6 Temmuz’da Ekrem Karakaya’nın öldürüldüğünü okuduğumda kanım dondu. İki tarafı sıkıntılı bir durum var aslında derler ya tam öyle bir durum. Doktora mı acısam yoksa güvenlik görevlisi olarak eline silah veren otoriteye mi kızsam?
YAŞANAN TÜM BU SORUNLARIN İZLENEN POLİTİKALARLA İLGİLİ OLDUĞUNU DÜŞÜNMEMEK MÜMKÜN DEĞİL
Günümüzde acınası bir durumda olduğumuzu anlatmak için sizi biraz tarihin derinliklerine götürerek örnek vermek isterim. Eskiden Yunanlılar, hekimleri roma dünyasına köle olarak sattılar,ama kimse onlara köle olarak bakmıyordu.
Eski tıpta genel kurallar tedavi metotları bugün ki gibi yaygın ve standart olarak öğretilmediği için insanlar sağlığını sonsuz güvendiği hekimlere bırakırlardı. Mesela gut hastalığından insanlar ölüp kırılıyordu ya da yara berelerin tedavisi, yani her şeyin tedavisi tamamen hekimlerin inisiyatifine bırakırlardı ve hekimler kendi deneyim ve birikimleri ile insanlara yardımcı olurlardı. Eski toplumda köle bile olsalar ki köle olarak görülmüyorlardı. Romalılar tam tersine efendi olarak görüyor ve öyle davranıyordu.
ŞİMDİ ARADA O KADAR ZAMAN ARALIĞI OLAN BİR DÖNEMLE KIYASLIYORUM VE ANLAMAK ÇOK ZOR GELİYOR DOKTORLARA YAPILAN BU ZORBALIĞI.
Yine şöyle biraz bizim geçmişe gidelim. 1936’da Mustafa Kemal Atatürk rahatsızlandığında yabancı doktorlar getirtildi, Mustafa Kemal onlara tedavi olurken mutlaka ardından Türk hekimlerine de tedavi olmak istediğini söylerdi ve en son onların kontrolünden de geçerdi. Bu durum Mustafa Kemal’in bu konuya karşı ne kadar duyarlı olduğunu gösterir .
Çünkü Mustafa Kemal Atatürk ülkesinin hekimine güveniyordu ve o kadar değer veriyordu ki dışardan gelen doktorlara ezdirtmiyor, bunu da özellikle vurguluyordu. Yetiştirdiği doktoruna güvenmesi gerektiğini, onların ne kadar önemli olduğunu her fırsatta vurguluyordu. İşte bu bir politikadır. Doktora değer verme politikası.
Doktorlarımızın oldukça zor koşullarda emeğinin karşılığını ekonomik olarak da alamadan çalıştığını hepimizin çok iyi anlaması gerekiyor. Örneğin bir devlet hastanesinde bir doktor günde en az yüz hasta bakıyor. Gecesini gündüzüne katıp her koşulda hastalarına yardımcı olmaya çalışırken kendi hayatlarını hiçe saydıklarını acaba ne zaman anlayacağız.
Pandemi sürecini hatırlayın. Bir virüs çıktı ve resmen dünya çaresiz kaldı. Biz ne yaptık hemen doktorlara yaslandık ve yine onların çözümleri ile ayaktayız.
Eğer kendimize bir çeki düzen vermezsek bizi bekleyen çok korkunç bir gelecek olduğunu vurgulamak zorundayım.
Ve maalesef şunu da söylemek zorundayım izlenen yanlış politikalar sayesinde son yıllarda doktorlara çok ciddi bir saldırı var.
Bunu şiddetle kınıyorum. Oysa yapmamız gereken acilen TBMM’yi toplayıp bununla ilgili ciddi kararlar almak ve doktorlarımızı her anlamda güvence altına almaktır. Hatta gazetede Necati DOĞRU’ nun yazdığı gibi doktora saldıran, hastane kapısından içeri giremez şeklinde bir karar mutlaka çıkmalı.
İçim acıyarak günümüzde doktorlarımızın başka milletlere hizmet vermek için sıraya girdiklerini izliyorum.
Bu gerçeği kabul etmek zorundayız. Doktorlar böyle yapmakla en üst otoritelere aslında mesaj veriyorlar. Peki ne oldu da doktorlara verilen önemi bir kenara attık? Bunu ciddi olarak düşünmemiz lazım.
Ben size söyleyeyim: Çünkü onların ne kadar zor ve büyük bir hizmet yaptıklarını görüp değer bilmek yerine onların ne kadar para aldığını hesapladık. Onların ağır çalışma koşullarını düzelteceğimize onları halka hizmet edecekler ve gerekirse halkın ayağına gidecekler dedik. Onları değersizleştirecek şekilde konuştuk ve onları büyük tehlikelere attık.
Oysa doktorun olmadığı bir ülkede sağlık sistemi çöker. İnsanlığın en büyük mücadelelerini doktorlar verdi ve vermeye de devam ediyor. Yaşamımızı tekrar bize onlar veriyor. Oysa biz neyin peşindeyiz? Anlamak mümkün değil.
UMARIM EN KISA ZAMANDA HATAMIZI ANLAYIP DOKTORLARIMIZA GEREKLİ DEĞERİ VE DESTEĞİ VERİRİZ.