“Umudun, sevdanın, özgürlüğün bir başka adıdır yazmak… Yazdıkça özgürleşen kelimelerin sihirli yolculuğunda, rengarenk çakıl taşları eşlik etsin hayallerine…”
diye başlar ‘’Bir Çakıl Taşı’’ adlı şiir kitabımın arka sayfası. Özgürleşmektir yazmak. Evet gerçekten bazen yüreğiniz, bazen beyniniz öyle dolar ki kendiliğinden kalem başlar yazmaya ve o kalem tıpkı bir dostu cam kenarına oturmuş beklerken, izlediğiniz cama vuran yağmur damlaları kadar keyiflidir.
Bana göre sevdanın özgürlüğün başka bir adıdır yazmak. Çünkü yazarken kimse size dokunamaz. Kalem sürükler götürür sizi. Nereye gitmek isterseniz.
Geçenlerde dostlarımla buluştum. “Kalemin Gücü Platformu” uzun bir aradan sonra bir kahvaltıda bir araya geldik. Kalemin gücü platformu Türkiye’nin birçok yerinde yazarın bir araya gelerek oluşturdukları bir Whatsapp grubu. Bu grupta birbirinden değerli şair, yazar ve tiyatrocu arkadaş var.
Hepsi birbirinden değerli bu aydınların tek derdi var. Yazabilmek ve halka ulaşabilmek… İnsanlarımızı her alanda aydınlatabilmek…
Bende bu grubun bir üyesi olmaktan onur duymaktayım. O kadar mutlu oldum ki bunu yazmalıydım. Kahvaltı bitti ve güzel dostlarımdan ayrılma vakti geldi. Vedalaştık, ben de çocuklarımla buluşmak için Kadıköy’e doğru yol aldım.
Dedim ya, yazmak sevdanın, özgürlüğün bir başka adıdır diye. Kadıköy’de çocuklarımı beklerken sahile oturdum. Dalıp gittim çok uzak yerlere ve kaleme sarıldım yine. Çünkü kalemim benim özgürlüğüm ve sevda ile olan bağımdır:
Özlem yüklü
Beyaz gemim benim
Uğradığın her limana
Bir avuç özlem bırak
Bırak ki
Şu sevgi dolu yüreğim
Şu aşka gebe yüreğim
Uğradığın her limana
Sevdiğini, özlediğini
Anlatsın diye…
O BEKLEYİŞTE YÜREĞİMDEN DÖKÜLEN DİZLER
Hayat kimine göre bazen yazmak, bazen yaşamak, bazen gezmek, bazen de kim bilir belki sadece zaman harcamak… Evet aynen böyle …
Yazmak özellikle de şiir yazmak veya roman yazmak veya çocuk edebiyatı alanında yazmak hepsi inanın çok farklı keyif veriyor ve heyecanlandırıyor beni.
Örneğin “HAYAELLERİM BALONLARDA SAKLI 1” yazdığım çocuk kitabımı yazarken uzayın boşluğunda maceradan maceraya koşarken, yaşadığım heyecanı anlatamam. Çocuklara nasıl eleştirel düşünme becerisi kazandırabilirim, neler daha ekleyebilirim derken gördüm ki kitabımın baş kahramanın dili ile konuşuyorum, onun gibi düşünüyorum…
Hayat bize sunulan bir armağandır. Çünkü hayat aslında Behramoğlu’nun dediği gibi “insana sunulmuş bir armağandır”. Bu armağanı nasıl değerlendireceği insanın elinde. Aynı ŞİİRİ şöyle devam eder;
“Uzak ülkeler çekmeli seni/ tanımadığın insanlar /Bütün kitapları okumak/ Bütün yaşamları tanımak arzusu ile dolmalısın /Ama değiştirmemelisin hiçbir şeyle/Bir bardak su içmenin mutluluğunu.”
Ne güzel demiş Ataol BEHRAMOĞLU. Yani yaşamın tadına varmalısın, içten yaşamalısın, içten sıcak ve doğal… Doğru. Başka türlü o yaşamı hissedemezsin çünkü yama gibidir doğal ve içten olmayan yaşamlar.
Ve elbette ki yaşam denilince, yaşama dair çok şiir yazmış Nazım HİKMET ile bitirmeliyim bu yazıyı:
YAŞAMAK BİR AĞAÇ GİBİ TEK VE HÜR
VE BİR ORMAN GİBİ KARDEŞÇESİNE
Nazım HİKMET