Şenel Gülbudak, 1900’lü yılların başlarında Osmanlı topraklarına göz dikmiş olan İngiltere‘nin, yetiştirdiği provokatör ve casusları Müslüman kimliği ile Osmanlı İmparatorluğu’na nasıl sızdırdığını ve bu topraklarda nasıl kullandığını ‘Müslüman Mahallesinde Salyangoz Satmak’ kitabında anlattı, İstanbul Sarıyer’de buluştuk, söyleştik saatlerce…
Yapımcı, Yönetmen, Şair ve Yazar Şenel Gülbudak’a sorular sorduk, ondan dinleyelim.
Fatsa Yalıköy ilkokulundan İstanbul’a uzanan bir hayat yolculuğunda ışık asistanı olarak başladığın sinemayı tanımak, yapımcılık ve yönetmenliğe giden yol nasıl başladı? Şenel Gülbudak’ı bize anlatır mısınız?
Haber değeri taşıyan sorularınızın yanıtlarını öncelikle okuyucularınıza teşekkür ederek başlıyayım. Fatsa ilçesi Tepecik köyünde doğmuşum. Köy enstitüsünden eğitim almış çiftçi bir ailenin çocuğuyum. Toprak ananın kucağında yatan annem Safiye ve babam Tahsin. Işıklar içinde uyusunlar, saygı ile anıyorum. İyi ki onların çocuğu olarak doğdum ve beni nasıl yetiştirdilerse bende çocuklarımı öyle yetiştirdim. Şirin bir belde olan Yalıköy’de ilkokula başladım. Sinemayla ilk tanışmam yedi yaşımda oldu. Okulumuzda gösterilen “Kurtuluş Savaşı” filmi beni çok etkilemişti.
Aykırı bir çocuktum, amcam çocuklarına ders çalıştırırken okuma ve yazmayı dikkat ederek 4-5 yaşlarımda kendi başıma öğrenmiştim, babam daha iyi şartlarda eğitim almam için ikinci sınıfa geçtiğimde İstanbul’a taşınmaya karar verdi. Bir arkadaşına telgraf çekip kiralık ev bulmasını istedi ve bir hafta sonra da taşındık. Komşuluk ilişkilerinin iyi olduğu bir yerde büyüdüm.
Pratisyen kimyager olarak Pleksiglas üretiminde kullanılan sıvı kimyasal maddelerin karışımlarını hazırlayarak ev ekonomisini katkı sağlarken, hayata bakış açımızı belirlemek için de çeşitli kitaplar alıp okurdum.
On yaşlarımda şiir, hikâye yazmak, fotoğraf çekmek gibi sevdayla tanıştım ve o aşk hiç bitmedi. Yaradılışı ve dinleri sorguladım, kötü olanların insanlar olduğuna karar verdim. İlk fotoğraf makinamı kendi kazandığım parayla almak için yaptığım ayakkabı boya sandığı ile kazanıp aldım. Babam boya sandığını duyunca fırçayı bastı, “fotoğrafa meraklıysan söylesen daha iyisini alırdım” diye fırçaladı. Alacağını biliyordum fakat hayalimde kazandığım parayla almak vardı. Hiç sokak çocuğu olamadım, zaman buldukça kitap okurdum, sinemaya giderdim. Üç ayrı spor dalıyla ilgilendim. Akıllı mıyım bilmiyorum, hedeflerim vardı, zeki olduğumu düşünüyorum çünkü zekâ bir matematik işi ve hayatınıza yön verir. Babam, ben on üç yaşında iken üyesi olduğu DİSK’in kurucu Başkanı Rıza Kuas amcayla tanıştırdı. O yaşlarda Rıza amca ve babamla yan yana yürüyüşlere katılmaya başlamıştım.
İlk olarak ışık asistanı olarak yer aldığınız film, Bilge Olgaç’ın 1973 yapımı Şöhret Budalası idi sanırım, bu günlerden hatıralarınızdan kalan şeyleri sorsak…
Bilge Olgaç ablayla tanışmamın altında yatan asıl şey, fotoğraf çekerken nasıl ışık yapılıyor olmasıydı, daha iyi fotoğraflar çekmek için okuduğum kitaplarda en önemli etkenin ışık olduğunu öğrendim. Bir ışık firmasında asistan olarak işe başladım. İlk setim Bilge Olgaç’ın yönetmenliğini yaptığı, Sevda Ferdağ ve Mehmet Keskinoğlu’nun baş rollerini oynadığı “Şöhret Budalası” sinema filmi. Bilge abla “kırmızı yanaklı çocuk gel bakalım bu sahneyi sen oynayacaksın” dedi, nasıl bir oyunculuk istediğini söyleyip prova yaparak bana sinemaya aşıladı. Daha sonraları birlikte çok reklam filmi çektik Bilge ablayla, saygıyla anıyorum ışıklar içinde uyusun. Birçok Hollywood ve yerli yapım sinema filmine imza attım. Yapımcısı olduğum, görüntü ve ışık yönetmenliğini yaptığım sinema filmim ”Kardan Adamlar” hatırımda kalanlardandır.
