Hüseyin A. Şimşek
Viyana – Avusturya’da başkent belediyesinin ilk toplu konutu, 1919’da bitirilmişti. Halen, çeşitlenerek ve çok daha etkili işlevler edinerek devam eden bu süreç, toplu konutta “Viyana Ekolü” tanımlamasını ortaya çıkarmıştır. Viyana Belediye Konutları İdaresi (Wiener Wohnen) 2019’da 100. Yılı’nı kutlamıştı bu yüzden. 100. Yılı kutlama etkinlikleri, 15 Mayıs – 10 Ağustos tarihleri arasında gerçekleştirilmişti ve etkinlik mekânlarından biri de Karl Marks Hof (Karl Marks Toplu Konutları) olmuştu, “Jubile Festivali” burada yapılmıştı.
Avrupa ülkeleri arasında, ‘sosyal konut’ stokunun toplam ‘konut’ stoku içindeki en yüksek oran bakımından, Avusturya ikinci sırada yer alır. Yüzde 33 ile Hollanda ilk sırada, onu yüzde 22 ile Avusturya izler. Sosyal konutların, toplam ‘kiralık konut’ stoku içindeki payına gelince: Hollanda yüzde 75, Avusturya yüzde 56 ve Finlandiya yüzde 53. Sosyal konutlar sayı olarak ifade edildiğinde, ülkelerin nüfus büyüklüğüne bağlı olarak ilk üç sırlama değişir elbette: İngiltere, Fransa ve Hollanda.
1900 yılında, Avusturya’nın başkenti Viyana’da 2 milyonun üzerinde insan yaşıyordu ve bunların 300 bini evsizdi. İmparatorluğun eğemenliği altında yer alan çeper ülkelerden başkent Viyana’ya düzenli olarak göç yaşanıyordu ve bu da barınma sorununu kronik bir sorun halinde tutuyordu. Başta işçiler olmak üzere düşük gelirli insanlar için, içerde suyu ve tuvaleti olmayan evler inşa edilmekteydi. Ancak konut spekülasyonu, yüksek kira, aşırı kalabalık ve evsizlik sorun olmayı sürdürüyordu.
Küçük apartman dairelerinde yaşayan az sayıda insan, bu kısıtlı yaşam alanlarına rağmen para biriktirmek için yatak kiralama yoluna gidiyordu. Öyle ki bazen sadece birkaç saatliğine bir apartman dairesinde yatak kiralayan insanlar grubu oluşmuştu. Viyana, konut konusunda Avrupa’nın en kötü durumdaki kentlerinden biriydi. Biraz da bu nedenle enfeksiyöz akciğer hastalığı tüberküloz, birçok ülkede “Viyana hastalığı” şeklinde adlandırılır olmuştu.
Viyana’da, belediye tarafından yapılıp ihtiyaç sahiplerine kiralanacak konutlar inşa edilmesi süreci, 1916’da başlatıldı ve temeli ilk atılan toplu konut Metzleinstalerhof adını taşıyordu. Ne var ki yapımı tamamlanıp hizmete sokulan ilk belediye toplu konutu, Schmelz oldu. Bu yüzden, Viyana’daki ilk belediye toplu konutunun, Schmelz mi, yoksa Metzleinstalerhof mu olduğu halen tartışılan bir konu.
Dünyanın “ilk sosyal demokrat metropolü”: Viyana
1919’daki eyalet/belediye seçimlerinde, Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin (Sozialdemokratische Arbeiter Partei – SDAP) adayı Jakob Reumann Viyana Belediye Başkanı seçildi. Dünyadaki “ilk sosyal demokratik metropol” oldu Viyana. Bu olay, Viyana’nın sonraki bütün tarihi boyunca “Kızıl Viyana” olarak anılmasının başlangıç noktasıdır. Sosyal demokratların yönetimindeki Viyana Belediyesi, 1920’li yılların başında toplu konut üretiminde “5 yıllık program”lar dönemi başlattı.
Toplu konutta bir “Viyana Ekolü” oluşmasını besleyen gelişmeler ard arda yaşandı. 1922’de “Kiracı Koruma Yasası” yürürlüğe girdi. 1923’te Belediye Başkanı olan Karl Seitz (SDAP) yürütülecek toplu konut projelerinin önünü açıcı, hızlandırıcı iki önemli finansal kaynak yaratma uygulaması başlattı: “Konut vergisi” ve “lüks vergisi”. Bu sayede, “Viyana Ekolü”nün kilometre taşları sayılan konutlar da bu dönemde inşa edildi. Reumannhof, Sandleiten, Rabenhof ve Karl-Marks-Hof. Özellikle de Sandleiten ve Karl-Marx-Hof, sembol toplu konutlar olarak kabul gören iki devasa siteydi.
Üçüncü büyük toplu konut sitesi: Karl-Marks-Hof
1920’li yılların ikinci yarısında, prestijli ve sembol bir proje daha gündeme alındı: Karl-Marx-Hof (Karl-Marx Toplu Konutları). Döbling Belediyesi’nde (19. Bölge’de) bu konutların temeli 1927’de atıldı. Büyüklük bakımından Viyana Belediye Konutları listesinde üçüncü sırada yer alır. Ama, toplu konutta “Kızıl Viyana’nın ikonu” olarak tanımlanır ve uluslararası ünlenme açısından birinci sıradadır. Yapı, o dönemin sosyal demokrasi hareketinin gücünün bir simgesi sayılır.
