TMMOB’ye bağlı Şehir Plancıları Odası İzmir depremine ilişkin yazılı bir açıklama yayımladı. Açıklamada, eksik olanın yasal mevzuat değil; toplumcu bakış ve insan hayatını önceleyen yönetim anlayışı olduğu vurgulandı.
Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği’ne (TMMOB) bağlı Şehir Plancıları Odası İzmir depremine ilişkin yazılı bir açıklama yayımladı. Açıklamada, “Doğa olaylarının afete dönüşmemesi için önlem almak yerine son günlerde kamuoyunda hem merkezi hem de yerel yönetimlerin deprem ile ilgili sorumluluklarını örtmeye dönük manipülatif söylemlerin üretildiği görülmektedir” denildi.
Açıklamaya göre AKP tarafından gündeme getirilen “Fay Yasası” bu ortamda kamuoyunda yaşanan tüm yıkımların esasen yasal düzeyde var olan bir eksiklikten kaynaklandığı algısı yaratılıyor ve sorumlular gizlenmeye çalışılıyor.
Açıklamada Belediye Kanunu’na ilişkin şu örnek verildi:
- “5393 sayılı Belediye Kanununun 73. maddesi’nde ‘Belediye, belediye meclisi kararıyla; konut alanları, sanayi alanları, ticaret alanları, teknoloji parkları, kamu hizmeti alanları, rekreasyon alanları ve her türlü sosyal donatı alanları oluşturmak, eskiyen kent kısımlarını yeniden inşa ve restore etmek, kentin tarihi ve kültürel dokusunu korumak veya deprem riskine karşı tedbirler almak amacıyla kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabilir’ denmektedir.
- 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun 2012 yılında tam da deprem, sel vb. afet riskli alanların dönüştürülmesi amacıyla çıkarılmıştır. Kanunla özellikle merkezi yönetime geniş yetkiler tanınmış ve riskli yapıları tespit etme veya ettirme konusunda hem merkezi hem de yerel yönetimler sorumlu tutulmuştur. Bu konuda ayrıca zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Cumhurbaşkanlığınca resmi statüye kavuşturulan riskli alanları belirleme yetki ve sorumluluğu da kamu otoritelerine verilmiştir.
- 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu içerisinde de ilgili Büyükşehir Belediyeleri, afet riskini önleyecek iş ve işlemleri gerçekleştirmek noktasında açık şekilde görevlendirilmişlerdir. 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu gereğince ‘İl düzeyinde yapılan plânlara uygun olarak, doğal afetlerle ilgili plânlamaları ve diğer hazırlıkları büyükşehir ölçeğinde yapmak’ hususunda Büyükşehir Belediyelerinin de sorumluluğu ve yükümlülüğü açıktır.
“Hukuken deprem riskine karşı istenildiğinde müdahale edilebilir”
Belediye kanunlarından verilen örneklerin ardından, “Dolayısıyla, hukuken deprem riskine karşı istenildiği takdirde müdahale etme olanağı sağlayan yasal altyapı mevcuttur. Ancak bugüne kadar bu iki yasal düzenleme dayanak gösterilerek ilan edilen alanların neredeyse tamamının kentsel rantı yüksek olan alanlardan oluştuğu görülmektedir. İlan edilen kentsel dönüşüm alanlarının bir kısmı kent çeperinde ve üzerinde yapı bulunmayan ancak rant getirisi yüksek, yapılaşmamış alanlardan oluşmaktadır” denildi.
“Eksik olan yasal mevzuat değil”
Eksik olanın yasal mevzuat değil; toplumcu bakış ve insan hayatını önceleyen yönetim anlayışı olduğu vurgulanan açıklama şöyle sürdürüldü:
“İmar affı sayesinde 23,5 milyar elde edildi, depremzedelere 30 milyon verildi”
Deprem riskine karşı kullanılacağı söylenen ve meşruiyeti bu şekilde sağlanan imar affı neticesinde elde edilen gelirin 23,5 milyar TL olduğunu ifade eden Şehir Plancıları Odası; İzmir’deki depremzedelere sadece 30 milyon TL gibi bir meblağın aktarıldığını vurguladı.
Açıklama “Bu uygulamayı yapanlar açısından utanılası, bizler açısından ise sorgulanması ve sürekli gündemde tutulması gereken bir durumdur. Yaklaşık binde birine denk gelen bu meblağ ile depremde evini kaybetmiş ev sahiplerine 13.000 TL, kiracılara ise 5.000 TL yardım yapılacağı belirtilmiştir. Bu meblağlar açık şekilde yaşanan maddi kayıpları karşılamaktan uzaktır” ifadeleriyle sürdürüldü.