Naim Kandemir
“Bir rüzgâra kapılıp gençliğinde solculuğa bulaşmış bir rantçının gölgesinde kalanlar bilmiyorlar mı geçmişlerini bu ilkesize ciro ettiklerini?”
Bilinir, araştırmaların da konusudur: bir insan nasıl oluşur? Karakteri, zihni, ahlakı, vicdanı? Bizim kuşağın taşrada yaşamış olanlarının karakterlerinin, kimliklerinin oluşumunda; aile, çevre, mahalle ve yaşadıkları hep birlikte etki edip, her birimize şekil vermiştir.
Yalnız, benim bildiğim bir diğer gerçeklik de içinde yaşadığımız şehir, ilçe ve buralarda girip çıktığımız mekânlar da bizim bu oluşumumuza, şekil almamıza aynı biçimde etkide ortaktır.
Hele hele çocukluğumuzun, gençliğimizin geçtiği yerler biz farkında olsak da, olmasak da zihnimizin demirbaşlarıdır. Hayat içinde imkânlarımızın genişlemesi ve kültürümüzün zenginleşmesi sonucunda sevdiğimiz şehirler, yerler de zenginleşir.
Ancak, ille de çocukluğumuzu yaşadığımız yer çoğumuzun zihninin bir köşesine mitili atmıştır. Orada yaşadığımız güzel günler de, zor günler de zihnimizin en mutena yerindedir. Bu da o yerin hakkıdır. Niye? Hatırlayalım; orası bizim çocukluğumuzdur, gençliğimizdir ve dolayısıyla anayurdumuzdur.
***
Şimdi anlatacaklarım bir taşra şehriyle ilgili. Birçoğunun çocukluğunun ve gençliğinin anayurdu olan bir şehirde eskiden her partinin gülü olmuş bir belediye başkanı vardı. Bir baktım ki, 40 yıl sonra o zatın ruhu aynı şehre dönmüş! Bu dönemde her partinin gülü olmaya namzet politikacı, sanki 40 yıl öncesinden el almış gibi ben bir küçük cezveyim, diyerek parti parti gezer olmuş. Masalarda âdettendir ya buraya nasıl düştün? sorusunu; gün gelir, devran döner çıkıp birileri sorar siyasi konsomatrise.
Bu tiplerin ortak karakteri; bu zatlar siyasetler üstüdür, her parti onun dergâhı olabilir, yeter ki kendisine bir faydanın kokusunu alsın! Her parti ve partili onun velinimetidir.
İşin bu kısmı elbette mide bulandırıcıdır. Denebilir ki; toplumca 20 yıldır alıştı gözlerimiz, kulaklarımız bu tür çürümelere. Yani toplumdaki çürüme sadece muhafazakâr kesime şamil değil, sol cenahtan da böyle yetenekli sol eskileri çıkıyor. Yine kimisi de diyebilir ki; her kesimde çürük yumurta çıkar ve onların yeri tarihin çöplüğüdür. Evet öyledir de bu tür namı ve çürümesinin kokusu kentin sınırlarını aşmış, yürüyen ölü haline gelmiş bir zatı nasıl olur da o kentin hele hele demokratları-devrimcileri görmez, duymaz? Zübüğün solcusu, sağcısı olmaz; zübük zübüktür!
***
12 Eylül faşist darbesi sadece birçok devrimciyi öldürmedi bu ülkede. Eski tabirimizle, birçok kurtarılmış bölge, dediğimiz şehirleri, ilçeleri de öldürdü ve üzerlerinde tepiniliyor 40 yıldır. Bu tepinenlerle halaya durmak nasıl oluyor? Onlar, eskiden çatışa çatışa yazı yazdıkları şehrin duvarlarına nasıl bakıyorlar? Hele hele aynı oluşumlarda birlikte nasıl üye olabiliyorlar?
Hadi devlettir öldürür devrimcileri, tepinir eski kurtarılmış bölgelerin üzerinde. Diğerlerine ne oluyor? Koca şehirde adam mı kalmamış ki bir zavallı cüdama gılı gılı yapmak nasıl bir şey?
Talihin elinde oyuncak olmak, şarkı olarak güzel de bir kentin bir kifayetsizin eline düşmüş olması ve eski kulağı kesiklerin de bunu görüp de görmezlikten gelmesi berbat bir durum.
Bu şehirde bu zatın yediği herzeleri sağır sultanın duyup da güya bağlı olduğu parti yetkililerinin duymaması mümkün mü? Yoksa, bu ilkesizi parti adına aday göstermek için komisyoncubaşıları mı var ki de genel merkez bihabermiş gibi davranıyor bu rezilliğe?
Bir rüzgâra kapılıp gençliğinde solculuğa bulaşmış bir rantçının gölgesinde kalanlar bilmiyorlar mı geçmişlerini bu ilkesize ciro ettiklerini? Değer mi?
13 Mart 2023
Ankara