Mimar Otto Wagner’in öğrencilerinden mimar Karl Ehn tarafından hazırlanan ve uygulanan bir proje oldu. Ehn, aynı zamanda dönemin Viyana Kent Konseyi yöneticilerindendi. Sitenin dış kabuğunda, göze ilk çarpan özellik, sarı zemin-kırmızı figür karşıtlığıdır. Eşdeğer pencere modülleri, bir kilometre boyunca sürekli yinelenir. Hizmete 12 Ekim 1930 günü açılan toplu konut, toplam 16 adet kemerli kapıya/geçişe sahip. Yedi katlı tek bir bloktan oluşan konutun merkezinde büyükçe bir meydan var. Farklı uzunluk ve büyüklükte dört avlu barındırıyor.
Toplam 1.353 daireden oluşan bu kompleksin uzunluğu esas alındığında, dünyanın en uzun toplu konutu. Dört otobüs ve tramvay durağı (Heiligenstädter Straße, Grinzinger Straße, Boschstraße ve Geistingergasse) boyunca yer alan, 1.100 metre uzunluğa ve 150 bin metrekarelik bir alana sahip. Alanın, sadece yüzde 20’si inşaata kullanıldı, geri kalanı bahçe, yeşil alan ve oyun sahası olarak bırakıldı. Üç sokak da (Halteraugasse, Josef-Hindels-Gasse ve Felix-Braun-Gasse) konutu dikine keserek içinden geçer. Merkezinde ise, anti-faşist direnişin sembolü ‘12 Şubat Meydanı’ (12.Februar-Platz) yer alır.
Karl Marks Hof, toplam 1.268 daireyi kapsıyor. Yaklaşık 5.000 kişiyi barındırıyor. Tüm daireler, daha başından itibaren su tesisatı bulunan kendi tuvaletlerine ve mutfaklarına sahipti. Ama hizmete sunulduğu dönemde, dairelerde banyo yoktu henüz. Her birinde 20 küvet, 30 duş bulunan iki banyo inşaa edilmişti. Sakinlerinin, çamaşır yıkama olanağı da vardı. Her birinde 62 yıkama yeri bulunan, iki merkez çamaşırhane hizmetteydi. Ayrıca iki çocuk yuvası, bir gençlik yurdu, bir kütüphane, bir dişdoktoru muayenehanesi, bir genel sağlık kliniği, bir eczane, bir postane, kafeler ve 25 adet dükkân.
Emekçilerin yoksun olduğu üç konuda çözüm üreten bir konut
Konut konusunda, emekçi sınıfların 19. Yüzyıl boyunca da yoksun oldukları üç konuda çözüm üretiyordu Karl Marks Hof: Dairelerdeki bütün odaların güneş ışığı alması ve mutfak-WC gibi servis bölümlerini barındırması; banyo, çamaşırhane, atölye, çocuk yuvası, kütüphane gibi ortak hizmet alanlarını kapsaması; içinde barınmaktan, orada oturmaktan gurur duyulacak kişilikli bir adres sayılabiliyor olması.
Karl Marks Hof’un hizmete açılışından yaklaşık dört yıl sonra, Avusturya’da faşizm etkisini göstermeye başladı. Austro-faşistler saldırıya geçince, 12 Şubat 1934 günü Karl Marks Hof bir anti-faşist direniş mevzisine dönüştü. 13 Şubat günü saat 13:00 sularında, faşistler sitede bir yangın çıkardılar. Ardından, biteviye bir makineli tüfek ateşi altında tuttular. Bölge panzerlerle çevrildi. Direniş, 15 Şubat öğle vaktine kadar sürdü. Austro-faşistler, Karl Marks Hof’un yer aldığı semtte 19 direnişçiyi katlettiler. Karl Marks Hof’un adını, “Biedermann Hof” olarak değiştirdiler. Austro-faşist yönetimin direnişi bastırmakla görevlendirdiği Ulusal Muhafızlar’ın komutanının Karl Biedermann olması dolayısıyla. Ağustos 1935’ten sonra ise ‘Heiligenstädler Hof’ adını verdiler ve faşist bir karargâh olarak kullanmaya çalıştılar.
Karl Marks Hof eski ismine, ancak 1945 yılında, ‘yerli faşizm’den sonra, 1938’den beri ülkeyi işgal altında tutan Alman faşizminin de yenilgiye uğratıldığında yeniden kavuştu. Konutun kuzey caddesi olan Boschstrasse’de bir anıt yapıldı ve merkezdeki meydana 12 Şubat Meydanı adı verildi. Savaş yıllarında isabet eden bombalarla ağır hasara uğrayan konut, ancak 1980’lerde yenilenebildi.
Bu kompleksi, bir saraya benzetenler olduğu gibi, bir kaleyi andırdığını söyleyenler de var bugün. Oysa Karl-Marx-Hof’un mütevazi bir görkemi var. Görkemli, ama imparator sarayları ya da kiliseler gibi şaşaalı değil; görkemini, başka bir şeye öykünmeyişinden alır. Ne hayalî bir geçmişe, ne de hayalî bir geleceğe işaret eder. Bütün mütevaziliğine rağmen, onu (en azından emek cephesinden bireyler açısından), imparator sarayları ve kiliselerinden çok daha fazla Viyana’nın en dikkat çekici binası haline getiren de bu özelliğidir.
…………………………………………
Kaynaklar:
– www.geschichtewiki.wien.gv.at
– www.wienerwohnen.at
– www.huseyin-simsek.com