T24’ten Can Öztürk’ün haberine göre, mahkeme, RTÜK’ün Fatih Altaylı ve Flu TV’ye yönelik lisans kararıyla ilgili davayı esastan görüşmeden sonuçlandırdı.
Kararda, RTÜK’ün 27 Mart 2025’te aldığı “yayın lisansı için 72 saat süre tanıma” kararının tek başına idari bir davaya konu edilemeyeceği belirtildi.
Mahkeme, işlemin “nihai karar niteliği taşımadığını” değerlendirerek başvuruyu usulden reddetti.
RTÜK’ÜN KARARI NEYDİ?
RTÜK, 27 Mart’ta gerçekleştirdiği toplantıda, Fatih Altaylı’nın YouTube kanalı ve Flu TV için “yayın lisansı alınması gerektiği” yönünde bir karar vermiş ve bu platformlara 72 saat süre tanımıştı.
Altaylı ve avukatları bu kararı “ifade özgürlüğüne müdahale” olarak nitelendirerek iptal talebiyle idari yargıya başvurmuştu.
Ancak mahkeme, RTÜK kararının “henüz uygulanabilir bir işlem” olmadığını savunarak başvuruyu reddetti.
TARTIŞMALI YÖNETMELİK YENİDEN GÜNDEMDE
RTÜK’ün 2019’da yürürlüğe soktuğu ve dijital yayın platformlarını denetim kapsamına alan yönetmelik, son yıllarda özellikle YouTube, Twitch ve podcast yayıncılarını kapsayan yaptırımlar nedeniyle sık sık eleştiriliyor.
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA), söz konusu düzenlemenin ifade özgürlüğüne aykırı olduğu gerekçesiyle 2019’da Danıştay’a iptal davası açmıştı.
MLSA Eş Direktörü Av. Veysel Ok, konuyla ilgili yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Beş yıl boyunca hiçbir karar verilmedi, 2025’te iptal talebimiz reddedildi. Şimdi dosya Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nda. Bu yönetmelik, bağımsız internet yayıncılığının fiilen denetim altına alınmasına yol açıyor.”
“RTÜK’ün Dijital Yetkisi Nerede Sınırlanmalı?”
RTÜK’ün 2019 yönetmeliği, klasik yayıncılık yasalarının internet çağında nasıl uygulanacağına dair en kritik kırılma noktalarından biri olarak değerlendiriliyor.
Yasal çerçeve, 6112 sayılı Radyo ve Televizyon Kanunu’na dayanıyor ancak YouTube, Spotify, Netflix gibi küresel platformlar için doğrudan uygulanabilirliği uzun süredir tartışma konusu.
Uzmanlar, mahkemenin Altaylı ve Flu TV kararını “usulden ret” ile geçiştirmesinin, dijital basın alanında yargı denetimini fiilen zayıflatabileceğini savunuyor.
Bu durum, Türkiye’de “lisans zorunluluğu” üzerinden internet yayıncılığının dolaylı biçimde kontrol altına alınması anlamına gelebilir.







