Sincan’dan Edirne’ye Hasbıhal-Name

HomeManşet Haberler

Sincan’dan Edirne’ye Hasbıhal-Name

Kabaran öfkeyi yenmek için

Mektuplar, sadece haber alıp vermek amacıyla yazılmazlar; duygu da aktarırlar, bilgi de, heyecan da… Ama en çok umut taşırlar; en acıklı olayın, en büyük felaketin habercisi de olsalar. Güvercinin kanadından, postacının çantasına bin yıllar boyu sürdürülen mektuplaşma, artık teknolojinin ‘kolay’lığına yenildi. Kısa mesajlarla yetiniyoruz, e-posta bile yazmaktan eriniyoruz. Daha da acısı, sözcükleri bile kısaltıp güya ekonomi yapıyoruz… O duygu tükeniyor, üzgünüm.

Bilenler bilir, 41 yıldır sadece elden dağıttığım, asla postayla yollamadığım yeni yıl kartlarımın birinde (2018), Ankara’daki “insan hakları” anıtının polis barikatı altındaki hüzünlü görüntüsünü bütün ülkeye yaymıştım “Barış, Demokrasi, Hoşgörü” dileğiyle… Orada kalmadı, İstanbul’da, Cumartesi İnsanları buluşmasın diye Galatasaray Meydanındaki 50’nci Yıl anıtı da abluka altına alındı, polis merkezi haline çevrildi. Ben heykel dedim, siz onlarca, yüzlerce, binlerce, on binlerce insanı… aralarında Osman Kavala’dan Mücella Yapıcı’ya, Can Atalay’dan Selçuk Kozağaçlı’ya Çiğdem Mater’den Tayfun Kahraman’a insan hakları savunucuları ile birlikte Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Aysel Tuğluk, İdris Baluken gibi siyasilerle, adlarını sıralasam sayfaları dolduracak seçilmiş belediye başkanlarını anlayın, haksız ve hadsiz tutuklandı, hüküm giydi. Onlarla aynı göğün altında, aynı güneşe bakıyoruz ama duygu paydaşlığı yapmıyoruz, yapamıyoruz. Aynı koşullarda değiliz, kabul, ama şairin şiirce dillendirdiği gibi “sen yanmasan, ben yanmasam, biz yanmasak nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa”…

Sesi sesimiz olsun…

İşte, deprem oldu, resmi açıklamalara göre 11 kent etkilendi, 45 bini aşkın insan yaşamını yitirdi, Kızılay (güzellemeler yapılıyor birçok yerde, çocukluklarındaki anılara değinerek) çadır satıyor, milyonlarca insan evinden köyünden oldu, büyük kentler başta, sığınmacı artık. Sahi, Suriyeli, Afgan diye aşağılanan mültecilerden sonra iç göç nedeniyle farklı kentlere sığınanlar da mı aşağılanacak, ötekileştirilecek?

“İşaret ve itiraz parmağını” kaldırmayan, olanca gücüyle sesini yükseltmeyen ileride yine yeniden benzer sıkıntıları paylaşacak demektir. Öyleyse, hep birlikte ayağa kalkmalı, sesimizi yükseltmeliyiz. Tam zamanı!

 

Kâğıttan gemi…

İdris Baluken, omuz omuza siyasi mücadele yürüttüğü arkadaşı Selahattin Demirtaş’a, beş yıldır ayrı kaldıkları hapishane hücresinden duygularını aktarıyor. Dışarıda nasıl yaşıyorlardıysa içeride de öyle yaşadıklarını anlatıyor. Yani mücadeleye devam; haksızlıklara, yalanlara, yolsuzluklara, sömürüye ve ırkçılığa karşı birlikte omuz omuza! Ne büyük omuzları var onların, tüm ülkeyi kapsıyor… Şairin şiirce “karanfil elden ele” dediği gibi omuz omuza tüm Türkiye.

Sincan Hapishanesindeki hücresinden ruhunun çalkantılı sularına saldığı kâğıttan gemiyle yapılmış bir yolculuk olarak görüyor Baluken, mektuplarını. O denli yumuşak, o denli içten ve o denli bilinçli anlatıyor ki, canlanıyor gözlerinizin önünde sanki yaşananlar.

 

Belirleyici olan…

“Birbirine milyonlarca ışık yılı uzaklığında bulunan bu yıldızlar sistemi içinde toplu iğne başı dahi yer kaplamayan bir dünya… ve bu yaşamsal döngüye dünyanın küçücük bir yerinde iktidar olanaklarını ve devlet gücünü eline geçirdiği için hükmedeceğini sanan zalim ve zorba bir zavallı takımı.” Yaşamı getirin gözlerinizin önüne… Deprem örneğin, tam da gündemde… Kaçınılmaz bir gerçeklik ama şehri doğru yerde (eskiler zaten en iyi yerleri bulmuş, sonra ovalara, bitek topraklara yayılmışız) doğru yapılar (müteahhitler ve belediyeciler çalmamalı) yapılsa bunca büyük felakete yol açmaz. Yanıtını sormadan veriyor Baluken: “Bu zulmün ve adaletsizliğin sahipleri ‘bir saatlik adalet bin saatlik ibadetten hayırlıdır’ diyen bir peygamberin ardılları ya da samimi inananları olabilir mi?”

 

Doktor!

İdris Baluken’in başarılı bir hekim olduğunu biliyor muydunuz? “Hakikat antifaşisttir” diyerek siyasete soyunduğunda, kendisine yardımcı da olan bir hastasının görüş ve önerilerine karşı nasıl dik durduğunu da anlatıyor. Uzatmak istemiyorum… sizler de okuyun bu güzel mektupları. Her ne kadar Selahattin Demirtaş’a yazılmışsa da size de uyanı var içlerinde muhakkak.

 

 

Sincan’dan Edirne’ye Hasbıhal-Name
İdris Baluken

Mektup, Deneme
Dipnot Yayınları, 2022, 184 s.

guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments