Mustafa Sönmez
Dünyada benzeri olmayan makas: Enflasyon %83.5, faiz %12
Enflasyon oranının aralıktan itibaren baz etkisiyle düşmesi beklenirken, Erdoğan bunu seçim öncesinde düşük faiz politikasının başarısı olarak takdim edebilir.
Eylül ayı tüketici enflasyonu endeksinde (TÜFE) artış yüzde 3,08 olarak açıklanınca yıllığı da yüzde 83,45’e çıktı. Buna karşılık Merkez Bankası’nın politika faizinin yüzde 12’ye indirilmiş olması, enflasyon ile enflasyonu kontrol etmenin önemli bir aracı olan politika faizi arasında dünyada benzeri görülmeyen 71,5 yüzde puanlık bir makas oluşturdu.
İktidar, tamamen seçim odaklı bu durumu “heterodoks politika” uygulayarak resesyondan kaçınmak olarak rasyonalize etmeye çalışsa da bu söylem ciddiye alınmıyor. Enflasyonun kasımda yüzde 84 dolayına çıktıktan sonra aralık ayında baz etkisiyle yüzde 65 basamağına inmesi bekleniyor. Bu arada faizin ise tek haneye, yüzde 9’a kadar düşürülmesi muhtemel. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “faiz indiriminin enflasyonu indirdiği” iddiasını bir algı olarak seçmene yayma ve bu yolla kaybettiği güveni sandığa giderken toparlama gayretinde.
Beklentilere uygun olarak eylül fiyat artışı yaklaşık yüzde 3,1’i buldu ve yıllık artış yüzde 83,5’e yaklaştı. Eylül enflasyonunda elektriğe yüzde 20 ve doğalgaza gelen yüzde 21 artışlar kadar gıdada yüzde 2, eğitim harcama grubunda yüzde 7’ye varan fiyat artışları etkili oldu. Konut harcamalarında aylık artış yüzde 10’a yaklaştı.
Yurtiçi üretici (Y-ÜFE) ya da sanayici fiyatları da eylülde yüzde 4,78 artış gösterdi ve yıllığı yüzde 151,5’e ulaştı. Üretici fiyat artışlarının 12 aylık ortalaması 2023’e girerken yüzde 100’ün üstünde olacak gibi. Bu oran, başta devletin vergi, harç, ceza tarifeleri olmak üzere birçok kamusal mal ve hizmetin yıllık fiyat artışında ölçü olarak alındığı için (yeniden değerleme oranı) yeni yılda ağır zamlar tek başına bu kanaldan gelebilecek.
Tüketici fiyatlarındaki yıllık artışın yüzde 83,5’e çıkmasıyla Türkiye, en yakınındaki ülke olan ve yıllardır ekonomik krizle boğuşan Arjantin’in yüzde 78,5’lik yıllık enflasyonunu 5 puan geride bırakmış durumda. Ama daha çarpıcı olan, tüketici enflasyonu bir yılda yüzde 20’den yüzde 83,5’e çıkarken enflasyonla mücadelede en önemli araç olan Merkez Bankası politika faizini bir yılda yüzde 19’dan yüzde 12’ye indirmesi. Böylece Türkiye’nin tüketici enflasyonu ile politika faizi arasındaki makas 71,5 puana ulaşmış durumda.
Türkiye emsali ülkelerden birkaç örnek vermek gerekirse Arjantin’de enflasyon yüzde 78,5 iken politika faizi 75 puan ve sadece 3,5 puanlık bir fark var. Meksika’da yüzde 9 enflasyon karşısında faizler yüzde 9,25. Brezilya’da yüzde 8,7 enflasyona karşın faizler yüzde 13,75. Rusya’da bile enflasyon inişte ve yüzde 14,5, faizler ise yüzde 7,5. Güney Afrika’nın makası 1,3 puan, Hindistan’ın 1 puan, Endonezya’nın yarım puan.
