“Yeryüzünde özenli, dikkatli ve nazikçe yaşamak belki de hiç olmadığı kadar önem taşıyor. Bu yüzden milyonlarca canlı türünün paylaştığı dünyada karşıtlıklardan ve hiyerarşiden beslenmeyen ilişki yapılarının peşine düşmeliyiz…” diyen iki düşbaz Burcu Çimen ve Didem Yazıcı, Yapı Kredi’nin 80’inci yılı etkinlikleri kapsamında, ekolojiye dayanan yapıtlarıyla on bir güncel sanatçıyı “Yeryüzü Halleri” sergisinde buluşturmuş. İyi de etmişler, emeklerine teşekkürler.
“Yeryüzü Halleri”, bir şairin, Birhan Keskin’in kitabı, sergiye ad olunca, insanın ufkunu da açıyor. Daha dün, Antalya’da, Büyüknohutçu’lar bugün Hopa’da yaşam alanındaki ağaçları koruduğu için Reşit Kibar öldürüldü, Kazdağları başta olmak üzere ülkenin birçok alanına (neredeyse tarım arazisi kalmayacak kadar hem de) maden işletme ruhsatı verildi. Yine Soma’dan başlayarak Ermenek, Amasra ve İliç’te maden cinayetleri işlendi, yüzlerce işçi öldü. Yani, ekoloji sadece sanatın ve sanatçının değil, hepimizin sorunu. Kentlerin kalabalığı, insan kalabalığından önce beton kalabalığı, ısı adası oluşumu nedeniyle yaşanmaz oluşu başta, hepimizin içinde yaşadığı sorunlar yumağıyla karşı karşıyayız.
Sahiplenmek, benimsemek, gerek…
Sıra bize gelmeden ayağa kalkmamız, gerek küresel ısınmaya karşı durmamız gerekse çevre korumacılığa soyunmamız gerekiyor. Rozelin Akgün, Judy Chicago, Berna Dolmacı, Sibel Horada, Ekin Kano, Begüm Mütevellioğlu, Cengiz Tekin, Buşra Tunç, Gözde Mimiko Türkkan, Murat Yıldız ve Müge Yılmaz’a araştırma ve süreç temelli yapıtlarla birlikte biçimsel estetiği de önceleyen resim, performans, fotoğraf, vitray, heykel ve yerleştirme ısmarlamış Burcu Çimen ve Didem Yazıcı.
Yaşamsal olan ve çözümünün geleceği de belirleyecek olmasından yola çıkarak geniş kitlelerin benimsemesi gerektiğine inandığımız ekolojiyi işaret eden sergideki yapıtlar, izleyiciyi kendi yaşamıyla, kendi dünyasıyla yüzleşmeye çağırıyor.
Hepimiz birbirimize bağlıyız
On bir ayrı disiplinden on bir ayrı bakışla yaşamı, yaşamın çıkmazlarını, umutsuzluğu, sorunları gözler önüne seren “Yeryüzü Halleri”, bir bakıma hepimiz için birer gözdağı. Yapmazsak, el vermezsek, yardımlaşmazsak bu dünyayı daha da bozacağız ve iyiden iyiye yaşanmaz olmasını hızlandıracağız.
On bir sanatçı, kendilerince (birçoğu aslında, epey önce projelendirdiği, böylesi bir olanak çıkınca hızlandırarak yetiştirdiği) bir soruna değiniyor. Biri beton grisi olan kentlerde yaşayanların özlemini aktarırken, biri sanayinin kendine özgü işleyişinde sesten kokuya, atıklardan kullanılan malzemeye kadar insanların beynini nasıl oyduğunu anlatırken, biri de annesinden, teyzesinden gelen geleneksel mutfak işlerini doğadaki otlar ve atıklarla (meyve kabukları, çay poşetleri, sebze yaprakları vb.) malzemelerle yeniliyor. Bir diğeri neolitik dönemden günümüze gelen kültürel birikimi “kendine ait bir oda”da izleyiciye sunuyor, kitaplar eşliğinde. Her dilde, her yaşa, her alana ait kitaplar var ve her birinin ayracı bitki. Bir diğeri de, kadınlara tanınmayan olanakların erkekler tarafından hoyratça kullanımına itirazla renkler ve dumanla erkek egemen dilini değiştiriyor. Bir başkası da, Paris Olimpiyatları öncesinde Seine Nehrinin temizlenmesi çalışmalarının sadece göstermelik olarak şıpınişi tamamlanırken, sudan çıkarılan atıkların önemine dikkat çekiyor. Öbürü, atık kâğıtları, yine atıklardan elde ettiği renklerle boyayıp resmediyor, coşkun akan dağ suları gibi doyuruyor gözümüzü. Köpükleri biliyorsunuz, hani katı atık toplayıcılarının bile dönüp bakmadığı (çünkü dönüştürülemiyor, buna da bağlı olarak doğamız ve geleceğimiz için çok, çoktan da çok tehlikeli) denizden çıkardığı köpükleri değerlendiriyor: Aman dikkat! Yaşam elimizden kayıp gidiyor, su gibi… Bir başkası, doğum ile ölüm arasındaki görece yaşamı mikroorganizmalarla donduruyor(!). Vitray da var yapıtların arasında; doğal olanın gücünü yansıtan. Kâğıt, en kolay işlenen malzeme; sanatçılar da düş(ünce) güçlerine daha bir uygun bu malzemeyi daha çok kullanıyor: kesip yapıştırıyor, boyuyor, heykeller yapıyor…
Bu dünya, bu yaşam bizim!
Gezegenimizin sınırlı olan kaynaklarını daha da azaltmamak ve bizden sonrakilere yaşanabilir bir dünya bırakmak için hepimizin elini taşın altına koyması gerekir. Birileri, zeytin ağaçlarını kesilmemesi için canı pahasına korurken, birileri HES adlı yaşamı tüketen santrallerin yapılmaması için canını veriyor. Sizler de, geleceğinizi önemsediğinizi en azından kendinize göstermek için “Yeryüzü Halleri” sergisine düşürün yolunuzu.
Yeryüzü Halleri, multidisipliner sergi
Rozelin Akgün, Judy Chicago, Berna Dolmacı, Sibel Horada, Ekin Kano, Begüm Mütevellioğlu, Cengiz Tekin, Buşra Tunç, Gözde Mimiko Türkkan, Murat Yıldız Müge Yılmaz
Küratörler: Burcu Çimen, Didem Yazıcı
Yapı Kredi Kültür Sanat Galerileri (6 Eylül 2024 – 30 Mart 2025)