Naim Kandemir
Geçmiş kelimesi bizim kuşaklar için sıradan bir kelime değil. Bazen de düşünürüm bu geçmişin çektiği nedir diye! Kimisi geçmişinden öcü gibi kaçar, kimisi geçmişinden yağ çıkarmaya çalışır ha bire.
‘74 ve sonrasında başlayan bir hikâyenin sürdürücüsü bir kuşak bizimkisi. Kuşakların ses tonlarının da farklı olduğuna inanırım hep. Geçmiş, sadece geçmişte yaşadıklarımız değildir. Geçmişimizdeki hayallerimiz de geçmişimizin birer parçasıdır.
Geçmişe ait bazı nesneler tozları alınarak evlerimizdeki yerlerinde muhafaza edilebilir. Örneğin bir fotoğraf, bir plak gibi. Hatta tozu alınarak eski bir güneş gözlüğüyle güneşe bakabiliriz. Ama geçmişi, tozunu alarak bugün tekrar yaşamak mümkün değil. Geçmiş, yaşandığı zamanla, o zamandaki ilişkilerle gerçekleştirilmiştir. Geçmişi ne yapsak şimdi kılamayız. Sadece, yaşadığımız geçmişten bizde kalan hatıralardan ve derslerden söz edebiliriz. Geçmişten ellerimizde kalan bunlardır. Bunlar da insan hayatında az şeyler değildir.
Zamansal olarak bizim kuşağa dahil olanlardan bazıları anılarından korkup, geçmişi unutma ayinlerinin müdavimi oldular. Onlar unutmaya, silmeye çalıştılar; unutmak da emek ister ama hatıra bu laf dinler mi? Gece rüyasına girer, haberlerde, sokakta veya bir şarkıda çıkar karşısına. Hatırlamanın ve hatırlatmanın zaman aşımı olmaz.
Egemenlerin kıyameti olmak için çıktığımız yolun sonunda kendi kıyametimizi yaşadığımız doğrudur. Ancak, bir kısmımız yenilgiye hayatını eşitlemedi.
Yaşanan bütün yıllar bir insan için iyi olabilir mi? Mesela 12 Mart, 12 Eylül ve arkadaşlarımızın öldürüldükleri günler… Yaşadığımız her güne şükreden bir kuşak olmadık.
Yenilgiden sonra üzerimizde bir devrim mahmurluğu olduğu da doğrudur. Bu mahmurluğumuz 1980’den beri çok uzun sürmedi mi? Gelip bizi öperek uyandıracak bir prens de olmayacak oysaki.
Bizim kuşağın çocuklarının birçoğu ömürlerinin 74-80 yılları arasında en mutlu günlerini yaşadılar. 12 Eylül yenilgisinden sonra 78’lilerin çoğunun ağız tadıyla mutlu olduklarını söyleyebilmem zor. Tarih ve toplumlar açısından on yıllar çok önemli olmayabilir ama insan ömründe bu mutsuz yıllar, yaşanan hayatın önemli işgalcileridir.
Bizlerin artık bugün geçmiş stoğu gelecek stoğundan çok. Yıllar uzun olsa da bizdeki sosyalist hareketin kazanımları boy değil ama bir cep aynasına sığar. Bu da acıyan yanlarımızdan biri.
Geçmişi çağıramayız, geçmişi tekrar yaşayamayız ama geçmişteki mutluluğumuza neden olan yaptıklarımızı yapmaya çalışan gençlere omuz verebiliriz. Gençliğimizdeki geçmişimizin debisini yakalamayı kim istemez?
Ortak bir geçmişi paylaşan 78 Kuşağı’nın çocukları birbirinden zaman içinde uzaklaştıklarında, ayrıldıklarında o ortak geçmişten bahsetmek ne kadar doğru olacaktır?
Geçmişte mıknatıs özelliği vardır ama bundan dolayı geçmişi suçlamak adil değil. Bunu bilip insanın ona göre geçmişle ilişkisini ayarlaması gerekir. Herkesin geçmiş dozu farklıdır. Kimisine günde üç kez tok karnına iyi gelirken, kimisine fazla gelebilir.
Kimimiz geçmişini unutturmaya çalışanlarla savaşarak, bugüne mücadelesi sonucunda ulaşmayı başarır. Geçmişe ve unutturma ejderhasına teslim olmaz, dönüşü muhteşem olur! Zihni, dili, heybesi dopdolu gelir zamanımıza.
Bugün yaptıklarımızla geleceğimizi kurmaya çalışırken, aynı zamanda yarınki geçmişimizi de yaratıyoruz farkında olmasak da. Böylece, geçmiş ve geleceğimiz kendi ellerimizde.
Bazılarının geçmiş yakalarını bırakmazken, bazıları da geçmişin yakasını bırakmıyor. İkisi, de dertli bir hal.
Bizim kuşağın çocukları şöyle bir çevrelerine bakınca görürler, ne çoktur onlar. İsteyen geçmiş hekimi, isteyen geçmiş ceo’su, isteyen geçmiş dengbeji veya geçmiş çerçisi desin kendisine; hepsinin içine düştükleri illet aynıdır: Geçmiş kumkuması.
Bu geçmiş kompedanlarının bilmediği; her geçmişten ekmek çıkmayacağı!
Ayrıca zaman vites değil ki, geri alsak da geçmişteki yıllarımız geri gelse!
Bu geçmişçilerin aslında satır aralarında söyledikleri:
-Bizde gelecek yok, sizlere geçmiş verelim abiler’dir.
İşin acı tarafı ise; geçmişten ders çıkarmayanlar, geçmişe baktıklarında geleceklerini görürler!
78’lilerin geçmişi yurtlarıydı ve onlar kırk yıldır gurbetteler.
Şimdi soralım kendimize:
-Geçmiş neyimiz olur?
19. 07. 2022
Ankara