Durum merkez gelişmiş ülkelerde de farklı değil. ABD, Avro alanı ve İngiltere’de enflasyona karşı politika faizi etkin bir biçimde kullanılıyor. Neredeyse bütün dünya, merkez bankalarının faiz oranları yoluyla para arzı ve kısa vadeli faiz oranlarını kontrol ediyor, bu faiz aletini kullanarak iktisadi faaliyeti yönlendiriyor, enflasyonu indirmeyi hedefliyor. Bunu yaparlarken elbette büyümeden feragat ediyorlar. Örneğin ABD’de enflasyon yüzde 8,3’ü bulurken Fed’in faiz artışları yüzde 3,25’i buldu ve devam edecek, büyüme ise yüzde 1,8’de. Çevre ülkelerin çoğunda enflasyon tek hane, büyüme oranı yüzde 2-3’den fazla değil. Enflasyonu kontrol etmeden, büyümeye yelken açılmıyor.
Türkiye’de ise, 2019 yerel seçimlerinde yaşadığı büyük kayıplardan bu yana 2023 genel seçimlerini de kaybetmekten endişe duyan Erdoğan, maliyeti ne olursa olsun ekonomide büyümeyi öne alıp enflasyonu göz ardı ediyor. 2018’de cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçişle beraber enflasyon 12 puan sıçradı ve yılı yüzde 20’nin üzerinde bir oranla kapattı, büyüme ise yüzde 3’te kaldı. 2019’da enflasyon yüzde 12’ye indirilirken büyüme yüzde 1’in altında kaldı. Pandemi yılı 2020’de enflasyon yüzde 15’e yaklaşırken büyüme yüzde 2’ye yakındı. Pandemiden çıkışta, 2021’de ise büyüme yüzde 11,4’e kadar çıkarken enflasyonun ayak sesleri arttı ve yıllık artış yüzde 36’yı buldu.
2022’de enflasyonla mücadelenin öne alınması gerekirken Erdoğan politika faizlerini indirerek kamu bankalarının ucuzlatılmış kredileriyle büyümeyi kamçıladı ve enflasyonu kulak arkası etti. Yüzde 80 basamağındaki enflasyona rağmen eylülde politika faizini yüzde 12’ye indiren iktidar, buna devam edeceğini de açıkladı. Erdoğan 28 Eylül’deki açıklamasında faizin tek haneye inmesi gerektiğini belirtti. Şimdi yıl sonuna kadar 3 puan daha faiz indirimi ile yüzde 9’a kadar indirilmiş faizler, bununla körüklenmiş büyüme beklentisi hâkim.
İktidar açısından enflasyonu indirmek için bir hamle yapmaya gerek yok. Çünkü aralık ayında baz etkisi ile tüketici enflasyonu yüzde 65 basamağına yaklaşabilir. Erdoğan’ın, bu matematiksel inişi, faiz indirimini de göstererek kullanması ve “Bakın, faiz indirilirse enflasyon düşer demiştik, işte oldu. Faizi yüzde 9’a indirirken enflasyonu da yüzde 65’e düşürdük” minvalinde mesajlar vermesi bekleniyor.
Bu algı yaratma çabası, 2023’ün ilk aylarında da muhtemelen sürecek. Çünkü yine baz etkisiyle TÜFE muhtemelen ocakta yüzde 55, şubatta da yüzde 50 basamağına inmiş görünecek. Ama hız düşüşü olsa da fiyatlar artmaya devam edecek ve tüketici tezgâhlarda fiyatı azalmış ürünler değil, geçen yıla göre fiyat artışı yavaşlamış ürünler görecek. Ücret ve maaşında anlamlı artışlar olmadıkça pahalılığı hep hissedecek. Bunu da bilen iktidar, yıl sonunda gelirlere de zammı eksik etmeyecek. Bütün amaç, sandığa kadar seçmen memnuniyeti. Sonrası, Nuh’un tufanı!