Naim Kandemir
Arkadaşımla oturmuşuz deniz kenarında. Denize bakıyoruz. Deniz sakin, hani çarşaf gibi denilenden. Bu sakinlikten pek nasibimizi almamışız ki arkadaşım sigarasını somururcasına içiyor ve soruyor:
–Bunların faşizmi nasıl olur?
Gülümseyerek başımı denizden arkadaşıma doğru çevirip, gerçekçi ol canımı ye! bakışımı atarak konuşuyorum:
–Bunların ideolojileri ve uygulamaları eklektik olduğu için ve bugüne dek yaptıklarına baktığımızda; karşılarında sağlam bir muhalefet olmadığında faşizmleri de gerektiği kadar, yani vitesli faşizm olur! Belki de Milli Faşizm, Türk Tipi Faşizm diyerek literatüre de katkıda bulunabilirler!
***
Arkadaşım bir cümle daha söylüyor:
–Anketler kendilerinin aleyhine çıksa da adam istifini bozmuyor…
–Evet öyle görünüyor. O bir ruh hali ve tecrübesinin verdiği güven: şerrine güveniyor.
Had bilmezin yaptıklarından pişman olup tövbe etmesi mümkün mü? Tarihten örneklerini biliyoruz. Had bilmezler, kendisine hadleri bildirilene dek hadsizliklerine devam ederler. Had bilmezden, haddini bilmesini beklemek nafiledir. Had bilmeze haddini bildirmeyen halkların çilesi bitmez.
Arkadaşım araya giriyor:
–Bunca yılın çabaları boşa mı gidecek?
-Sosyalist hareket 1980’den beri minderin dışında. 20 yıldır ülkenin atardamarları sinsice tıkandı ve toplum, büyük krize yakalanıldığında hissetti ancak bunu. Ülkenin damarlarına siyasi kolesterol enjekte edilirken liberaller Karataycıydı!
Sol da kimlik modasına uyup öz değerlerinden uzaklaştıkça münzevileşti. Böylece, görmezden gelinenler her şeyi ele geçirmiş oldu. Bu utancın sahibi belli değil mi?
Politik hareketler yenilebilir. Ama yenilmenin de bir adabı var. İnsan, yenildiği yerden ayağa kalkmasını bilmeli. Hem berbat bir şekilde yenil, hem ayağa kalkmasını becereme yıllardır… Bu durumda; senin şanlı-şöhretli günlerinde de bir yanılsama olduğunu düşünmekte haklı olur insanlar.
Yenilen ütopyamız değil. Acemi ellerde ütopyamız yara aldı, kan kaybetti. Mesele, yaralı ütopyayı tamir edebilmektir. Yaralanan ütopyayı ise “devrimin sofuları” tamir edemez. Kendi küçücük yapılarını kurgulamada beceriksiz olanların, toplumun hayatını kurgulamak için öne atılmaları ne gariptir ve ne acıdır o toplum için. Aynı şekilde; kendi yaşamını organize edemeyenlerin “yaşam koçu” olmaları gibi günümüzde.
Arkadaşım, ben durunca, soruyor tekrar:
–Umut yok mu yani?
-Umut, her zaman var. Tarih gümbürtüsüyle geçerken zamanın içinden, söz almamışların bir gün söz alıp tarihin gümbürtüsünü susturmasını hayal etmek hayalcilik değildir, bu umuttur.
Arkadaşımı koluna girip, oturduğu banktan kaldırıyorum. Yürüyoruz. Sakin deniz dalgalanmaya başlıyor.
17.10.2022
Çanakkale
?????