Fransa’da Politik Gerilim Yüksek

HomeAvrupa

Fransa’da Politik Gerilim Yüksek

Pazar günü yapılacak ikinci tur cumhurbaşkanlığı seçimlerine kısa bir süre kalmışken, Avrupa endişeli gözlerle Fransa’yı takip ediyor: Anketlere göre, görevdeki cumhurbaşkanı liberal Macron, sağcı rakibi Le Pen’in önünde. Ancak zaferinin garanti olduğunu söylemek zor. Seçimin sonucunu, kararsız sol eğilimli seçmenin belirlemesi bekleniyor. Yorumcular seçimi, AB’nin gidişatını belirleyecek önemli bir karar anı olarak görüyor.

Hiç değilse demokrasi için oy verilmeli

Upsala Nya Tidning, her iki adayın da sol seçmen için gerçek bir alternatif olmadığını düşünüyor:

“Fransa’da sol görüşlü pek çok seçmenin pazar günü boş oy kullanacağı söylentisi yayılıyor. Fransa, birleşmesi kolay bir ülke değil. Ancak halkın uzlaşması gereken bir mesele varsa eğer, o da yalnızca demokratik oy kullanmaları değil, aynı zamanda bütün dünya demokrasisi için oy kullanmalarıdır.”

 

Sürekli kötünün iyisini seçmek hayal kırıklığı yaratıyor

Seçimin sonucu ne olursa olsun, El Periódico de España önümüzdeki beş yılın karanlık geçeceğini düşünüyor:

“Fransa’daki ve genel olarak bütün ülkelerdeki yurttaşlar, bir şeye karşı oy kullanmaktan ve istemeseler de kötünün iyisini seçmek zorunda kalmaktan bıkmış görünüyor. Sonuç ne olursa olsun, giderek daha fazla demokratik ülkede seçmenlerin neden aşırı sağcı adaylara yöneldiğini geleceğimiz için anlamak gerekiyor. Durumun önümüzdeki yıllarda hem ülke, hem de kendileri için daha da kötüye gideceğine inanan Fransızların sayısı sürekli artıyor. On yurttaştan sekizi ise önümüzdeki beş yıl içinde büyük toplumsal hareketler yaşanmasını bekliyor.”

 

Macron’un Avrupa’sına açık çek verilmemeli

Haftalık Marianne gazetesi, kazanması halinde Macron’un zaferinin anlamını yanlış değerlendirebileceği tehlikesine işaret ediyor:

“Pazar günkü sonucun yorumlanmasına hazırlık olarak, seçimin Avrupa Birliği için bir referandum olduğunu ilan edip, bunu sürekli dile getirmek alaycı bir argüman olmuyor mu? Yeniden seçilmesi halinde Cumhurbaşkanı, 11 Nisan [1. tur seçim] ile televizyon düellosunun gerçekleştiği 20 Nisan arasında aşırı sağa karşı inşa ettiği duvardan kaynaklanmasına rağmen, zaferi getirenin Avrupa meselelerine yaklaşımının da olduğu sonucuna varmayacak mı? Seçim zaferini AB ile ilişkilendirmek, endişe verici bir açık çek olur.”

Tabuyu yıkmakta haklılar

Şansölye Olaf Scholz ile Portekizli ve İspanyol mevkidaşları António Costa ve Pedro Sánchez, Fransız halkına Macron’a oy verme çağrısında bulundu. Frankfurter Allgemeine Zeitung‘un bu müdahaleye bir itirazı yok:

“Fransa’daki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde AB’nin geleceği söz konusu. Pek çok yurttaş ‘açık sözlülüğe’ değerlerden daha fazla önem atfediyorsa, Avrupa’nın Fransızlara Le Pen’in cumhurbaşkanlığından duydukları korkuyu açıklamasında yanlış bir şey yok demektir. Scholz ve dostları, Le Pen’in destekçilerini etkileyemeyecek. Fakat Avrupa’nın önde gelen sosyal demokratları, liberal Macron’dan rahatsız birkaç solcuyu oy kullanmak için motive edebilirse, bu küçük tabunun yıkılmasına değmiş olur.”

Muhalefete parlamentoda daha fazla yer açın

Le Monde’un İtalya muhabiri Jérôme Gautheret, Fransa’ya komşusunun seçim reformu fikrini benimsemesi tavsiyesinde bulunuyor:

“Seçim yasasını değiştirme meselesine gelince, İtalyan politikacılar düşüncelerinin merkezine istikrar ve temsiliyet arasındaki çelişkiyi koyuyor ve bunu kendi çıkarlarına göre değiştiriyor. Alpler’in bizim tarafımızda, bir doz daha nisbi temsiliyet içeren seçim yasasına ihtiyaç var. Ancak bu, seçim kampanyası esnasında sıklıkla dillendirilip seçimden hemen sonra tutulmayan vaatler rafına kaldırılan bir konu. Hiçbir iktidar kendi manevra alanını kısıtlamayı kolay kolay kabul etmiyor. Ancak Emmanuel Macron, yeniden seçilmesi halinde bir beş yıl daha toplumsal öfkenin yol açacağı hareketlere maruz kalmamak için bu konuya öncelik verirse iyi eder. ”

Direnişe devam

Le Courrier, Fransa’daki muhalifler için meselenin artık protesto olanaklarını güvenceye almak olduğunu düşünüyor:

“Marine Le Pen’in cumhurbaşkanı olması, bütün idari yapılar üzerindeki etkisini süratle yaymak, yargıyı ezmek ve her türlü muhalefete saldırmak için hiç vakit kaybetmeyecek faşist bir partiye geçit verilmesi anlamına gelir. Alternatifi Macron ise daha pembe bir tablo çizmiyor. O da protesto hareketlerinin bastırılması, iltica politikalarının sıkılaştırılması ve toplumsal ve çevresel koruma projelerinin uygulanamaması demek. Ancak yine de devlet aygıtını yok etmek gibi bir niyeti yok. Muhalefetin varlığını parlamentoda ve özellikle de sokaklarda sürdürme ihtimali sürüyor. Direniş buralarda devam etmeli.”

guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments