Ali İhsan Aksamaz: Önce biyografinizden konuşalım; öyle başlayalım, olur mu?! Nerede doğdunuz? Hangi okullarda okudunuz? Evli misiniz? Çocuklarınız ve torunlarınız var mı? Şimdi nerede yaşıyorsunuz? Lütfen, kendimizden bahsedin bize!
Hıdır Eren: Dêsim ilinin, Ovacık ilçesi, Zeranıge Köyü’nde 15 Şubat 1957 yılında doğdum. İlkokulu kendi köyümde, Ortaokulu Keban’da, Öğretmen Okulu’nu Dêsim merkezde okudum. 15 yıl köylerde öğretmenlik yaptıktan sonra İstanbul Üniversitesi Sosyoloji bölümü, ardından da Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Sosyoloji yüksek lisansı yaptım. 41 yıl eğitim alanının değişik kademelerinde çalıştım. Evliyim. İki kızım var. Şimdilik 6 ay köyümde, 6 ay İstanbul’da kalıyorum.
2009 yılında Beşiktaş ilçesinde çalışırken bir kısım arkadaşla periyodik bir biçimde bir arya gelerek, Zazaların sorunları ile ilgili toplantılar yaptık. Bu toplantılar sonrasında bu dilin yaşaması ve yaşatılması için bir vakıf ya da bir dil ve kültür derneği kurmak üzere yola çıktık. Vakıf kurma iş ve işlemleri ile maliyetinin yüksekliğinden dolayı dernekleşmeye karar verip, 2011 yılında İstanbul Beyoğlu’nda ilk Zaza Dil ve Kültür Derneği’ni kurduk. O günden bu güne bu dernek çatısı altında çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. Çalışmalarımıza başlarken sırasıyla; Zazaca Kurslar Yaşlılarımız Zazaca Konuşuyor, Zazaca yayınlardan oluşan kütüphane, Zaza yazarların kitaplarını imzalama günleri, zaza esnaf ve işadamlarını ziyaretler, paydaş dil ve kültür derneklerini ziyaretler, dil komisyonu oluşturma, Zazaca ders materyalleri oluşturma komisyonu, Paydaş dil ve kültür dernekleriyle ortak projeler oluşturma (Anadolu Halkları Ne istiyor, Barış Festivali gibi ve Türkiye’nin Kültürel Çeşitliliği gibi…), Üniversitelerin Zazalara yönelik düzenlediği sempozyumlara bildirilerle katılım sağlama, Dêsim’de düzenlenen Munzur Doğa ve Kültür Festivali’ne iştirak etme, gerekli mercilere Zazaca radyo ve Tv başvurularında bulunma, Zazaca’nın bulunduğu duruma dikkat çekmek için TBMM’de basın toplantıları yapma, Seçmeli Zazaca dersler için Munzur Üniversitesiyle ortak komisyon kurup çalışmaları başlatma, Artuklu Üniversitesi’ne verilen Zazaca seçmeli ders kitabı yazımının zazacayı nasıl katlettiğini raporlarla MEB’na sunmak, Kitap yazımında Zazaca İSBN alma çalışması yürütme, derneğe bağlı yayınevi kurma, Ovacık ilçesi ile Zeranıge köyünde Zazaca Yaz Okulu açma gibi faaliyetleri sürdürmekteyiz…
Ali İhsan Aksamaz: Zazaca da insanlığın sembollerinden. Zazacanın ölümü, insanlığın da ölümüdür. İnsanlığın en eski ayak izleri, diğer dillerde olduğu gibi, Zazacanın da içinde saklıdır; ben böyle biliyorum. Böyle söyleyebilirim. Bu benim insanlık anlayışım. Zazaca yaşayınca, insanlık da yaşayacak. Zazaca ölünce, insanlık da, kardeşlik de ölecek. Anlayışım böyle. Siz, bu anlayışa ilişkin neler söyleyebilirsiniz? Doğrusunu söyleyelim; Türkiye, Zazaca gibi diler açısından çok zengin. Bu durum, Türkiyenin zenginliği. Ancak bizler çoğunlukla bu dillerden haberdar değiliz. Bu duruma ilişkin siz neler düşünüyorsunuz? Bu durumun sorumlusu kim? Siz neler düşünüyorsunuz?
Hıdır Eren: Dillerin tümü, hangi dil olursa olsun, her dil; hayatı, insanı, insan ilişkilerini, doğayı, doğada var olanı tanımlamaya/anlamlandırmaya çalışır. İnsanlık, insanlığın yapıp etmeleri, yarattıkları, kendinden sonraya aktarımları, kazanımları; kısacası varlık-dünyasına bakışı tüm dillerin olmazsa olmaz çabasıdır.
