar verdi.
Sözcü ve BirGün gazetelerinin ilgili haberlerinde yer alan bilgilere göre;
Yüksek Mahkeme şu tespit ve değerlendirmelerde bulundu:
- Devlet her türlü fiziksel ve ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini, gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır.
- Yetkililer, olay ve olguları ciddiyetle öğrenmeye çalışmalı; soruşturmayı sonlandırmak ya da kararlarını temellendirmek için çabuk ve temelden yoksun sonuçlara dayanmamalıdır.
- Başvurucunun bizzat şiddete başvurduğuna ya da kolluk güçlerine direndiğine dair tutanak veya görüntü bulunmamaktadır. Ayrıca başvurucu hakkında bu toplantı nedeniyle alınmış bir cezai önlem veya soruşturma yapıldığı bilgisi de mevcut değildir. Dolayısıyla güç kullanımının gerekliliği ve orantılığı kolluk birimlerince ortaya konulamamıştır.
- Somut olay bir bütün olarak değerlendirildiğinde eylemin insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele şeklinde nitelendirilmesi mümkün görülmüştür.
Anayasa Mahkemesi hükmü şöyle kurdu:
“Açıklanan gerekçelerle;
- İnsan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
- Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi ve usul boyutu itibarıyla İHLAL EDİLDİĞİNE OYBİRLİĞİYLE,
- Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddia hakkında İNCELEME YAPILMASININ GEREKLİ OLMADIĞINA Engin YILDIRIM’ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
- Kararın bir örneğinin insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE,
- Başvurucuya net 90.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
- Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığı’na gönderilmesine
karar verildi.”