Bir diğer şey, sizinle ilgili, cezaevi, Güney Dergisi ve Yılmaz Güney’i bize anlatın desek ve İmralı Cezaevinde aklınızda kalanları bizimle paylaşır mısınız?

yilmaz-güney-şenel-gülbudak-1978-yillari-İmrali-Cezaevi.jpg
Yılmaz Güney ile cezaevindeyken geldiğinde tanıştım. Sinema ve devrim üstüne konuşmalarımız olurdu. Filmlerin insan üstünde etkileyici yanları olduğunu, sinemayla daha çok kitlelere ulaşılacağına inananlardandı, bunu Ertem Eğilmez’in filmlerinde kara mizah olarak işlenmiş. Yılmaz Güney filmleri; Koçero, Zavallılar, Umut, Baba, Ağıt, Arkadaş, Sürü, Yol, son olarak Duvar gibi küt filmler düşündürücü ve etkileyici filmlerdi. Yılmaz abi zamanını hiç boşa harcamazdı, aklına bir şey geldiğinde mutlaka not alırmış ve bana da tavsiye etti, işte duvarda duran şu panodaki notlar onun tavsiyelerinin eseridir.
1972 yılında GÜNEY adında, 17 Ekim devrimi ile ilgili teorik yazılar, öykü, şiir ve genel fikirleri üzerine makaleler yazdığı bir edebiyat dergisi çıkardı. Aynı dergiyi ben çıkarsam, aynı yazıları yazsam, çok okunsa da dergilerin bazı sayıları toplatılmaz, hakkımda soruşturma açılmazdı. Ancak Yılmaz Güney isim olduğu ve filmlerinde etkili olduğu için derginin okunmasından rahatsız olan zihniyet sürekli savcılara suç duyurusunda bulunup hakkında davalar açıldı. Oysa kaçmak gibi bir düşüncesi yoktu. Adada 6. köy denilen yerde küçük kulübe evde kalıyordu. Yazılarını yazıyor, domates patlıcan biber gibi tarım ürünleri ekiyordu. Kısaca köy hayatı yaşıyordu. Çok güzel, çok da düşündüren cümleler kuran Yılmaz abi ile de adada yaklaşık iki yıl kaldık. Dokuz defa sürgün edildiğim cezaevi hayatımda en son 1978 yılın başlarında İmroz adasına sürgün edildim. Türk sinemasının çok yönlü özellikleri olan en büyük kaybı Yılmaz Güney demişken saygıyla anıyorum, yıldızlar yoldaşın olsun abi.
İmralı hakkında yazılacak çok şey var ancak en ilginç olanı anlatayım. Adaya yeni gelmiştim, kaçma planı yaptım güvendiğim beş kişiyi daha yanıma alıp bir sal yapmak için adanın diğer ucunda ağaçlık alandan on tane ağaç kestik, balıkhaneden sandalın iki küreğini, tamirhaneden traktör lastiği şambreli çalıp bir gece “sal”ı hazırladık. Suya indirdiğimizde tek şambrel olduğu için bu sal işini güvenli bulmadım ve iptal edelim dedim. Üç kişi bana katıldı, diğer ikisi biz gidiyoruz dedi. Ayakta durmayın, ortada dengeli oturun diye uyardığım halde yanımızdan iki metre uzaklaşmadan biri ayağa kalkıp el sallamaya kalkınca alabora oldu, yüzme bilmiyormuş teki. Çıkarmak bize düştü, korkudan yardım için bağırdığında sesinin duyulmaması imkânsızdı. Kolluk kuvveti bulunduğumuz yere gelmeden Salı çözüp sakladık. İmralı’dan çok anılar var, anılarımı yazacağım kitaba saklıyayım gerisini.
Başgardiyan Şaşı İsmail Bolu Cezaevi anıları… kim bu Şaşı İsmail konuşmamızda ismini söylerken daldınız!
Sağmacılar cezaevinde “Colombo” lakaplı savcısı mahkumları ayaklandırıp isyan çıkartacağımdan korkmuş ve beni Bolu cezaevine sürgüne gönderdiğinde Başgardiyan Şaşı İsmail’i tanıdım. Şaşı İsmail kim; bir insana silahla ateş edip rahatlıkla öldürebilirsin, nefesini hissetmezsin, göz göze gelmezsin ancak yüzüne bakıp gözlerinin içini göre göre, nefesini hissederek ayağının altındaki sandalyeyi çekip çırpınışını izlemek nasıl bir duygu? Menderes’in İmralı adasında infazı uygulanıp idam edilirken ipini çeken cellat Şaşı İsmail. Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan çırpınışlarını izlemiş ve daha sonra gözleri kayıp şaşı olmuş.
