Bir “büyük” rakının fiyatı asgari ücretin neredeyse yüzde 7’sine ulaşırken, özel tüketim vergileri içinde alkolden alınan vergilerin payı 2006-2019 döneminde ikiye katlandı.
Türkiye’de, Tayyip Erdoğan liderliğindeki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) rejiminin 18 yıllık iktidarını tanımlayan en önemli özelliklerden birisi, muhafazakâr, İslami yaşam tarzını topluma dayatması ve onun bir uzantısı olarak İslam’ın haram saydığı içkiye getirilen yasaklar. Rejimin 2013 sonrası koyulaştırdığı içki kısıtlamaları, özellikle milli içki rakının tüketimini kısmaya dönük uygulamalar, bütün engellemelere rağmen toplumda direnişlerle karşılaşıyor.
Rakının yapımında kullanılan etil alkolün internet satışına yasak getiren, alkol ile ilgili ticari işlemleri daha çok Tarım ve Orman Bakanlığı’nın kontrolüne alan yönetmelik değişikliğinin de çok işe yaramayacağı tahmin ediliyor. Öte yandan, kendi içkisini yapmaya ya da sahte içki üretmeye yönelenler ölümlere yol açıyor. Basına yansıyan haberlere göre ekim ayı içerisinde İstanbul, İzmir, Kırıkkale, Mersin, Aydın, Muğla, Trabzon ve Zonguldak’ta bu tür içkilerden ölenlerin sayısı 50’yi aştı.
Türkiye’nin yıllık yüzde 1,4’ü bulan nüfus artışına ve 2019’da 45 milyona yaklaşan yabancı ziyaretçi trafiğindeki tırmanışa rağmen alkol tüketimi önlem almayı gerektirecek kadar yüksek değil. Dünya Sağlık Örgütü’ne bildirilen verilere göre 2017’de Türkiye’de kişi başına içki tüketimi 1,3 litreden fazla değil ve bu, 2010’da kişi başına 1,5 litre imiş. Yani azalma eğiliminde. Avrupa genelinde kişi başına tüketimin 10 litrenin üstünde olduğu anımsandığında Türkiye’de sağlık, bağımlılık kaygılarıyla önlem almayı gerektirecek bir alkol alışkanlığı olmadığı ortada.
Gelin görün ki özellikle AKP’nin iktidarının onuncu yılından sonra, yani 2013 sonrasında toplumun yaşam tarzına müdahalenin en önemli ayaklarından birini, içki satışına yasaklar, içkili mekânların daraltılması, içki fiyatlarına ağır vergiler salınması oluşturdu. Özellikle resmi kutlamalarda içki fiilen yasaklanırken, bundan özel kutlamalar da etkilendi ve resepsiyonlarda, kokteyllerde içki ikram edilmedi. Sadece Anadolu’da değil, İstanbul, İzmir gibi merkezlerde bile içkili mekânlara sınırlamalar getirildi. Pandemi döneminde de kapatılmasına öncelik verilen yerler barlar, meyhaneler, içkili mekânlar oldu.
Özellikle Türkiye’nin milli içkisi olarak bilinen rakı fiyatlarındaki vergi yükü dudak uçuklatıcı boyutlarda. Ağır vergi yükü ile rakı artık lüks bir madde. Örneğin, Türkiye’de “bir büyük” diye adlandırılan 70’lik rakının satış fiyatı 160 TL. Bu, 2020 Ekim ortası dolar kuru ile yaklaşık 20 USD demek. Türkiye’de ücretli çalışanların yarısından fazlası asgari ücretli ve aldıkları net ücret ayda 2 bin 325 TL ya da 294 USD. Bu, bir asgari ücretlinin bir aylık kazancı ile ancak 15’e yakın büyük rakı alabilmesi demek. Ya da bir “büyük” rakı, asgari ücretlinin aylık gelirinin neredeyse yüzde 7’si demek. Oysa bu içkinin vergi öncesi bedeli 6 USD bile değil. 20 USD ödemenin 14 USD’si vergi olarak Hazine’ye gidiyor. Rakıdan 25 TL’ye yakın Katma Değer Vergisi, 88 TL’ye yakın da Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) alınıyor. Böylece toplam vergi 112 TL’yi geçiyor ve rakının vergi öncesi fiyatının üstüne yüzde 234 vergi geliyor. Başka bir ifadeyle 0,70 litrelik rakıya ödenenin yüzde 70’i devlete vergi olarak gidiyor.
2019’da alkollü içkilerden alınan dolaylı vergiler, toplam vergi gelirlerinin yüzde 3’ünü buldu.
Ağır vergileme sonucu rakı fiyatları özellikle 2013 sonrası, genel fiyat düzeyinin yani Tüketici Fiyat Endeksi’nin (TÜFE) oldukça üstünde seyretti. AKP’nin ilk iktidar yılı olan 2003 ile 2012 arasında TÜFE yüzde 204 arttı. Ama rakı fiyatları yüzde 236 artarak genel fiyatların biraz üstünde seyretti. Asıl ayrışma 2013 sonrası yaşandı. 2013 Eylül ayı ile 2020 Eylül arasında TÜFE yüzde 213 artarken rakı fiyatları yüzde 359 arttı. AKP’nin daha da otoriterleştiği, “tek adam rejimini” inşaya yöneldiği ve politik İslam’ın gündelik hayata müdahale etme eğilimlerinin daha çok arttığı bu dönemde içki fiyatları ağır vergileme ile artırılarak tüketim zorla azaltılmak istendi. Özel tüketim vergileri içinde alkolden alınan vergilerin payı 2006’da yüzde 5 iken 2019’da yüzde 10’a kadar çıkarılmış durumda.
Alkol karşıtı bu yaklaşım ilk elde sonuç verdi. Tüketim de azaldı, üretim de. 2004 yılındaki 44 milyon litre rakı üretiminin, 2019’a gelindiğinde ancak yüzde 64’ü yapılır oldu ve üretim 28 milyon litreye gerileyerek yüzde 36 düştü. Üstelik bu arada nüfus yılda yaklaşık yüzde 1,5 artmış ve turist girişi ikiye katlanmışken. Rakı geriletilirken bira üretimi ve şarap üretimi görece arttı ama rakıdaki azalışı ikame edemedi.
Lüks madde haline getirilen rakıya alkol tüketicisinin bulduğu çözüm, hijyen amaçlı da kullanılan etil alkole, rakıya tadını veren anasonu katmak ve rakıyı ucuzlatmak oldu. Etil alkol satışlarının 2013 sonrası hızla artarak 2019 sonunda 212 milyon litreyi bulmasında ev yapımı rakı için kullanımının artmasının da etkili olduğu bildiriliyor. Ev yapımı şarap ve bira da giderek yaygınlaşıyor.
Etil alkol ile evde rakı yapımı konusunda bir röportaj yayınlayan Independent Türkçe’de bir kullanıcının ağzından yeni yönelim şöyle aktarılıyordu: “Serdar, Suadiye’de büyük bir firmada dijital pazarlama direktörü. 36 yaşında. Üç yıldır evde rakı yapıyor. ‘Artık bütün arkadaşlarım rakı yapıyor. Birbirimize tarif veriyoruz. Meyhaneye gidip bir rakıya 300 lira vereceğimize evde üretiyoruz. Ben rakının litresini 35 liraya mal ediyorum. (…) Ayda 4 bin lira kazanıyorum, kimse kusura bakmasın, bir rakıya o parayı veremem.”
Etil alkol kullanımının ev yapımı rakıda kullanımı karşısında başvurulan son önlem, internet satışlarının yasaklanması oldu. Etil alkolün görünümü ve rengine müdahalelerle kullanımı caydırıcı başka önlemlerin düşünüldüğü de piyasada konuşuluyor.
Rakıya ağır vergilerle getirilen kısıtlamalar, meyhane kültürünü de baltaladı. Rakı, meyhanede raf fiyatını katladığı için iyice içilmez hale gelince meyhanelerden de el ayak çekildi. Meyhanede rakı kadehi tokuşturma artık lüks. Bu yüzden müşterilerde büyük bir azalma olduğunu ifade eden meyhaneler, “kendi rakını kendin getir” diyerek müşteriyi çekmeye çalışıyorlar. İsteyen raf fiyatıyla pahalı rakı şişesini, isteyen ev yapımı etil alkol-anason karışımı kendi imalatını alıp gelsin ama meyhanenin ışığı sönmesin.
Kesin olan bir şey var ki Türkiye’deki yaşam tarzına getirilen bu ağır baskı hiç katlanılır gibi değil ve ister piyasa ister ev rakısından bir-iki kadeh içtikten sonra bu isyan daha yüksek sesle dile getiriliyor ve meyhanelerin, evlerin duvarlarını çınlatıyor.
Mustafa Sönmez
AL-MONITOR