OLDUĞU GİBİ DİYALOGLAR
Cengiz Türüdü-Naim Kandemir
Naim- Epeydir yazılıp çiziliyor; bunlar iktidarı bırakmaz, diye… Saraydaki yardımcılardan biri de açıkladı: Sonuç ne olursa olsun saygı duyuyoruz, diye. Seçim sonuçları gitmelerine hükmederse giderler mi?
Cengiz- Kaderlerine razı olacaklar. Mecbur bırakacaklar. Millet sandığa gitmesin, halk da aman olay çıkmasın, bunlar sorun çıkarmasın, şeklinde düşünsün diye topluma korku pompalıyorlar devamlı. İnsanları sandıktan uzaklaştırmak istiyorlar.
Yapacak bir şeyleri yok. Diyelim, muhalefet kazandı, bütün dünya meşru kabul etti kazananları, ne yapacaklar? Avrupası, ABD’si meşru kabul ederlerse ne yapacaklar? Tersini söyleyip yapacak güçleri mi var? Aksine, iktidar en güçsüz döneminde. İçten çözülen, foyası ortaya çıkmış, icraatları kötü sonuçlar vermiş, toplum-ekonomi batmış, millet açlığa, perişanlığa mahkûm edilmiş, en kötü dönemlerindeler. Dünya desteğini kaybetmiş. Bu kadar güçsüz bir iktidar neyi engelleyebilecek? Muhalefet seçimi kazanacak, onlar tanımıyorum, diyecek; bunu diyebilirler mi? O iradesi, gücü yok artık.
Naim- Seçimin kazanıldıktan sonra tanınmaması mümkün değil ama, burada bir ayrıntı var: muhalefetin seçimi kazandığı açıklanmadan, oyların sayım gidişatından muhalefetin kazanacağını anladıklarında, seçim gecesi sayımı bitirmeden türlü provokasyonlarla seçim mahallerinde çıkartılacak olaylarla YSK’ya seçimi iptal ettirip, hatta kısmi, geçici bir sıkıyönetim ilan edilerek zaman kazanma ihtimali yok mu?
Cengiz- Öyle bir olasılık olabilir tabii. Bu, mantıklı bir tehlike. 2015 haziran-kasım arasında olanlar gibi bir tehlike elbette var.
Aslında o zor artık. 2015’te denenen provokasyonlara toplum izin verir mi, o da var…
Naim- Tabii, toplum ürkek falan duruyor ama yine öyle bir şeye tevessül edilirse, bir bakarsın toplum yeter artık! diyerek müdahil olabilir kaderine. Dün Trabzon’da Hüda-Par standına yönelik yapılanları izledik. Toplumda bir dolmuşluk var.
Cengiz- O çapta bir provokasyonu göze alamazlar, altından kalkamayacaklarını bilirler.
Naim- Bu konuştuklarımız, iktidarın böyle davranmasının bir sebebinin de giderayak el yükseltme olabileceğini düşündürüyor. Hani mart ayında 400 kişilik dokunulmasınlar listesi dolaştı ortalıkta ya, işte benzer bir listeye böyle bir dokunulmazlık verin işi tatlıya bağlayalım, geçmişe sünger çekelim hesabı da yapılıyor olabilir…
Cengiz- Toplum tecrübe kazandı. Biri çıkıp da Davutoğlu gibi hazirandan kasıma oylarımızda bir yükseliş trendi var, diyemez artık. O zaman IŞİD, PKK eylemleri vardı. Öyle bir terör ortamı da yok şimdi. Yaptığın provokasyonları nasıl meşrulaştıracaksın? Yine de öyle bir şey yaparlarsa bunların foyası ortaya çıkacak, bunların yaptığı anlaşılacak. O zaman halk daha çok tepki duyacak. İktidardan gitmemek için, bunu bunlar yapıyor, diyecek. Silah geri tepebilir.
Naim- Doğru tabii, milletin boğazına kadar geldi…
Cengiz- Millet barış, huzur, sevgi, güven, insanca yaşamak, aş, ekmek, eğitim… istiyor. Bunların istekleriyle toplumun dertlerinin ilgisi yok. Kopmuşlar toplumdan.
Naim- Toplumun hali buyken hâlâ nasıl bu kadar oy alabiliyorlar, çok tuhaf…
Cengiz- Afyonlanmış kitleler. Tarikatlarla falan oy veren bu kitleler meczuplaştırılmış, akılları başlarından alınmış, beyinleri uyutulmuş bunların.
Naim- Mide de boş, beyin de boş, gidip oy veriyorlar…
Cengiz- İşte bunun için; mide ve beyinleri boş olduğu için oy veriyorlar. Meczupluk böyle bir şey işte. Kitleler işte böyle sersemleştirilir. Aynı durumu İran yaşıyor yıllardır. İran halkı biliyor Molla Rejimi’nin caniliklerini, ayaklanıyorlar ama güçleri yetip baş edemiyorlar. Çete, İran’ı esir almış 40 yıldır.