Yapımcı ve yönetmen Şenel Gülbudak’ın yakın tarihimize ışık tutan ‘Müslüman Mahallesinde Salyangoz Satmak’ kitabı Herdem Kitap’tan çıktı. Yazan yönünüz son zamanlarda daha da öne çıktı anladığım kadarıyla. Bize ve okurlarımıza son kitabınızı anlatır mısınız?
Suya yazı yazmak gibi orasından burasın bakıp, kadrajın çevresinde dönülen reklam filmi çekmeyi bıraktım. Sadece sinema düşünüyorum ve zamanım çok oluyor. Yapmak isteyip de ertelediğim çok şey var. Hikâye ve şiir benim için tutku çocukluk aşkım, Herdem Yayınevi’nin Genel yayın koordinatörü Şebnem Sezgin Canatalay hanımın teşviki ve yayınevi ekibinin katkılarıyla yazdığım “Müslüman Mahallesinde Salyangoz Satmak” adındaki kitabımın eser olarak iyi olduğunu düşünüyorum.
Okuyucuyu sıkmadan, tabiri caizse bir nefeste okunan kitap, olumlu eleştiriler aldım, uzun süren araştırmalar sonrası halk diliyle bir sürü yaşanmışlığı yorumlayarak Osmanlının çöküş nedenlerini. Türkiye’yi parçalamak için oynanan siyası ve emperyalist oyunları. Atatürk devrimlerini, bir devrin 68 kuşağı, kurtuluş savaşı ve 12 Eylül darbesini hümanist bakmaya çalışıp halktan birisi gibi empati kurarak yazmaya çalıştım.
Herdem Yayınevinden çok yakında çıkacak olan ikinci kitabım da var “Demir Kanatlı Kuşlar.” Yapım, yönetim ve senaryoya devam edeceğim gibi şair ve yazar olarak da yazmaya devam edeceğim.
“Sinema, gardiyan, özgürlük, arkadaş, ağaç” diye beş kavram sorsak size ve bu kavramların hatırlattıkları ile dünyayı yorumlayın desek, neler söylerdiniz bize.
Sinema; hayal ürünü, içi farklı argümanlarla süslenip her kişinin kendini göreceği hayalleri perdeye yansıtma sanatı.
Gardiyan; Gardiyanlık bir meslek dalı olduğu hâlde cezaevinde ne olduğunu unutan, kolundaki apoletle ilah olduğunu sanan, aslında özgürlüğünü parayla satan “mahkûm” dur,
Özgürlük; Dünya bir ev ve hepimiz aynı çatı altındayız. Bireyler yaşadığı tekil evlerinde, saygı-sevgiyi, insanca sorumluluklarını yerine getirip, paylaşıp yaşıyorsa dünyanın çatısı altında da aynısı yaşanmalı! Bu başarılamıyorsa demokrasi olmaz ve demokrasi olmazsa özgürlük de olamaz. Özgürlüğün olmadığı yerde, terör, savaş, sömürü, faşizm ve diktatörlük vardır.
Arkadaş; insanda hayvan sevgisi öncelikli olmalı ve sonra arkadaş da olur yoldaş da. Hayvan sevgisi olmayan doğayı da sevmez, yaşadığı yeri koruyup kollamayandan arkadaş olabilir mi? Yani kardeşin hayvanı sevmiyorsa, doğayı korumuyorsa senide sevmez!
Ağaç; Su ve oksijendir. Ağaç yoksa su yok, oksijen yok, yaşayamazsın. İşte “gezi” bunun için vardı. Mesele üç ağaç değil. Hava-su-güneş=üç arkadaş.
Bu zaman yolculuğumda bana destek olan kızlarımın Annesi Rahime Gülbudak hanıma teşekkür ederim.
Saatlerce süren konuşmalarımızdan çok keyif aldım,
Teşekkürler.
