Duygu Fırat Tellioğlu
Bu bir kitap tanıtım yazısı değil, bir kitap eleştirisi yazısı da değil. Bu yazı, benim bir kitap ile yollarımın ve hikayemin kesişme yazısıdır. Yazarın kendisi amcam, ana karakter de büyük dedem olur.
Öncelikle kitap yazarı ile bir anımı anlatarak başlamak isterim. Ortaokuldayım, amcam heyecanlı bir şekilde yanıma geldi ve “gel otur sana son şiirimi okuyayım” dedi. Çok küçük yaşlardan beri onun, yazdığı bir şeyi okuması beni hiç bilmediğim bir dünyaya götürür, hiç bilmediğim bir şehri görmüş gibi ya da hiç bilmediğim bir meyveyi yemiş gibi hissettirirdi kendimi. Yanından her kalkışımda dimağım daha zengin, ben ise daha mahur olurdum. Hal böyleyken ben de aynı heyecanla yanına gittim ve amcam başladı.
“Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum”
“Nasıl?” dedi.
“Bu mükemmel olmuş çok etkileyici, böyle bir şeyi sadece kendine saklayamazsın” dedim.
Söylediklerime çok keyiflendi. Gelip gidip şiirin diğer kıtasını da yazdığını söyleyerek aynı heyecanla oturtup okudu bana. Her seferinde büyülendim, ama amcamın bu kadar keyifli olması beni işkillendirmişti. Her okuyuşunda eşiyle göz göze gelip gülmemeye çalışıyordu. Sonra dönüp bana her zamanki heyecanlı sesiyle dedi ki, “yahu kuzucuğum sabahtandır sana Atilla İlhan’ın şiirini okuyorum, sen bunu nasıl bilemezsin?” Hem gülüp hem de utanmıştım. Büyük bir yazar herhâlde dedim kendi kendime. Amcam beni Atilla İlhan ile böyle tanıştırmıştı. O zamanlardan hem şairlere hem şiirlere merakım başladı.
Belirtiğim gibi onun yazdığı herhangi bir şeyi okumak büyük bir zevkti benim için. Çok uzun zamandır yazılarını yayımlaması gerektiğini düşünüyordum ve en sonunda ilk kitabı olan “Zeynel” okuyucuyla ve de en büyük hayranlarından biri olan benimle buluştu. İtiraf etmeliyim ki kitabın kapak resmi kendisi kadar iddialı. İlk satırı okumaya başladığımda çok uzun zamandır görmediğim çok değerli bir dostu görmüş gibi sevindim ve kitabın sonuna kadar sindirerek, yer yer yavaşlayarak okudum. Özellikle kitap kahramanının yaşadığı topraklara varmayı bekledim bazı bölümleri okumak için. Şikalya`nın evini sordum. Gortegul`a gidip, bir de Zeynel`in gözüyle bakmaya çalıştım. Aynı hazzı “Böyle Buyurdu Zerdüşt” kitabında Viyana sokaklarını anlattığı yerlerde, özellikle kitapta tasvir ettiği hastanenin önünden tesadüfen kitabi okurken otobüs ile geçiyor olmam ve kafamı kaldırdığımda “aa bu hastane diye otobüsün içinde kendime hakim olamadan sevinçle bağırmam” ve Zweig “Olağanüstü Bir Gece” kitabındaki yine Viyana sokaklarında -Prater bölgesinde yaşamıştım- Zweig sadece yazdıklarını okutarak benim zaten bildiğim sokakları farklı kıvrımları ve kokularıyla tekrar yürütmüştü. Artık bu yerlere sadece kendi gözümle bakamıyordum. Gerçi Yaşar Kemal`in “İnce Memed” inde geçen yerlere hiç gitmeden de aynı şeyi hissedebildiğimi düşünüyorum. Nerede bir Çukurovalı görsem artık hemşeri olmuştuk.
Kapak resminden Zeynel’in benimle gezerken ne kadar yıprandığını görebilirsiniz zaten.
Zeynel`in hikayelerini çok küçük yaştan beri dinlerdim. Bana hep Yunan Mitolojisindeki yarı Tanrı yarı insan hikayelerini andırırdı. Köyde her yaşlı kendi yorumlarını da katarak değişik versiyonlarıyla, olaylardaki farklı anlara vurgu yaparak anlatırdı. Dolayısıyla Zeynel dede en küçük yaşlarımdan beri benimleydi. Onu Mehmet Ali Fırat’ın gözünden ve betimlemeleriyle yeniden tanımak benim için çok büyük bir zevkti. Yazarın kendisini her fırsatta arama şansına sahip olmak anlattığı hikâyenin bilinmeyen veya daha uzun versiyonlarını anlatacak insanlar bulmak beni zaman zaman kitabın içindeymişim gibi hissettirdi. Bence iyi bir yan figürandım. Kitapta bulabildiğim tek kusur Zeynel’in bulunduğu zamanı ve yaşını betimlemelerden tahmin etmek zorunda kalışımın zaman zaman beni şaşırttığı ve yorduğu olacaktır.
Edebiyat dünyasının Zeynel’i bağrına bastığını farklı kaynaklardan duyma fırsatım oldu. Okumak isteyenleri yormamak adına bu yazıyı kısa keseceğim. Yazarın yeni kitabının yolda olduğunu söyleme cüretini kendimde bulduğumu söylemeliyim. Keyifli okumalar.
Ne güzel anlatmış Duygu, yazar ve şair olan amcasının bir şairi yeğenine tanıtmasını. İncelikli ve dikkat çekici bir yaklaşım…Yazılarını okumaktan aldığım keyfi, amcanın kitabından da alacağıma eminim. Teşekkürler🙏
Ah Belma ablacım, mutlu ettin beni, teşekkür ederim güzel yorumun için. Öpüldünüz.