12 Mart 1995’de Alevi vatandaşların uğrak yerlerinden dört kahvehanenin kurşunlanmasıyla başlayan ve neticede 23 kişinin hayatını kaybetmesi, 653 kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan Gezi Mahallesi Olayları’nın üzerinden 26 yıl geçti. Olayla ilgili davada, tüm sorumlular adalet önüne çıkarılmadan dava zaman aşımına uğradı.
Olayların başladığı günden itibaren davanın avukatlığını yapan Remzi Kazmaz iki yıl önce davada yol almanın imkansız hale gelmesi üzerine, cübbesini çıkarıp bir mektup eşliğinde meclise göndermişti. Talebi netti: “Bütün faili meçhul cinayet ve katliamların faillerinin bulunması, yargılanması ve suçluların cezalandırılması gerekir. Bu nedenle ülkemizde hakikatleri araştıran TBMM bünyesinde bir inceleme komisyonu tez elden kurulmalıdır”.
Bugüne kadar 50’ye yakın ülkede değişik adlarda böylesi komisyonların kurulduğunu hatırlatan Kazmaz’ın Gazi davasına ilişkin komisyon kurulması talebine meclisten cevap gelmedi. Kazmaz’ın bu sessizliğe dair yorumu şöyle: “Tıpkı Gazi Davası gibi mektubumuz ve cübbemiz de faili meçhul oldu”.
Kazmaz siyasilere çağrısını yineledi
Her kurumun üç maymunu oynadığına dikkat çeken Kazmaz çağrısını yineledi: “Önümüzdeki tarihlerde hukuk fakültelerinde ders olarak anlatılacak bu hukuka aykırı durumları bugüne kadar ortaya çıkaramadık. Bu dava ancak, TBMM’de kurulacak hakikatleri araştırma, yüzleşme adı ne olursa olsun bir komisyona havale edilmeli ve siyasiler bu konuda cesur, yürekli ve adaletli olmalı”.
Ne olmuştu?
12 Mart 1995 günü akşam saatlerinde İstanbul’da Alevi vatandaşların çoğunluğu oluşturduğu Gazi Mahallesi’ndeki dört kahvehane ve bir pastane, aynı anda kimliği belirsiz kişiler tarafından bir taksiden otomatik silahlarla açılan ateşle tarandı. Saldırılar sonucu Halil Kaya adlı bir vatandaş hayatını kaybederken, beşi ağır yirmi beş kişi yaralandı. Saldırganların olay yerinden uzaklaştıktan sonra gasp ettikleri taksinin şoförünü öldürdükleri ve taksiyi ateşe vererek kaçtıkları ortaya çıktı. Olayların ardından çok sayıda Alevi vatandaş, Gazi Mahallesi’nde toplandı, emniyet kuvvetlerinin olaya geç müdahale ettikleri düşüncesiyle karakola doğru yürüyüşe geçti. Ardından polis halkın üzerine ateş açtı. Açılan ateş sonucu Mehmet Gündüz adlı bir vatandaş yaşamını yitirdi, çok sayıda kişi de yaralandı.
İzleyen olaylar nasıl gelişti?
13 Mart günü olayı protesto etmek için İstanbul’un dört bir yanından gelen yaklaşık 15 bin kişi polis karakoluna tekrar yürüyüşe geçti, çevik kuvvet ve özel timlerle desteklenen polislere tekrar ateş açılınca çatışma başladı. Çatışmalar sonunda on beş kişi hayatını kaybederken, aralarında gazetecilerin de bulunduğu birçok kişi yaralandı. Aynı gün İstanbul valiliği Gazi Mahallesi ile iki mahallede (Zübeyde Hanım ile Esentepe) daha sokağa çıkma yasağı ilan etti. Gazi Mahallesi’ne giriş ve çıkışlar polis kontrolüne alındı. 14 Mart günü Cemevi önünde toplanan kitlenin kendi arasından çıkardığı komite 4 maddelik bir istek listesi hazırladı ve istekleri yerine getirilmezse protestoların devam edeceğini belirtti. Yapılması istenen 4 madde: 1)Cenazelerin verilmesi. 2)Sokağa çıkma yasağının iptal edilmesi. 3)Gözaltındakilerin geri verilmesi. 4)Asker ve polisin bölgeden çekilmesi. şeklindeydi. Ancak bu istekler reddedildi ve aynı gün içinde 15 kişi yaşamını yitirdi. 14 Mart günü, Gazi Mahallesi’nde konan sokağa çıkma yasağına rağmen olayların bir türlü yatıştırılamaması üzerine bölgeye askeri birlikler sevk edildi. Yine aynı gün Gazi Mahallesi’nde çıkan olaylar nedeniyle Ankara Kızılay Meydanı’nda çıkan olaylarda otuz altı kişi yaralandı. 15 Mart’ta olaylar Ümraniye’ye sıçradı. Ümraniye’de 4 kişi yaşamını yitirdi. Mustafa Kemal Mahallesi’nde çıkan olaylarda beş kişinin ölmesi ve yirmiden fazla kişinin yaralanması üzerine bu bölgede de sokağa çıkma yasağı ilan edildi. 16 Mart’ta dönemin İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu olayların yatıştırıldığını söyleyerek bölgedeki sokağa çıkma yasağının kaldırıldığını açıkladı. Ancak 40’a yakın ölü ve yüzlerce yaralı vardı.
Dönemin İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu’nun, Emniyet Amiri Necdet Menzir’in, Mehmet Ağar’ın ve İçişleri Bakanı Nahit Menteşe’nin istifaları istendi. Ancak istifa yerine Kozakçıoğlu ve Menzir, bir sonraki dönemde DYP’den milletvekili oldu.