Hayat Sokağı
“Düşüncesi olmayanların fikir yürüttüğü…” bir ortamda, daha doğru deyişle herkesin her şey hakkında bir fikrinin olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Bir açıdan iyi, ama diğer taraftan çözümsüzlük davetiyesi olduğu için de pek kabul edilebilir değil. Öyle yoğun, öyle dolu, öyle sık değişen gündem içindeyiz ki, bir küçük mahalle, hatta sokak bile ülke büyüklüğünde, ülke ağırlığında…
Hasan Öztoprak, “Hayat Sokağı” ile bir dönemin, hani hepimizin “nerede o eski mahalleler, o komşuluk ilişkileri, insan yüzleri” diye yakındığımız yaşamı, müthiş betimlemelerle süslü, akıcı bir dille anlatıyor. Tamam, Balat’taki Hayat Sokağı, sizin içinde büyüdüğünüz sokak olmayabilir, o sokaktaki karakterler benzese de adları tutmayabilir tanıdıklarınızla, ama apaçık belli ki anlatılan sizin mahallenizin de hikâyesidir. Eğriye eğri, doğruya doğru…
Sınırları aşmak sizin elinizde…
Sadece romanda değil, şiirde de, öyküde de… Edebiyat gibi, diğer tüm sanat alanlarında da belli bir sınır belirler yazar/sanatçı. Siz, okur ve/veya izleyici olarak o sınırları kendi imgeleminizde genişletir, büyütür, dünyaya yayarsınız. Eğer genişletebiliyorsanız yazar/sanatçı doğru yapmış, iyi anlatmıştır. Muhakkak ki, herkes bir şeyler alacaktır yazılanlardan, çizilenlerden… ancak o bir şeyleri çoğaltmak gerekir.
Yokuşun başı…
Şimdi Hasan Öztoprak’ın açtığı yoldan gidip “Hayat Sokağı”na girelim. Her ne kadar düz bir yol gibi gözükse de “yokuş” olduğunu bildiriyor yazar, betimlemeleri arasında… Belli ki; engebeli, çalılarla, dikenlerle, engerek ve çıyanlarla dolu değilse de kedi, köpek, güvercinlerle, özellikle de insanlarla dolu bir yokuş bu sokak. Her insanın bir lakabı var. Sahi, sizin de vardı değil mi? Yeni kuşak pek isim takmıyor birbirine… Oysa ne güzeldi… Kızsanız da, ağza alınmayacak küfürler savursanız da (sanki daha da çoğalırdı o zaman) kurtulamazdınız. Küçümseyen, kötücül isimler takmamış yazar, ya da o tür isimlileri taşımamış bize, roman sayfalarında.
Dedikodunun bini bir para
Neyse biz Öztoprak’ın yazdıklarına dönelim… İnsanlar hem birbirleriyle kavga ediyor hem sarmaş dolaş yaşıyor hem de birbirleriyle yüzleşiyor. Onlar yüzleşmese bile siz, okur olarak onların karşılıklı atışmalarından “yüz”lerini, yüzsüzlüklerini görüyorsunuz.
Dedikodular kolay yayılır Hayat Sokağı’nda, herkes bir ucundan tutar, bir şeyler ekler veya çıkarır… Ancak kimi zamanlarda, kimi dedikodular ölü doğar o sokakta da. Niye acaba? Hangisine neden ve nasıl inanılacağını kim belirliyor dersiniz? Ya da şöyle sormalı: Dedikodu ile palavra arasında bir ayrım var, anlamak isteyene…
Gammazlamak suç!
Kısa cümleleri ve görsel anlatımıyla, bir dizi öyküsü olabilecek denli çarpıcı saptamaları var yazarın. Gammazlamanın “suç” olduğu mahalle kültüründe, dedikoduların hemen hepsi gammazlamadır bir anlamda. Ancak, anne babaya ve devlete gammazlama asla kabul edilmez, edilemez.
Sizin için de öyle değil miydi? Mahallede sokak arasında, okulda derslikte birbirini ispiyonlayanlar sevilir miydi? Dayak cennetten çıkmaydı, evet, ama gammazlayanın cezası olan kabul görürdü, üstü kapalı. Şöyle anlatıyor, yazar: “Hayat Sokağı’nın ahalisi bilirdi ki esas olan yaşamdı. Herkes ölüm ne kadar kaçınılmaz olsa da ona sırt çevirirdi. Kime gelirse gelsin, kendi hanelerine gelmiş gibi, ölümün niteliğine göre yas tutulurdu.”
Eyvah ki ne eyvah!
Hayat Sokağı’nın bunca yıllık yaşattığı deneyimin ışığında, el bebek gül bebek büyütülen çocukları, evden çıkmasına izin verilmeyen ergenleri, aman kahveye dadanmasın, sigara, alkol, uyuşturucu bağımlısı olmasın diyen aileler; var güçleriyle itmiş oluyorlar, o çıkılmaz yola… Kendini o çıkmazdan kurtaran olmuyor mu? Olmaz olur mu, ömrü yeten kurtuluyor… Okuyun da görün. Hem zaten sizin öykünüz değil mi bu!
Hiç sıkılmadan, büyük merak ve heyecanla okuduğunuz romanda, yürütülen fikirlere inanıp inanmamak, onlardan yana olup olmamak sizin seçiminiz, ama hepsinin hayat sokağında yaşandığını, yayıldığını biliyorsunuz. Kimse duymasın da, sadece sizin kulağınıza fısıldayacağım; siz de dedikoduya dönüştürmeyin, olur mu… Hangi fikri seçtiğinizi söylemeniz gerekmiyor… Sahi, yazar da biliyor ve o denli güvenli ki, “Hayat Sokağı”nı açıyor görüşlerinize…
Hayat Sokağı, Bir Balat Romanı
Hasan Öztoprak
Roman
Remzi Kitabevi, Şubat 2023, 197 s.