Sine Sen yönetim kurulu üyesi yapımcı ve yönetmen Şenel Gülbudak kimdir:
1973 yılında Bilge Olgaç’ın yönetmenliğini yaptığı “Şöhret Budalası” adlı filminde ışık asistanlığı ile başlayan sinema ile tanışması; ilerleyen yıllarda çeşitli markaların reklam filmleri, Tv projeleri ve sinema filmlerinde ışık asistanlığı yapmış. 1982 yılından itibaren ışık yönetmeni, görüntü yönetmeni ve yönetmen olarak çeşitli reklam, tanıtım, belgesel ve sinema filmleri çekerek devam eden hayat yolculuğuna 2000 li yılların başından itibaren de öykü, hikâye, senaryo, şiir yazmaya başlamış, yayınlanmış iki kitabı var. Sanatçı Evli ve iki çocuk babası
Çalıştığı filmlerin Tarihi/ Yapım ve isimleri/Yönetmeni/ Aldığı görevler
1981 / Hollywood yapımı / “Yor” / Antony M DOWSON / Işık Yönetmeni
1983/ Hollywood yapım / “Darkcold The Sun Shine” / Antony M DOWSON / Işık Yönetmeni
1983 / Hollywood yapımı / Beyaz Alev / Jean MARİ / Işık Yönetmeni
1985 / Kaşık Düşmanı / Bilge OLGAÇ / Proje hazırlık Işık Tasarımı
1986 / Kıbrıs Belgeseli / Mehmet Ali BİRANT / Işık yönetmeni
1986 / Marjinal / Oğuzhan TERCAN / Işık yönetmeni
1991 / Urfa Belgeseli / Kemal Sevimli / Işık yönetmeni
1991 / Uzun İnce bir Yol / Tunç BAŞARAN / Işık Yönetmeni
1994 / Şahmeran / Zülfü LİVANELİ / Işık Yönetmeni
1995 / Belgesel / Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel / Aytan Gönülşen / Işık Yönetmeni
2001 / Hiçlik ve Her Şey / İncila MANÇO / Görüntü Yönetmeni
2002 /30 Bölüm Tv drama / Yapım Suriye /Cengiz Han-Hulago / Basel Hatiibi / Görüntü Yönetmeni 2006 / Kardan Adamlar / Aytan GÖNÜLŞEN / Yapı ve Görüntü yönetmeni
2010 / Telesine Yapım / Aziz İstanbul / İlyadis Necmi AYDIN / Işık yönetmeni
2010 / Bir gevrek bir boyoz iki kumru / Osman DİKİCİLER / Süper Vizör ve Işık Yönetmeni
2012 / Mevsim çiçek açtı / Ali Levent ÜNGÖR / Işık yönetmeni
2012 / Hollywood / İntihar Köprüsü / Vedat ÖZKAN / Görüntü Yönetmeni
2012 / Bensiz / Ahmet Küçükkayalı / Işık Yönetmeni
2013 / Çığlık / Şenel Gülbudak / Senaryo Yapım Yönetim
2013 / Dönüşüm / Oğuz Ongun / Süpervizör ve Işık yönetmeni
2013 / Aşı / Ahmet Küçükkayalı / Oyuncu ve Işık yönetmeni
2013 / Belgesel / Gazhal / Ahmet Baturay Tavkulu / Süpervizör ve Işık yönetmeni
2014 / Bizim Hikayemiz / Seneryo-Yasemin Yalçınkaya / Yapımcı ve Görüntü Yönetmeni
2015 / Yeni Hayat / Serkan Acar / Işık yönetmeni
2017 7 Dersaadet Aparmanı / Tankut Kılınç / Görüntü yönetmeni
Ayrıca birçok Kısa film, klip, belgesel ve yaklaşık 4000 civarında reklam ve promosyon filminde Işık yönetmeni, Görüntü yönetmeni ve Yönetmen olarak görev almış. Bir gazetede köşe yazıları yazmış (beş yıl) şiir ve kitap yazmış, yayınlanmış iki kitabı var (Müslüman Mahallesinde Salyangoz satmak, Demir kanatlı Kuşlar) Yaklaşık; imaj fotoğrafı olarak binden fazla markanın ürün fotoğrafını çekmiştir.
Ödüller:
1986 / Marjinal / Ankara kısa Film festivali / En iyi film
1989 / Lassa (reklam) / TRT / 2. Lighting Director
1990 / Shell Company (reklam) / TRT / 1. Lighting Director
1991 / Petrol Ofisi (reklam) / TTRT / 3. Lighting Director
1991 / Urfa Belgeseli / Kemal Sevimli Kültür ve Turizm bakanlığı En iyi Belgesel Film
1991 / Türkiye Turizm Tanıtım / Umur Turagay / Kültür ve Turizm Bakanı / 2. Lighting Director
1995 / Hiçlik Ve Her şey / İncila Manço / Cıne 5 En İyi Film Görüntü Yönetmeni
Çeşitli tarihlerde:
Birçok çalıştığı reklam filmleri ve reklam fotoğraflar; Kristal elma ödüllerine uygun görülmüştür
Festivaller:
2006 Kardan Adamlar / sinema filmi / Yapımcı / Işık ve Görüntü Yönetmeni