İnsan kendi başına değil, tarihi ile birlikte vardır. Yani, tarihsel bir varlık alanıdır. Bu tarihi varlık da dil sayesindedir. İnsan dil ile birlikte varlığını edinmiştir. O nedenledir ki, insanlık ne yaparsa yapsın, nasıl bir iş tutarsa tutsun, neler yaratacaksa yaratsın, kazanımları, kaybettikleri, zaferleri, yenilgileri, buluşları… aklımıza gelebilecek tüm yapıp-etmeleri dil sayesinde oluşur, dil sayesinde kuşaktan kuşağa aktarılır, dil sayesinde bilgi dünyasındaki yerini alır. Tüm bunların yaratım ve aktarımında insanlık dile borçludur. Diller olmasaydı, ne varlık-tarihinden ne de insanlık- tarihinden söz edilebilinirdi.
Onun içindir ki, koruyup kolladığımız her dil; koruyup kolladığımız insanlıktır. Yok ettiğimiz her dil de yok ettiğimiz “insanlık”tır. Diller ve kültürler bağlamında bu kadar zengin olan bu toprakları çoraklaştırmak bir insanlık suçudur.
Ali İhsan Aksamaz: Şimdi de Zazacadan konuşalım, bahsedelim! Zazaca hangi dil ailesinden? Zazaca, bir dil mi yoksa bir başka dilin lehçesi mi? Biliyorum, bu sahada çeşitli teoriler var. Siz, bu teorilere ilişkin neler düşünüyorsunuz?
Hıdır Eren: Zazaca Hint-Avrupa dil ailesinin İrani diller grubundandır. İrani diller içerisinde Zazaca’nın yeri ve hususiyeti (başlı başına bir dil olması) üzerine O. Mann (1906), K. Hadank (1932), P.Detesco (1921), G. Morgenstierne (1958), I. M. Oranskij (1963), G. L. Windfuhr (1989), V. S. Rastorgueva (1990), J. Gippert (1996) birçok dilibilimci tarafından makaleler yazılmıştır. İrani diller önce kendi aralarında doğu ve batı, ardından da kuzey ve güney olarak tasnif edilirler. Zazaca Kuzaybatı İrani diller arasında sayılır. Farsça ise güneybatı İrani diller arasında yer alır. Zazaca Orta Farsça (Pehlevice) ve Klasik Farsça dan çok, Avesta ve Partça’ya yakındır.
Bizler Kürtçe konuşan birileriyle ancak ve ancak Türkçe üzerinden anlaşabilmekteyiz. Bu bile bizim konuştuğumuz dilin Kürtçenin ya da bir başka dilin lehçesi olmadığını göstermeye yetiyor. Lehçe teorileri, dilbilimsellikten uzak tamamen siyaseten söylenilen sözlerden ibarettir.
Ali İhsan Aksamaz: Biz, bu dili Zazaca olarak biliyoruz. Zazaca, başka ad ile de biliniyor mu? Bunlardan da bize bahsedin, lütfen!
Hıdır Eren: Almanların kendilerini bulundukları bölgelere göre (Preuße, Sachse, Bayer, West-fale vb.) adlandırmaları gibi, Zazalar da yaşadıkları alanlara göre kendilerini farklı biçimlerde (Zaza, Kırmanc, Dımıli, Kırd, Gınıc, Elewi, Şarê Ma vb.) adlandırmaktadırlar. Dışarıya karşı ise kendilerini Zaza olarak adlandırırlar. Hem bu bağlamda hem de uluslararası terminolojiye girmiş olmasından dolayı bu topluluğa Zaza, dillerine de Zazaca denilmektedir.
Kürtler, Zazaca konuşan bu topluluğa ya Zaza ya da Dımıli demektedirler. Sarız, Zara, Divriği ile Malatya’da Kürtler Zaza dili için “Gıni” derler. Gıni adı, Beypazar ve Ulaş’ta yaşayan bir Zaza aşiretinin adıdır. Zazaca konuşan Dersim Alevileri kendilerine Kırmanc, Sunilere Tırk, Kürtlere ise Khurr, dillerine de Kırdaşki derler. Ve kendilerini onlarla bir tutmazlar. Tekman ve Hınıs’ta Zazaca konuşan Aleviler ise kendilerine Elewi, Sunilere de Kürt derler. Onlar da kendilerini Kürtlerden ayrı tutmaktadırlar.
[Devam edecek…]