W. Reich, sadece insanlar çıldırmaz, bazen de toplumlar çıldırır, diyor. Nazizm, Alman toplumunun çıldırmasıdır. Toplumların tarihlerinde böyle çıldırma dönemleri oluyor. Ama toplumlar en sonunda bir şekilde kurtuluyorlar. Onun için bu çıldırma dönemleri geçicidir, toplumları çıldırtanlar da gidicidir. Bütün dünyanın gözleri önünde aynı oyunu defalarca oynayamazlar. Dünyadan nasıl saklayacaklar yaptıklarını? Medya, istihbarat örgütleri var; provokasyon yapsan kimden, nasıl saklayacaksın? Ortaya çıkacak kimin yaptığı. Görmüyorlar mı dünyanın en güçlü liderlerinden olan Putin’e suikast planlıyorlar. Dünya bir yönüyle de böyle bir dünya oldu.
Umacı, öcü yaratarak bir toplum ilelebet korkutulup sindirilemez. Bunların temelinde çaresizlik var. Kendi inanmadıklarına toplumu inandırmaya çalışmak çocukluktan öte bir durum. Toplumda akla hayale gelmeyen, tehlikeli evlilik biçimleri yalanlarıyla toplumu korkutup ayar vermeye kalkmak gülünçlüğünü izliyoruz.
Yıllardır solcular derdi bunlar kafayı yemiş… diye. Geçende sağcı kadın lider de dedi: bunlar kafayı yemiş, diye.
CHP’li biri Türkiye kötü yönetiliyor, deyince İYİP’li bir vekil işi ileriye götürerek tamamladı: Türkiye kötülükle yönetiliyor, dedi. Bunları diyenler sadece solcular değil artık…
Mutfak iktidar götürür. Bunu çok iyi biliyorlar. “Soğana, patatese liderinizi kurban etmeyin”, çaresizliğine vardırdılar işi. Her türlü hitap, söylem var, tam Goebbels’in taktikleri.
Muhalefet kazanırsa şampanya içecekler, biz kazanırsak namaz kılacağız, dedi biri de. Muhalefete oy veren insanların çoğu gariban insanlar, halkta şampanya alabilecek derman mı bıraktınız? Millet parayı bulsa evine peynir, et, bakliyat, çocuğuna süt alacak. Böyle diyen birinin belli ki halkın durumundan haberi yok.
Naim- Tüm bu argümanlar iktidarın çaresizliğini gösteriyor. Köşeye sıkışmış, umarsız bir haldeler. Böyle bir durumda, kendine hayrı olmayanın halka ne faydası olur ki? Mecalsizleşmişler iyice.
Daha önce kısaca bir konuşmuştuk; Osmanlı’dan beri toplumda Kapıkulu psikolojisinin ve davranış özelliğinin hâlâ etkisi var, diye. Seçime 8 gün kala yapılan seçim anketlerinde hâlâ Cumhurbaşkanlığı seçiminde yenişememe hali var ve dolayısıyla ikinci tura kalma ihtimali gözleniyor.
Bu noktada umalım ki o konuştuğumuz Kapıkulu psikolojisi ve davranış biçiminin dürtüsüyle anketlere katılanlar gerçek tercihlerini saklamış olsun da, seçimde bu tercihlerini sandığa yansıtsınlar.
Cengiz- Ben de öyle düşünüyorum. Halk laikliğe ve ülkenin kurucusuna eskisinden daha çok sahip çıkıyor. Bunlar, toplumda sekülerliğin, laikliğin devletin elinden halkın eline geçmesine sebep oldular. Umarım bunun teyidini sandıktan alacağız.
Bunlar, iktidar partili kadınların bir kısmını bile kadınlarla ilgili kanunları savunur hale getirdiler. Onlar bizden daha iyi biliyor bunların niyetlerini tabii.
Artık, dini kullanmaları da işe yaramıyor. Dini de çok kirlettiler. Toplum, bunların kaçar maaş aldıklarını, kaç evlilik yaptıklarını, evlilik dışı ilişkilerini görüyor, biliyor. O temiz duygulara sahip insanları bile artık temkinli hale getirdiler. Yaşar Nuri Öztürk’ün dediği gibi dini yozlaştırdılar, pis ilişkilerinin üzerinde şal olarak kullandılar.
Naim- Bunlar amaçlarına ulaşmak için sadece demokrasi trenine binmediler, amaçları için dini de aynı şekilde kullandılar. Sol kesimden dine bu derecede zarar verilseydi, İslami kesim linç ederdi onları. Ama gel gör ki kendi içlerinden çıkan, alnı secdeye değenlerin dine nasıl zarar verdiklerini görseler bile çoğu bunu görmezden geliyor ve dilleri lâl oluyor.
Cengiz- Bilenler biliyor. İlk müslümanlar, önderler nasıl sade ve ahlaklı yaşamışlar. Bir de bunlara bakıyorlar; 20 yıl içinde dünya zenginleri listesine girmişler. Millet aptal değil, görüyor bunları. Bu zenginliğin kaynağı ne, diye soruyor insanlar. Alınteriyle bu devasa servetlerin elde edildiğine raporlu deliler bile inanmaz! Herkesin gözü açıldı. Bu üçkağıdı kimseye yutturamazlar.
Naim- Koçlar, Sabancılar bile bu hızda zenginleşmediler.
06.05.2023
Bunlar müslüman değil, süslüman.. Dindar değil kindar…